Üretmeden tüketmek

İnsanoğlu genelde üretmekten çok tüketmeyi seviyor. Bir şey üretmeden yaşamak isteyen ve yaşayan ne çok insan var. Bazı toplumlar sefil bir yaşamı üretken bir yaşama yeğ tutuyor. Yaşamı üretmeyen insan kendini tüketiyor. Yaşamdaki dağılmalar açmazlar kargaşalar bu isteksizliğin ya da bu edilginliğin sonucudur. Şu soru her zaman geçerlidir: bu duruma nasıl düştük? Bireyler de toplumlar da bu duruma üretmeyi sevmedikleri yalnızca tüketmek istedikleri için düşüyorlar. Bu durum denilen şeyin özel adı Kaos’dur. Kaos’dan nasıl çıkılır? Kolay kolay çıkılmaz Kaos’dan. Kaos demek çözümsüzlükler bütünü ya da açmazlar bileşimi demektir. Kaos oluştuysa yapılacak çok şey yoktur: o zaman her şeyi kendi akışına bırakmak gerekir. Her şeyi kendi akışına bırakmakla düşülmemiş midir zaten Kaos’a. Evet öyle düşülmüştür. İlgisizliğin panzehiri ilgisizlik, aldırmazlığın panzehiri aldırmazlık olabilir mi diyebilirsiniz. İşler toplum düzeyinde arap saçına döndüyse elinizden ne gelir! O zaman siz kendi yaşamınızı üretmeyi sürdürecek ve yaşama böylece katkıda bulunmaya çalışacaksınız. Her şeyi zamanında yapmalıyız. Ağaçta meyveler olgunlaştı, siz bugün toplarım yarın toplarım derken meyveleri dallarında çürüttünüz. Başkası çoktan reçel yaptı şerbet yaptı pelte yaptı onlardan. Siz şimdi son kalan sağlam meyveleri toplamak durumundasınız, tembelliğiniz elverirse. Aslında biri o meyveleri sizin adınıza toplasa ne iyi olurdu.

Sömürünün ortaya çıktığı yer burasıdır. Toplumsal çöküntünün başladığı yer yani.
Emek vermeden elde etmek duygusu toplumun bütün kesimlerine yayıldığında kargaşaya giden yol açılmış demektir. Toplumsallaşamamış toplumlar Kaos’u sürekli yaşarlar. Üreticiliği sağlayan güç sağlam bir toplum bilincidir. Doğanın emek vermeden yaşamaya olanak sağlayacağı duygusu boş bir duygudur: doğada boşluk yoktur ve doğa kendi dengelerini bozmak isteyenleri çarpar. İnsanlar insan olma koşullarının sıkı sıkıya doğa yasalarına bağlı olduğunu görmek istemezler, doğanın boşlukları vardır ve biz bu boşlukları kullanarak emek vermeden yaşama kolaylıklarını sağlarız diye düşünürler. Doğanın üst düzeyde özgürlüğe ve özerkliğe olanak sağlayan esneklikleri vardır ama bunları boşluk diye düşünmek yanlıştır. Doğa iyi şeyler yapmak isteyenlere zengin yapısı içinde olanaklar sağlar. Bu olanakları özgür bilincin koşullarında kullanmak gerekir. Bir iyilik yoluna buradan da şuradan da girebiliriz. Bir kucak dolusu serçeyi göğe saldığınızda neden hepsi aynı yöne gitmiyor? Doğa olanaklar sağlamakta cimri değildir. Doğanın gönlü geniştir.

Asıl amaç üretmektir, herhangi bir şey üretmektir. Herhangi bir şey üretmek dediğimiz şey sonunda yaşamı üretmektir. Yaşamı üretmek belli bir öngörüyü, belli bir sağduyuyu, belli bir bilinç yetkinliğini gerektirir, belli bir direnci belli bir inadı gerektirir. Kimi roman yazarak üretir yaşamı, kimi domates ve biber yetiştirerek, kimi kendine ve başkalarına yeni bakış açıları sağlayarak, kimi öğrenerek kimi öğreterek. Yaşamı tarlalarda da üretebiliriz kentin dar sokaklarında da. Üretme isteği bir toplumun insanlarının ruhuna bir inanç gibi yerleşti mi bugün olmazsa yarın bütün güzellikler yerden biter gibi bitecektir. O zaman insanlar bu resmi ben mi yaptım diyen ressamın, bu şiiri ben mi yazdım diyen şairin, bu kadar yüksekten ben mi atladım diyen sporcunun, bu çocuklara okumayı yazmayı ben mi öğrettim diyen öğretmenin o güzel heyecanını yaşayacaklardır. Üretmenin tadını alan kişi üretmekten başka bir şey düşünmez. Bu elbette öncelikle bireysel düzeyde de toplumsal düzeyde de sağlam bir ahlak temelini gerektirir. Değerlere aldırmayan, acıları ve sevinçleri umursamayan insanların oluşturduğu toplumlarda umut bile üremez. Onlar boğaz tokluğuna çalışır ben yerim kolaylığı toplumun bir kesiminde bir yaşam felsefesi durumuna geldi mi üretimin beli kırılmış demektir. Her şeyi kendine yontan o çok iyi okumuşların, o bir eli yağda bir eli balda yaşayıp sefillikler üretenlerin, yemekten içmekten konuşmaktan başka bir şey bilmeyen sözde seçkinlerin olumsuz etkilerini hiçe indirmek istiyorsak gerçek anlamda üretici olmamız gerekir. Kaos bir zorunluluk olur bunu yapmazsak. Kaos dediğimiz şey de kendini toplumun üstünde görerek çıkarları adına zavallılıklar üretenlerin işine yarar sonunda. Bir toplum kendini üretemiyorsa namusluyum diyen herkes şapkasını önüne koyup bunda benim suçum ne kadardır diye düşünmeyi bilmelidir. Hadi hep birlikte ileri durmak yok palavralarını bırakmak ve bilinçle değer yaratmayı bilmek gerekiyor.

645120cookie-checkÜretmeden tüketmek

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.