İNGİLTERE’DEN… Sorun ‘Serhat İncirli sorunu’ değil

Toplum Postası gazetesinde yıllardır birlikte çalıştığım sevgili meslektaşım, arkadaşım, Serhat İncirli’ye, Kuzey Kıbrıs’ta yayımlanan Afrika gazetesinde yazdığı bazı makaleleri yüzünden  soruşturma açılmış olması oldukça üzücü ve düşündürücü. Olayın asıl ilginç olan boyutu ise İncirli’nin KKTC’de yaşayan anne ve babasının karakola çağrılarak, oğullarının adresinin sorulmuş olması. Çünkü Serhat yıllardır Londra’da yaşıyor ve anne babasıyla bir ilgisi yok. Serhat’ın anne ve babasını tanımam. Ama Serhat’ı çok iyi tanırım.

Yanlış hatırlamıyorsam yaklaşık 7 sene önceydi. Büyükelçilik Rezidansı’nda o zamanın TC İngiltere Büyükelçisi olan  Özden Sanberk tarafından bir resepsiyon verilmişti. O gün  dikkatimi çekmişti. Resepsiyonun sonunda bir hatıra fotoğrafı çekilecekti. Büyükelçi’nin etrafında kümelenmiş olan bir grup gazeteci, büyükelçiyle aynı fotoğraf karesinde yer alabilmek ve bu karede ona daha yakın durabilmek için adeta birbirlerini ezerken, köşede onları izleyen iri yarı cüppesi, kirli sakalı ve elinde kamerasıyla edasını hiç bozmayan biri duruyordu.  Diğer gazetecileri de öylece izliyordu. Bu ilginç karekteri o gün tanımıştım. Adı Serhat İncirli’ydi. O zamanlar Kıbrıs gazetesinde çalışıyordu.  Sonra o gece çıkışta Serhat beni arabasıyla Stamford Hill’deki gazetemizin bürosuna kadar bırakmıştı. Yolda gelirken biraz sohbet ettik. Serhat’ın düşünceleri beni gerçekten çok şaşırtmıştı. Neler konuştuğumuzun önemi yoktu. Ama özellikle konuşma tarzı, olaylara mizahi yaklaşımı ve sert üslubu hemen ilgimi çekmişti. 
Ayrıca bir Türk gazetecisinden de böylesi cesur sözleri hemen hemen ilk defa duyuyordum. Serhat’ın her görüşüne katılmamama rağmen, o gün bu gündür kendisiyle çok iyi arkadaş olmuşuzdur…

Yaşamını İngiltere’de gazetecilik yaparak sürdüren ve Toplum Postası dışında,  Afrika gazetesinde günlük yazılar yazan Serhat İncirli’nin yazdıklarından dolayı TC Başsavcılığı’nın dava girişiminde bulunulması, bu nedenle de Kıbrıs’taki ailesinin rahatsız edilmesiyle ilgili olarak şu anda Kıbrıs’ta çok büyük bir tartışma ortamının doğmuş olduğunu görüyoruz. Burada sevindirici olan ve umut veren durum ise,  Kıbrıslıtürklerin bir çoğunun, (Serhat İncirli’nin görüşlerine katılıyor veya katılmıyor olsun) iyi bir ‘demokrasi testi’ vererek, kendisine sahip çıkmaya çalışmaları.  Mesela üç basın örgütü Basın Emekçileri Sendikası (BASIN-SEN), Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği (KTGB) ve Kıbrıs Türk İletişimciler Birliği başkan ve üyeleri, Başbakan Ferdi Sabit Soyer’den randevu alarak, ona bunun nedenini sorabildiler. Bu hem Kıbrıs adasında yaşayan bu halkın zengin demokrasi anlayışını gösteriyor hem de, evrensel değerlere bağlılıkta birçok Türkiyeli ‘ilericiye’ göre, nasıl daha ileri bir düzeyde olduklarını ispatlıyor. KKTC hükümetinin bu olay karşısındaki hassasiyeti, gücü ve etkinliği sorusu ise zaten benim  konum değil.

Türkiye gelince; Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), 2005 yılı raporunda, ‘Türkiye’de basın özgürlüğünü zedeleyen bazı baskıcı hükümlerin yer aldığını hatırlatıp,  Orhan Pamuk, Fikret Başkaya, Ragıp Zarakolu ve Fatih Taş davalarına yer verip, bunun basın özgürlüğü açısından Avrupa Birliği’nde kaygı yarattığını kaydetmişti. Türkiye’de birçok yazarın hapiste olduğunu, 60 kadar, gazeteci, yazar ve yayıncının yaptıkları işten dolayı kovuşturmaya uğradığını biliyoruz. Önümüzde daha da zor bir süreç geliyor. Ama tüm bunlara rağmen özellikle de basının kendi içinde bile hala yeterli derecede duyarlılık sağlanamadığı için bu baskılar ve cezalar devam edecek gibi.
Oysa,  Kıbrıslılar  biliyorlar ki; bu noktada sorun aslında ‘Serhat sorunu’ değil. Serhat’ın görüşlerine katılmak veya katılmamak ise hiç değil. . Sorun artık Kıbrıs’ta bir ‘demokrasi testi’ sorunu oldu. Ve Kıbrıslıtürkler de asıl sorgulanması gereken konuyu sorguluyor. Yani; ‘bir gazeteci düşüncelerinden ve ifadelerinden dolayı baskı görmeli mi görmemeli mi? sorusunu soruyor.’ Serhat’ın düşüncelerine katılsın veya katılmasın Kıbrıslıtürkler bu demokrasi testini Türkiye’de bazı “demokrat geçinen” kesimden daha farklı bir düzeyde veriyor ve bunu da takdir etmek gerekiyor. 

Serhat’ın yaptığı iş sadece gazetecilik. Yani düşüncelerini insanlarla paylaşmak. Ne düşündüğünü ve ne yaptığını hepimiz biliyoruz. Zaten o kendi düşüncelerini köşesinde okurlarıyla paylaşıyor. Serhat’ın oldukça sert bir üslubu var. Eleştirmekten çekinmez. Söyleyeceğini anında ve direk söyler. Fazla laf ebeliği yapmayı da sevmez. Gerçek olduğuna inandığı şeyleri yazar. Bazen direk, bazen de alay ederek. Bu görüşlerin hepsine katılmayabiliriz. Ama dünyayı değiştirenlerin de her zaman bu farklı görüşlerden ve bu cesur yüreklerden çıktığını unutulmamalıyız.

Bu olayın sonucunun ne olacağıını yine zaman gösterecek. Ama bu zaman dilimi içinde de Serhat’a demokrasi ve barış yanlılarının göstereceği destek de önemli olacak. Serhat İncirli’nin Londra’daki Türkçe basın camiası içinde iyi bir gazeteci olduğuna hep inanmışımdır. Siyasi görüşü, üslubu, olayları değerlendirme tarzı, beni hiç bağlamıyor. Kişilik olarak ise benden büyük olduğu halde bana her zaman ‘Ali abi’ diye hitap edebilecek kadar geniş yürekli bir insan. Ben de onu her zaman bir arkadaş, bir kardeş gözüyle görürüm.  Sevgili Serhat İncirli’ye ve ailesine buradan bir kez daha geçmiş olsun diyerek, selam ve sevgilerimi yolluyorum.

649270cookie-checkİNGİLTERE’DEN… Sorun ‘Serhat İncirli sorunu’ değil

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.