İNGİLTERE’DEN… Eriyen Buzlar: Sıcak Bir Başlık

Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı tarafından 1972 yılında alınan bir kararla kabul edilen  5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün 2007’deki teması; “Eriyen Buzlar: Sıcak Bir Başlık” BM çerçevesinde yapılan etkinlikler için bu yıl Norveç’in Tromsoe şehri seçildi. Tromsoe kuzey kutbunda yer alıyor ve Tromsoe Üniversitesi’de kutup araştırmalarıyla tanınıyor.
Bu nedenle etkinlikler için bu kentin seçilmiş olması tesadüf değil. Kuzey kutbu küresel ısınma nedeniyle dünyanın diğer bölgelerine göre iki kat daha hızla ısınıyor. BM Çevre Programı (UNEP) Dünya Çevre Günü nedeniyle bazı alternatif kutlama önerileri de yayımladı.

UNEP’in önerilerinden bazı örnekler şöyle:

Halkın nasıl çevre koruma aktivitelerinde bulunabileceğine dair kılavuz kitaplar, çevresel hakları öğrenmek, geri dönüşümlü maddelerden yapılan sanat, çevre filmleri festivalleri, panayırlar, çevre için futbol maçları, çevreci bir gruba katılım, mahalleyi temiz tutmak, organik tarımcılık, organik yemek, çocuklar için çevre mesajlı kukla şovları, okullar, öğrenci grupları ve şirketler için konuyla ilgili quiz’ler, yağmur suyuyla sulama, uluslararası çevre sözleşmelerini imzalama, tamir etme, yeniden kullanma, kâğıttan tasarruf etme, özel sektörden sponsorluk, sürdürülebilir ulaşım araçlarını tercih etme, kaygıları daha yüksek sesle dile getirme, sıfır emisyon, çöp toplama, çöpleri sıkıştırma, sivil liderlere, parlamento mensuplarına, gazetelere mektuplar yazma…
BM dünyanın geleceğiyle ilgili kaygılı. Ancak ‘mıntıka temizliği’ çerçevesinden öteye gitmeyen öneriler durumu çözmekten uzak görünüyor.

Oysa küresel ısınmayla ilgili son dönemde yapılan çalışmalar durumun ciddiyetini ortaya koyuyor. İngiltere’de bulunan uluslararası bir yardım kuruluşu olan Chirstian Aid’in hazırlattığı rapora göre, küresel ısınma sonucu en az bir milyar insan 2050 yılına kadar mülteci konumuna düşecek. Evlerini terk edeceklerin büyük bölümü ise yine dünyanın en yoksul ülkelerinde yaşayanlar olacak. Rapora göre küresel ısınmanın meydana getireceği kuraklık, seller ve çevresel değişimler dünyanın bazı bölgelerinde yaşamı imkansız hale getirecek. Christian Aid,  açlık, kıtlık, kuraklık ve sellerden kaynaklanacak büyük nüfus hareketlerine karşı gelişmiş ülkeleri derhal harekete geçmeye davet ediyor.  “Göç dalgası” olarak tanımlanan felaketin önlenmesi için 100 milyar dolarlık bir fonun ayrılması gerektiği de raporda yer alıyor.

Bir başka çalışma ise 2 bin 500 bilim insanının araştırma ve görüşleri dikkate alınarak 450 yazar tarafından kaleme alınan ve geçtiğimiz Nisan ayında Brüksel’de açıklanan  “İklim Değişikliği 2007: Etkiler, Uyum ve Savunmasızlık” başlığını taşıyan rapor. Buna göre, sera gazları esaslı şekilde azaltılmazsa, oluşacak küresel ısınma varolan bitki örtüsü ve faunayı büyük ölçüde yok ederek yüz milyonlarca insanın hayatını tehlikeye atacak. Rapora göre, dağlardaki buzulların erimesiyle Asya’nın bazı bölgelerinin tehlike altında kalacağı, benzer bir durumun güney Avrupa’yı da etkileyebileceği belirtiliyor. Sıcak yazlar özellikle Akdeniz bölgesinde etkili olacak, kuzey yarımkürede de daha ılıman bir iklim söz konusu olacak. 

Rapor, küresel sıcaklık durumunda yaşanacak iki derecelik bir artışın dünyanın her yerinde ciddi şekilde iklim değişikliği ve çevresel etkilere neden olacağını yazıyor.  Önümüzdeki yüz yıl içinde yaşanacak bir ile altı derecelik bir sıcaklık artışı ise tüm canlı ve bitki türlerinin üçte bir ile beşte birinin yok olmasına yol açacak.

Raporun bulgularına göre yerküre üzerinde iklim değişikliği konusunda en savunmasız alanlar şöyle özetleniyor: Kuzey kutup bölgesi: Burada sıcaklık hızla artmakta ve buzlar erimektedir. Afrika’nın Sahara Çölü’nün güneyinde kalan kısmı: Kurak alanlar daha fazla kuraklaşmakta. Küçük adalar: Kendilerini yeni koşullara uyarlama kapasitesinden yoksunlar.Asya’nın dev delta bölgeleri: Milyarlarca insan sellere maruz kalma tehdidiyle karşı karşıya. Raporun sonuç bölümünde ise yine küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğinin en yıkıcı etkisinin “dünyanın en yoksul ülkelerinde yaşanacağı”na dikkat çekiliyor.

İngiliz yardım kuruluşu Oxfam tarafından açıklanan bir başka rapora göre, zenginlerin yol açtığı küresel ısınma sonucu; 2020 yılına kadar 250 milyon Afrikalı su sıkıntısı, su ısısındaki artıştan kaynaklı balık sayısındaki azalma ve tarımsal üretimdeki verimsizlik nedeniyle çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalacak.

5 Haziran’da Dünya Çevre Günü nedeniyle yerkürenin karşı karşıya olduğu sorunlar bir kez daha gözler önüne serilirken, sanayileşmiş G8 ülkeleri (Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Britanya, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya ve Rusya) Almanya’da bir araya gelerek, çevre dahil dünyanın sorunlarını konuşuyor.  G8’ler ile en güçlü beş kalkınmakta olan ülke (Çin, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika ve Meksika) insan kaynaklı sera gazı üretiminin yaklaşık yüzde 80’inden sorumlular. Patronlardan ABD yüzde 40’la sera gazı üretiminde önde geliyor. Sonra yüzde 30 ile AB ülkeleri ve yüzde 10 ile Japonya geliyor. Çin, Rusya ve diğerleri ise yüzde 20’lik sorumluluğu taşıyor. Uluslararası Çevre Antlaşması Kyoto Protokolün’ün süresi 2012 yılında bitiyor. ABD Kyoto’yu imzalayacak gibi durmuyor. Çevreyle ilgili çalışma yürüten  bilim insanlarına göre, ABD’nin imzalamadığı bir antlaşmanın başarılı olması söz konusu bile değil. O yüzden de G8 Zirvesi’nde ele alınacak küresel ısınma konusu da her zamanki gibi saadece yeni vaatler ve tutulmayan sözlerden öte bir anlam taşımayacak.


 

649780cookie-checkİNGİLTERE’DEN… Eriyen Buzlar: Sıcak Bir Başlık

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.