PKK-devlet müzakeresi ve barış için yeni olanaklar

PKK ve MİT arasında yapılan gizli görüşmelerinin bir toplantısı basına sızdırıldı. Daha çok şantaj amaçlı kullanılan bu tür yöntemler bazen tersine siyasal sürece katkı sunabilir. PKK-DEVLET görüşmesinin basına yansıtılması da buna hizmet edebilecek tarzda değerlendirmek mümkün.

Bu görüşmeyi kim sızdırdı? Bunun PKK tarafından yapılmadığı çok açık. PKK’nin politik yaklaşımı ve perspektifleri dikkate alındığında, böyle bir yönteme başvurmayacağı açık. Eğer yayınlamak isterse de bunu çok aleni olarak yapar. Bir bölümünü değil, yapılan görüşmelerin tamamını yayınlar. Bu bakımdan devlet kendi içinde aramalıdır veya ilişkide olduğu uluslararası güçlere bakmalıdır. MİT içindeki farklı politik eğilimler, Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Dairesi veya CİA-MOSSAD gibi kurumlara bakmalıdır. Kirli ilişkiler imparatorluğu içinde yüzenler bunlar.

Meselenin bu yönünden çok devlet ile PKK arasındaki görüşmelerin politik içeriği önemlidir. Ne yapılmak istenildi, neler yapılmadı? Gelenlerin amacı neydi? PKK’den ne istenildi? PKK’nin talepleri nelerdi? En önemli sorunda neden tıkandı ve savaş bir üst boyuta çıktı?

Öncelikle vurgulanması gereken temel bir nokta var: PKK’nin görüştüğü doğrudan devletin kendisidir. Özellikle MİT olarak yansıtmak işi bir bakıma olayı kriminale etmektir. Dünya’nın hemen her yerinde devletlerin politik ilişkilerinin arka planındaki birimleri devreye girer, olgunlaştırır ve sonra politik aktörler son şeklini verir. Tabi burada önemli olan görüşmelerin hangi mantıkla yürütüldüğüdür.

PKK ile Devlet arasındaki görüşmelerin bir kaç koldan yürütüldüğüne dair veriler çok açık olarak ortaya çıkmış oldu. Kimilerinin özellikle Öcalan’ın kendi başına bu süreci götürmek istediği biçimindeki ön yargının ne kadar yanlış olduğu, tersine Kandil-Öcalan eksenli bilgi akışı içinde bu sürecin işlediği ortaya çıkıyor.

Yapılan görüşmeler hükümet ve devlet adına yürütüldüğüne göre ortaya çıkan politik tablo ve temel yaklaşım önemlidir. Karşılıklı oluşturulan heyetlerin 3-5 kişi olması biçimseldir.

PKK adına müzakereyi yürüten Mustafa Karasu’nun açıklamasında, görüşmelerin aslında MGK’dan kararlaştırıldığı anlaşılıyor; “Bize şunu söylediniz dediniz ki devlet de genelkurmayda aynı görüşte hükümet de biz buraya üçüncü Oslo’da bütün devlet makamlarının düşüncesi olarak geldik. Yani devlet bu konuda bir konsensüse girdi dediniz önceden yoktu ama şimdi bu oldu dediniz.”

Devletin böylesi bir kararı almasının politik anlamı nedir:

Birincisi devletin yönetim merkezi olan MGK, PKK’yi esasen politik bir hareket olarak kabul ediyor. Böylelikle kamuoyunda psikolojik savaş aracı olarak kullanılan ‘terörist’ gibi kavramların pek bir önemli olmadığı bir kez daha ortaya çıktı.

İkincisi PKK’nin Kürt halkının meşru temsilcisi olarak görüyor ve politik gücünü kabul ediyor. PKK’siz bir çözüm olmadığını resmen ilan etmiş oluyor. Çözüme dair bütün kapıların Kürt Hareketine çıktığını çok net anlamışlar.

Üçüncüsü, Öcalan’ın Kürt halkı tarafından lider olarak kabul edildiğin tescil etmiş oluyor. Devlet adına görüşmeyi yapanların kullandığı kavramlar bu bakımdan önemlidir. Örneğin Afet Güneş, “Tamam ben de diyorum ki önderliğin yol haritası elimde. Maddeleri de belli. Haydi, buyurun müzakere edelim.” Yani Öcalan için ‘önderlik’ kavramını kullanıyor. Hakan Fidan ise ‘Sayın Öcalan’ diye hitap ediyor. Bu iki kelime için, insanlar sürekli ceza alırken, devlet temsilcilerin kullanması ise, aslında devletin Öcalan gerçeğini kabul ettiğini ama gizlemeye veya inkâr etmeye çalıştığını ortaya koyuyor.

Hakan Fidan’ın Öcalan’a dair söyledikleri, Öcalan’ın devlet üzerinde yarattığı etki bakımından önemlidir: “Yani Sayın Öcalan’la ilgili açık kaynaklara çıkan ve bizdeki olan bütün bilgiler malumunuz. Ama tabi orada bire bir belli konuları tartışmak farklı oluyor. Hapishanede geçen on senenin ve okumanın verdiği çok ciddi bir transforme edici gücü var. Zihinsel manada çözümleme manasında onu görüyorsunuz. Ve tabi yıllar boyu belli olayları yaşamış belli noktalara gelmiş belli dersleri çıkarmış. Şimdi bulunduğu yerden çok daha sağlıklı çok daha objektif çok daha nesnel var olan sıcak şartlardan etkilenmeyen çözümlemelere ulaşıyor. Bunu sürekli satır aralarında felsefi olarak görmek beni memnun etti. En azından orada geçen süre gerçekten verimli bir süre olmuş. Bu noktada şunu da yakından takip etmeye çalıştık belli düşünce dönüşümleri zihinsel atlamaların hangi noktadan nereye geldiğini görmek de şahsen benim düşünce olarak bulunduğum yer açısından önemliydi…” Devleti temsilen görüşmeyi yürütenlerin Öcalan gerçeğini çok iyi algılamışlar. Aynı şekilde bu algılama devletin bütün kurumlarını da verilmiştir. Bu kişisel bir izlenim olmadığı gibi devlet için hazırlanan raporlarda bu çok açık olarak belirtilmiş.

İki temel yaklaşım var: Kürt tarafının sorunun demokratik çözümünü esas aldığını ve bunu ciddi olarak benimsediğini basını takip eden hemen herkes farkındadır. Hem Öcalan’ın, hem de PKK adına görüşme yürüten heyetin, çözüm konusunda ısrarlı oldukları anlaşılıyor.
Ancak devletin böyle bir yaklaşımı olmadığı basına sızan görüşmelerden de anlamak mümkün. Örneğin devlet adına görüşmeyi yürüten Afet Güneş, satır aralarında PKK’nin şehirlerdeki askeri gücünü, konumlanmasını ve eylem planlarını öğrenmeye çalışıyor.
“Afet Güneş: Orada yerleşik bir kadro değil geçmişi olan bir yer değil Reşadiye o kadar gelme geçme noktası bir yerki ne zaman organize oldular da hemen böyle birdenbire aşka gelip eylem yapacak gücü buldular.
Sabri Ok: Bizim güçler her tarafta var onu söyleyelim. Türkiye’nin her tarafında var Karadeniz’de de var Toroslar’da da var.
Afet Güneş: Biliyoruz metropolleri de doldurdunuz bu arada patlayıcılarla doldurdunuz.
Sabri Ok: Yok canım.
Afet Güneş: Hepsini biliyoruz.”

Görüşmelerde bunlar doğaldır denebilir. Herkes kendi penceresinde olaylara yaklaşır. Müzakere aynı zamanda karşıdakini anlama ve çözme işidir. Sadece tek düze politik konuları konuşma meselesi olarak zaten algılanmaz. Ama eğer ruhsal ve politik olarak çözümü değil tasfiyeyi esas alırsanız, yönelimler bu yönde olur. Devlet adına görüşmeyi yürüten Afet Güneş’in ruhsal şekillenmesi de bir istihbaratçı gibi işliyor.

Entelektüel bilgisini konuşturmaya çalışan ve Erdoğan’ın özel temsilcisi olarak müzakerelere dâhil olan Fidan’ın konuşmasının kodları çözüm değil, zaman kazanmaya yönelik olduğu görülüyor. Onun için birçok kez ‘zaman kazanmaya oynamıyoruz’ yorumunu yapıyor: “Ama tekrar ediyorum ki ben burada ne dersem diyeyim belki çok fazla reklamlara gidebilir diye düşünüyorum ama hükümetin çok ciddi niyeti var. Bu iyi niyeti Türkiye’deki reel şartların izin verdiği ölçüde hayata geçirmeye realize etmeye çalışıyor. Bu noktada sayın başbakan beni görevlendirdi. Ben tekrar burada olmaktan dolayı memnuniyetimi ifade ediyorum.”

Peki, bunun böyle olmadığı kısa sürede anlaşıldı. AKP’nin amacı, Kürt sorununu çözmek olmadığı, tersine zaman kazanmaya yönelik bir politika izlediği netleşti. Aslında ‘zaman kazanma’ taktiğini Fidan’ın konuşmalarında da bulmak mümkün. Amaç PKK heyetini ‘AKP’nin çözüm istediğine’ inandırmak.

Fidan’ın konuşmalarında Habur sürecinden çok açık olarak rahatsız oldukları anlaşılıyor. Onların istemi sessiz ve sakin bir şekilde gelmeleriydi. Kürtlerin bu süreçte barış grubunu karşılamalarını istemediklerini zaten daha öncede belirtmişlerdi. Habur’da yüz binlerin karşılaması, devletin planlarını boşa çıkardığını ortaya koyuyor. Fidan “Afet hanımla beraber ciddi bir moral bozukluğu yarattı. Çünkü oraya herkes bir milat olarak bakıyordu. Ondan sonra bu sorunda hükümetin daha cesur adımlar atmasına ilişkin meşru bir hak zemini de hazırlanacaktı psikoloji de hazırlanacaktı. Neden yani burada örgüt de iyi niyet gösterisinde bulunuyor. Artık insanların kafasında bir tabu oluşmuş örgüt silahtan vazgeçmez yani karikatürize edilmiş bir şey var. Sürekli kanla beslenen kanla hareket eden bir terörist vardır gibi bir imaj oluşturulmuş. Örgütün burada silah bırakması sembolik manada da olsa bütün tabuları yıkan halk psikolojisini karar alıcı lehine harekete geçirmede biraz zemin hazırlayıcı bir faktördü.” Kürt halkının, Barış gruplarını, yüz binleri kapsayan muhteşem karşılaması, PKK’nin toplumsal algılamasını çok daha net olarak ortaya çıkarttı. Sessiz sedasız gelmenin, PKK’nin silahsızlandırılabilineceğine dair kamuoyuna mesaj verilmesinin, pozitif yanından çok negatif yanı ön plana çıkacaktı.

Ayrıca vurgulamak gerekir ki dünyanın hemen yer yerinde devlet adına yapılan bu tür görüşmeler genelde tasfiye amaçlı başlar. Eğer karşısındaki gücü ikna etmeyi başarırsa tasfiye filen uygulanmaya girer. Askeri olarak yok edemediğini politik olarak yok eder. Devletin de PKK’yi çekmek istediği nokta buydu. Zaten tıkanma noktasının esası da önceliğin ‘PKK’nin ‘silahsızlandırılmasına’ verilmesi oldu. Bu başarılmış olsaydı, Kürt Toplumsal Hareketi’nin tasfiyesi çok kolay olacaktı. Bu oyun tutmadı ve teşrife oldu. Görüşmeler amacına ulaşamadığı içinde kesildi ve askeri-politik tasfiye süreci devreye girdi. Dahası esas yapmak istediklerini yapmaya başladılar.

Bütün negatif gelişmelere rağmen, devlet ile PKK arasında görüşmelerin üçüncü bir ülke gözetiminde başlatıldığı artık netleşti. Devletin tek muhatabı PKK’dir. Bunu kabul eden devletin başka arayışlara yönelmesi de çok anlamsızdır.

Müzakereler tıkansın veya devam etsin, objektif olan şudur: politik sürecin bir tarafı devlet, diğer tarafından Kürt Toplumsal Hareketi bulunuyor. Savaşan iki gücün bu süreci karşılıklı olarak müzakere etmeleri de çok doğal ve anlaşılırdır.

Devlet, Kürtleri tasfiye etmek için çok kapsamlı saldırılara yöneldi. Bunu çok daha geliştirecek. Politik projesi budur. Bir önceki yazımda belirttiğim gibi Türk ordusunun kara saldırısının sonuçları birçok gelişmeye yol açacaktır.

Aslında devlet adına görüşmeyi yürütenlerin anladığı bir gerçek var: Kürt Toplumsal Hareketinin tasfiyesi mümkün değil. Bunu devlet delegasyonu olarak kamuoyuna açıklamalıdırlar. Toplum bu gerçeği bilmeli ve anlamalıdır.
Sanırım devletin politik ve askeri aktörleri, tasfiye ve yok etme politikasını bir kez daha deneyerek görmek istiyorlar.
Bu bakımdan Kürtlerin bu süreçte ortaya koyacağı askeri-politik ve toplumsal tepki veya başarı, kesilen görüşmelerin yeniden başlamasının önünü açacaktır.

Devlet başarısız kaldığında, artık tek bir alternatifi kalacaktır, PKK ile ciddi ve sonuç alıcı müzakereye yönelecektir. Başka bir şansı da kalmayacaktır. Bunu yapmazsa kendisini tasfiye etmekten kurtulamaz.
Devlet-PKK müzakeresi artık kamuoyuna yansımış durumda. Birçok görüşmenin yapıldığını öğrenmiş bulunuyoruz. Bu sürecin daha sağlıklı anlaşılması için, yapılan bütün görüşme tutanakların kamuoyu ile paylaşılması, iki tarafın yaklaşımlarının çok daha iyi anlaşılması bakımından önemli olduğu gibi çözüm sürecine ciddi bir katkı sunacağını düşünüyorum.
[email protected]

1607420cookie-checkPKK-devlet müzakeresi ve barış için yeni olanaklar

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.