‘İstanbul’da kalmam Roger’ı mutlu ederdi’

Zaman en iyi ilaçtır” derler… Gerçekten de bir yıl önce gördüğüm Victoria Short’tan eser kalmamış. Hâlâ biraz tedirgin, hâlâ dalıp gidiyor ama kesinlikle hayata daha olumlu bakıyor. Geleceğiyle ilgili planlarını anlatıyor önce. Konsoloslukta da hobi olarak yaptığı bahçeciliği artık profesyonel olarak sürdürmek istiyormuş. “Ama önce Türkçemi geliştirmem gerek” diyor. Aslında Türkçesi fena değil. Markiz Pastanesi’nde otururken kahve siparişini Türkçe veriyor.


20 Kasım 2003’te İngiltere Başkonsolosluğu’na düzenlenen El-Kaide saldırısının mağdurlarından biri de Victoria Short. Short bir esnafın çay ikramı sayesinde kılpayı ölümden döndü. Bu yüzden de en değerli varlığını kaybetmenin yanı sıra hayatta kalmış olmanın şokunu da yaşıyor. Buna rağmen çok zor bir karar verip İstanbul’da yaşamaya başladı. Ona göre ise çok kolay bir karardı bu. Nedenlerini kendisi anlattı…


“BAHÇEYLE UĞRAŞIYORUM”


– Geçen iki yıl içinde İstanbul’da kendinize nasıl bir hayat kurdunuz?
– Yavaş yavaş düzene girmeye başladı. Hâlâ bazı sorunlar yaşıyorum. Bombalama olayının üzerinden neredeyse iki yıl geçti. Belki birçok kişiye uzun bir zaman gibi gelebilir. Ama iki yıl benim için çok kısa bir süre. Aslında istediğim birçok şeyi yaptım. Burada bir apartman dairesi aldım. Hayatımı tamamen değiştirdim. Ama hâlâ yapmam gerekenler var. Şu anda mutluyum ama istediğim kadar düzene giremedim ve eksiklerim var.


– Nasıl geçiyor günleriniz? Çalışıyor musunuz?
– Bahçe işleriyle uğraşmaktan çok zevk alıyorum. İlk önceleri hobi olarak başlamıştı ama sonra eğitimini de aldım. Tünel’de oturduğum evin bahçesiyle ilgileniyorum. Geçen yıl Taşkışla projesine başladım, onların bahçelerini yapıyorum. Harbiye ve Feriköy’deki iki yaşlılar yurdunun ve İsveç Konsolosluğu’nun bahçesinde çalışıyorum. İstanbul’daki yeni hayatımın da amacı bu. Burada yaşarken bu işi büyütmek istiyorum. İlk önce Türkçemi ilerletmem lazım. Derslere ağırlık vermem gerekiyor. Şimdiye kadar kendimde yeterli ruhsal gücü ve zamanı bulamadım. Ama sanırım artık daha rahat konsantre olabiliyorum işime.


– İş dışında neler yapıyorsunuz?
– Sinemaya gidiyorum. Geçen hafta Filmekimi’ne gittim. Bienalin bir kısmını gördüm. Bir de sık sık seyahat ediyorum. En son Antalya Olimpos’a gittim. Hava çok güzeldi, denize bile girebildim. İstediğim kadar gezemedim henüz. Geçtiğimiz yıllarda neredeyse bütün Türkiye’yi dolaşmıştım, her yeri biliyorum. Ama bombadan beri evime yakın yerlerde bulunmak istiyorum. Yer değiştirmeyi çok sevmiyorum. Yine de bundan sonra kesinlikle daha çok seyahat edeceğim.


“BURADA GÜVENDE HİSSEDİYORUM”


– Çocuklarınız da Türkiye’de mi yaşıyor?
– Bir kızım hâlâ Türkiye’de. İngilizce dersleri vermeye devam ediyor. Diğer iki çocuğum İngiltere’de yaşıyor ama sık sık ziyaretime geliyorlar.


Yaşanan olaydan sonra yalnız bir kadın için Türkiye’de kalmak zor bir karar olmalı…
Hayır, çok kolay bir karardı. Roger’la bütün anılarımız burada. Onun hâlâ buralarda olduğunu hissedebiliyorum. Çünkü Roger’ı tanıyan çok kişi var yaşadığım çevrede. Bombayı biliyorlar, beni tanıyorlar. Bana destek olduklarını hissediyorum. Bakkal, kasap bile tanıdık. Beni biliyor olmaları çok güzel. İstanbul inanılmaz büyük bir şehir. Yakında neredeyse Londra’nın iki katı olacak. Ama benim yaşadığım muhit biraz daha köy gibi. Kendimi güvende hissediyorum.


– İstanbul’da yaşamanızın sebebi sadece anılarınız mı?
– Burayı çok sevdiğim için de kaldım. İnsanları çok seviyorum. İngiliz arkadaşlarımın beni ziyarete gelmesi hoşuma gidiyor. Çevreme, bilhassa da arkadaşlarıma buranın çok güzel bir ülke, İstanbul’un da çok güzel bir şehir olduğunu göstermek istiyorum. Zaten çok sık geliyorlar. Hayatımı ve mutlu olduğumu görüp burayı neden sevdiğimi, neden burada kalmak istediğimi anlıyorlar.


“MÜSLÜMANLARI SULAMIYORUM”


– Mutlu olduğunuzu göstermek sizin için çok mu önemli?
– Evet çünkü yaşananlardan dolayı Türkleri veya Müslümanları suçlamadığımı dış dünyanın bilmesini istiyorum. Bombalama olayından sonra kalkıp İngiltere’ye geri dönseydim, bu farklı anlaşılabilirdi. Eminim medyaya da farklı yansırdı. İstanbul’da kalmam bunun tersini kanıtlıyor ve doğru olan da bu.


– Türkiye’nin kocanız Roger Short için de ayrı bir yeri vardı, değil mi?
– Roger ve benim burada çok zamanımız geçti, neredeyse 10 yıldan çok. Türkiye’yi tanımak ve sevmek, Türkçeyi öğrenmek kocamın hayatının çok önemli bir kısmını oluşturuyordu. Bunların bomba yüzünden tamamen yok olmasını istemiyorum. Bunun bir şekilde devam etmesini istiyorum. Eğer burada yaşarsam, bunu gerçekleştirebilirim diye düşünüyorum.


– Bir nevi vasiyetini yerine getiriyorsunuz…
– Biraz olabilir. Burada kaldığımı bilmek eminim onu da mutlu ederdi.


– İngiltere’deki yakınlarınız ne diyorlar bu kararınıza?
– Ya yapamazsam diye endişelenenler oluyor tabii. Eğer her şey umduğum gibi gitmezse geri dönebilirim. Ama bugüne kadar her şey iyi gitti.


“İLK YIL PSİKOLOJİK YARDIM ALDIM”


– Kendinizi nasıl hissediyorsunuz son iki yıla kıyasla?
– Kendimi kötü hissettiğim zamanlar artık daha az.


– Diğer kurbanların aileleriyle görüşüyor musunuz?
– Hayır. Henüz kendimi bunun için hazır hissetmiyorum. Çok sayıda üzgün insan birbirini kötü etkileyebilir.


İngiliz otoritelerin sizinle yeteri kadar ilgilenmediğinden şikayet ettiniz geçtiğimiz günlerde.
Sanırım asıl problem ne yapacaklarını bilememeleriydi. Bomba herkes için çok büyük bir şok oldu. Daha da kötüsü, dışişlerimizde böyle bir durumla karşılaşıldığında neler yapılması gerektiğini bilen kimse de yoktu. Evet, bu saldırı kişileri vurdu. Aynı zamanda topluluğumuzu da etkiledi. Bana psikolojik yardım teklifi yapıldı mesela. Ama biz konsolosluk çalışanları Türk olsun İngiliz olsun bir aile, grup gibiydik. Temizlikçisinden güvenliğe, en yukarıdaki insana kadar…


O yüzden bize kişisel yardımın dışında bu grubun üyeleri olarak da sahip çıkmaları gerekirdi. Bu insanları birbirlerinden ayrı düşünemezsiniz çünkü birlikte çok kötü bir şey yaşadık.


– Tam olarak neler yapılması gerekiyordu sizce?
– Bence Londra’dan travma uzmanı birinin gelmesi gerekirdi. Gelip burada bizi tanımalı ve kısa bir süre için bile olsa kalmalıydı. Daha sonra gidebilirdi ama biz gerektiği zaman onu arayıp konuşabilmeliydik. Bomba olayını yaşayan birçok kişi bu ülkeden ayrıldı. Ya görev zamanları doldu ya da başka yerlere atandılar. Biz onların neler hissettiğini, yaşadığını bilmiyoruz.


– Psikolojik yardım aldınız mı bu geçen sürede?
– İlk yıl hiç yardım almadım ama artık bazen alıyorum.


– İstanbul’daki çevreniz sizinle nasıl ilgilendi bu sürede?
– Bence siz Türklerin trajedi ve ölüme çok doğru bir yaklaşımı var. Duygularınızı ifade etmekten çekinmiyorsunuz, paylaşıyorsunuz. Buradaki arkadaşlarım da konuşmaktan çekinmedi. Bu bana en iyi yardım oldu aslında. Çünkü İngiliz kültüründe böyle durumlarda hiçbir şey olmamış gibi davranılır. Acı çeken kişiye ne diyeceğimizi bilemez, utanır kaçarız. Onu yalnız bırakmanın en iyisi olduğunu düşünürüz. Ama Türkler sana kol kanat geriyor, ilgileniyor, konuşuyor, dışarıya çıkarıyor. “Hayata devam etmen gerek” diyorlar, ileriye bakmanı sağlıyorlar. Bu da İstanbul’da kalmamın bir başka nedeni.


– Geçtiğimiz haftalarda AB konusunda Türkiye’ye en büyük destek verenlerden biri de İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw oldu.
– Burada yaşadığım için İngiltere’nin Türkiye’yi destekliyor olması beni çok mutlu ediyor. Avrupa Birliği’ne girmek Türkleri memnun edecekse, ben de mutlu olurum. Umarım her şey istediğiniz gibi olur. Umarım Türkiye de birliğe bir şeyler katar. Türkiye’nin sadece değişmek isteyen negatif bir ülke olarak algılanmasını istemiyorum. Burada çok güzel şeyler de oluyor. Umarım bu güzellikler kalır ve Türkiye de Avrupa’ya bazı şeyler öğretir.


– Türkiye ne öğretebilir sizce Avrupa’ya?
– Bazı sosyal değerleri ve özellikle de aile kavramınızı. Biz bunları Batı’da kaybetmeye başladık. Belki bunu bize öğretebilirsiniz. YAPRAK ARAS / MİLLİYET

784390cookie-check‘İstanbul’da kalmam Roger’ı mutlu ederdi’

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.