POLONYA’DAN… ‘Devrim muhabiri’ öldü

“Bir muhabirin gazeteye çektiği telgraf, haber iletmekte çok kısıtlı bir araç. Her zaman sınırlar var: sözcükler sınırlı, gazetelerin almak istediği haber sınırlı… Oysa özellikle Üçüncü Dünya’da karşılaştığımız gerçeklikler, bir gazetenin elvereceğinden her zaman çok daha zengin ve karmaşık. Gazetede yayımlanamayacak olan haberin kendisi değil, onu çevreleyen şeyler. Ortam, sokakların havası, insanların duyguları, kentteki dedikodu, kokular, gazetenizde 600 sözcük içinde okuduklarınızın bir parçası olan binlerce gerçeklik öğesi…”

Yukarıdaki sözlerin sahibi Polonyalı “devrim muhabiri” Ryszard Kapuscinski (74), geçtiğimiz gün yaşama veda etti. Afrika, Asya ve Güney Amerika’da tam yirmi yedi devrimi içinden izlemiş biri olan Kapuscinski, “Uygar” Avrupa’yla özdeşleşemeyen, kendini alçak üçüncü dünyada rahat hissettiğini söylüyordu.Kapuscinski, Güney Amerika’dan İran sokaklarına uzanan süreçte ayağa kalkmış halkların isyanlarını yazıp, hislerine tercüman olmuştu.

“Devrim muhabiri” Kapuscinski, 1932’de Polonya’nın doğusunda bulunan Pinsk’te dünyaya geldi. 1956 yılında gazeteciliğe başladı ve Hindistan’a gönderildi. 1962’de Polonya sınır bölgesiyle ilgili anlatılarını topladığı The Polish Bush adlı ilk kitabı büyük ilgi topladı. Kapuscinski, 1981’den beri serbest gazeteci ve yazar olarak çalışiyordu. Mesleğini Üçüncü Dünya ülkelerinde sürdüren yazarın Times ve The New Yorker gibi önemli gazete ve dergilerde sayısız makalesi yayımlandı. Şahların Şahı (Metis, 1989), İmparatorluk (Om, 1999), Futbol Savaşı (Om, 2000) ve Afrika Aslanı (Om, 2000) gibi Türkçeye aktarılan eserleri bulunuyor.

Kapuscinski’nin en çok ilgi çeken kitabı Şahların Şahı, İran’ın son dönem tarihinin, şahın devrilişinin ve İslam hareketinin iktidara gelişinin eski fotoğraflar, ses bandları ve Tahran’da bir otel odasında tutulmuş notlarla yazılmış güncesinden oluşuyor.

Şahların Şahı kitabında “Petrol, olağanüstü duyguları ve ümitleri alevlendirir” diyen yazar, şöyle devam ediyor:

“Petrol, olağanüstü duyguları ve ümitleri alevlendirir, çünkü herşeyden önce çok güçlü bir ayartıcıdır. Rahatın, servetin, gücün, bahtın ve yetkinin etkili silahıdır. Petrol nazik biçimde havaya fışkıran ve bir para yağmuru gibi hışırdayarak toprağa düşen pis, kötü kokulu bir sıvıdır. Petrolün kaynağını keşfedip ona sahip olmak, uzun süre yeraltında dolaştıktan sonra birdenbire muhteşem bir hazineye rastlamak gibidir. Yalnızca zengin olmakla kalmazsınız, daha yüce bir varlığın size lütufla baktığı, sizi gözdesi olarak seçip diğerlerinden üstün tuttuğu yolunda mistik bir inanca da kapılırsınız. Çok sayıda fotoğraf, petrol kuyudan ilk fışkırdığı zaman halkın neşe içinde zıpladığı, birbirlerine sarılıp coşkuyla gözyaşı döktüğü anı göstermektedir. Petrol rahat, serbest, yani tümüyle değişik bir hayat yanılsamasını ortaya çıkartır. Öyle bir kaynaktır ki, zihni uyuşturur, görüşü bulandırır ve insanı kötülüğe sürükler. Yoksul ülkelerdeki insanlar hep şöyle düşünüp dururlar: Tanrım, keşke petrolümüz olsaydı! Petrol kavramı ter ve ağır işten çok, şans eseri, talihin bir lütfu sayesinde ulaşılan servetle ilgili ebedi ve ezeli bir insan hülyasının kusursuz ifadesidir. Bu anlamda petrol bir peri masalıdır ve her peri masalı gibi bir ölçüde yalandır. Petrol bizi öylesine gururla doldurur ki, zaman gibi boyun eğmez engelleri bile kolayca aşabileceğimize inanmaya başlarız. Son Şah petrole güvenerek şöyle derdi: “Otuz yıl içinde ikinci bir Amerika yaratacağım!” Bunu hiçbir zaman yapamadı. Güçlü olmasına rağmen, petrolün de kendine has kusurları vardır. Petrol, düşünce ve aklın yerine geçemez. Hükümdarlar için onun en çekici niteliklerinden biri otoriteyi güçlendirmesidir. Petrol çok fazla insan çalıştırmaksızın büyük kârlar sağlayabilir. Pek az sosyal soruna neden olur, çünkü ne kalabalık bir proletarya ne de çok büyük bir burjuvazi oluşturur. Böylece, kârları hiç kimseyle paylaşmak zorunda kalmayan hükümet, onları kendi düşünce ve arzusuna göre kullanabilir. Petrol sahibi ülkelerin yöneticilerine bakın, başlarını ne kadar yüksekte tutuyorlar, ne büyük bir güç duygusu taşıyorlar; onlar, yarın otomobil kullanacağımıza ya da yaya kalacağımıza karar veren enerji lordlarıdır. Petrolün camiyle ilişkisi nedir? Bu yeni servet, giderek açılıp yayılan ve mümin kitleleri cezbeden İslam dinine nasıl bir güç, şöhret ve önem sağlamıştır?”

İnsanlık adına sorulan önemli ve başlıca sorulara cevaplar bulmaya çalışan bir yazar olan Kapuscinski’nin eserlerinin evrensel, aynı zamanda da insani bir eğilimi var. Kapuscinski, Orhan Pamuk’un elde ettiği Nobel Edebiyat Ödüllerinin bu seneki Edebiyat dalındaki adaylar arasında yer alıyordu

 

 

 

651790cookie-checkPOLONYA’DAN… ‘Devrim muhabiri’ öldü

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.