Türk Telekom vurgunu ve medya

Ceren Sözeri / Evrensel – Türk Telekom A.Ş hisselerinin yüzde 55’inin Varlık Fonu’na 1.65 milyar dolara satışı, geçen hafta savaş gündeminin yanı sıra en çok konuşulan konulardan biri oldu. 2005’te özelleştirilerek Suudi Oger grubuna yok pahasına satılışı, şirketin bu satış için Türkiye’deki bankalardan kredi kullanması, daha kredileri ödemeden, yeniden kredi kullandırılması ve üstelik kâr payını şirket kasasına geçirip, borçlu halde iflas bayrağını çekip, ülkeden çıkmasını yalnızca geçen hafta değil, yıllardır yazan ekonomi uzmanları ve gazeteciler, dile getiren siyasetçiler var. Süreci hatırlamak için Barış Soydan ve Füsun Sarp Nebil’in yazılarını şuraya bırakarak devam edelim.

Ülkenin en büyük sabit telefon ve internet altyapısına sahip şirketinin, satışı o dönem gazetelerinin manşetlerini süslemişti. Sabah’ın 2 Temmuz 2005 manşeti misal “En Büyük Satış”. Bugünden bakınca ne kadar isabetli bir başlık! Diğer manşetleri ise Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı, Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci, Oger Telekom Yönetim Kurulu Başkanı Muhammed Hariri ve Türk Telekom İcra ve Yönetim Kurulu Başkanı, Genel Müdürü Paul Doany’nin sahnede dev bir çek etrafında gülümsedikleri fotoğrafla hatırlarsınız. Şu alıntı toplantıyı haber yapan Hürriyet’ten:

“Para lafını duyunca hemen Ankara`dan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım`ın da Antalya`dan uçakla geldiğini esprili bir şekilde anlatan Unakıtan, Ulaştırma Bakanı`nın da Maliye Bakanı`ndan farkı yoktur. Bana söyler ama kendisi de iyi hesap yapar diye konuştu. Unakıtan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım`ın elde edilen gelirden kendi bakanlığının da faydalandırılmasına ilişkin sözleri üzerine, Bakan Yıldırım`ın toplantıya 1.5 saat geç gelmesine işaret ederek, Size sıra ne zaman gelir bilmem. Ne kadar geciktiysen o kadar keseceğim diye espri yaptı. Özelleştirme karşıtlarını da eleştiren Unakıtan, Laf söyleyenler var. Onların kaç parası var? Bir de gelen paraya bakın. Biz neticeye bakarız. Türkiye doğru yolda dedi.”

Unakıtan, Türkiye bankalarından alınan krediyle yazılan çekin keyfini çıkarırken, Türk Telekom’da grev başlamıştı. Haber İş Sendikası telekomünikasyon gibi kritik bir sektörde özelleştirmenin sakıncalarının altını çiziyor, haberleşme özgürlüğü ve kamu hizmeti amaçlarının dışında, siyasi bir tercihe vurgu yapıyordu. 2013’e geldiğimizde, Türk Telekom’u almak için kurulan Oger’e ait OTAŞ, fiber altyapıya kaynak sağlama bahanesiyle şirketin elindeki ve aslında Hazine’ye ait olan bakır kabloları, Danıştay’ın satılamaz kararına rağmen sattı. Sabah Gazetesi’nde Metin Can fiberin bakır kablodan 100 kat daha ucuz olduğunu yazmıştı. Yine Can’ın aktardığına göre “Kamu Aydınlatma Platformu’na (KAP) bilgilendirme yapan şirket, kablo satışını doğruladı. Açıklama satış gelirinin Hazine’ye değil, şirketin kasasına aktarıldığını ortaya çıkardı. Satış miktarına ilişkin bilgi vermeyen şirket, ‘Fiber yatırımlarımız sonucunda şebekemizde bulunan bakır kabloların bir kısmı atıl hale geliyor. Kaynakları en iyi şekilde değerlendirmek için atıl hale gelen bakır kabloların satışıyla fiber yatırımlarımıza kaynak oluşturuyoruz’ dedi.”

Yani OTAŞ yalnızca Türkiye’den aldığı krediyle şov yapmamış, üzerine 35 milyon km’lik kamu malı olan bakır kabloları satmıştı. Yerine ne döşediğini ve nasıl döşediğini anlamak için abonelerinin bugün internet hızına bakmaları yeterli.

TELEKOMÜNİKASYON, MEDYA VE FUTBOL İLİŞKİLERİ
Medya açısından şimdi birkaç sene geriye gidelim. 2010 yılı Ocak ayında “TTNET Web TV hizmete giriyor” diye bir haber çıktı. İnternet üzerinden, isteğe bağlı yayıncılık yapabilecek, geleceğin teknolojisini o dönemde uygulayabilecek altyapıya sahip tek şirket Türk Telekom’du. Tam da o yıl Süper Lig ihalesine gireceğini açıklayan Türk Telekom’un maçları nerede yayınlayacağına dair soru işaretleri cevabını buldu. 2010 yılı futbol maçları yayın ihalesi dört saat sürdü ve kıran kırana geçti. Digitürk 321 milyon dolar vererek yayın ihale bedelini görülmemiş bir meblağa taşırken, TRT maçların geniş ve kısa özetlerini yayınlamak için 40,2 milyon dolar ödemiş, mobil yayınları içeren C Paketini ise 13,4 milyon dolarla Türk Telekom kazanmıştı.

Türk Telekom’un medyaya bu hevesli girişi, sektör temsilcilerinde tedirginlik yaratmıştı. O dönem bir araştırma için görüştüğüm, üst düzey bir medya yöneticisi, medyanın hızla dijitale kaydığı bu zamanda, ülkenin internet altyapısına hakim şirketin medyaya girişini endişeyle karşıladıklarını, ancak Türk Telekom’un aynı zamanda en büyük reklam verenlerden biri olması nedeniyle kimsenin sesini çıkaramadığını söylemişti. 2012’de Digitürk’ün yayın hakkı iki yıl daha uzatıldı. Bu arada devlete olan 455 milyon dolarlık borcu nedeniyle Çukurova Grubu şirketlerine el konuldu. Digitürk, TMSF’nin eline geçti. Bu süreçte ilk olarak Türk Telekom, Temmuz ayında 530 milyon dolarlık bir teklifle, Digitürk’ü almaya talip oldu. Ardından Doğan Grubu 2013 Eylül ayında %53’lük hisse için 742 milyon dolar teklif etti, Ocak 2014’te ise teklifini 879 milyon 450 bin dolara yükseltti. Fakat ikisine de hatta araya Fatih Saraç (nam-ı diğer ‘Alo Fatih’) vasıtasıyla dahil olan Ciner Grubu’na da kısmet olmadı. Digitürk 2016’da Katarlı Al Jazeera’nin yan kuruluşu BeIN’e satıldı.

Türk Telekom’un Tivibu adıyla verdiği IPTV hizmeti, 2010 yılında, TTNET abonelerine 1 TL karşılığında bir promosyonla başladı. O dönem şirketin, sabit geniş bant internet pazarına yaklaşık altı milyon abonesiyle, hakim olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bu arada başlangıcından itibaren rakip şirketler tarafından (internet ve TV yayıncılığını bir paket haline getirmesi nedeniyle) hakim durumunu kötüye kullandığı gerekçesiyle Rekabet Kurumu’na şikayet edildi. İlk başvurular Tivibu’nun yaygın olmaması ve yeterli veri bulunmaması nedeniyle soruşturmaya konu olmadı. Tekrar eden şikâyetler sonrası 2017’de en sonunda soruşturmaya karar verildi. Sonuç 2021’de Rekabet Kurumu tarafından şöyle açıklandı: “Hakkında soruşturma yürütülen Türk Telekom’un toptan sabit genişbant internet erişim hizmetleri pazarında hâkim durumda olduğuna; Türk Telekom’un 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi kapsamında hâkim durumunu kötüye kullanmadığına ve bu nedenle teşebbüse aynı Kanun’un 16. maddesi uyarınca idari para cezası uygulanmasına yer olmadığına karar verildi.”

Tivibu, halen Türk Telekom abonelerine uygun fiyatla hizmet sunmaya devam ediyor. Bu arada internet üzerinden TV yayıncılığı hizmetine Tivibu Go ile uydu yayıncılığı hizmetini de ekledi. 2020’de Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi yayın haklarını almıştı, bir yıl sonra çekildi. Dijital platformların bugünkü koşullarda ayakta durmasını sağlayan en önemli faktör spor müsabakalarının yayın hakları. Faaliyet raporlarında görünmüyor ama elinde kalan Bundesliga, Bundesliga 2, İtalya Serie A, FA Cup, İspanya Kral Kupası, W Series, ATP250 ve Blast CS:GO; S Sport kanallarında yayınlanan içeriklere rekabet şansı yok, muhtemelen zarar ediyor. Hatta kimsenin izlemediği, ama bazı hükümet üyelerinin sevdiği spor dalları için, mesela golf, özel kanal açan bir çiftliğe dönüşmüş durumda.

VARLIK FONU ARTIK MEDYA PATRONU
Şimdi Türk Telekom’un Varlık Fonu’na satışına bir de buradan bakalım. Makyajlı faaliyet raporlarında bile pek kar eden bir şirket değil. Dahası bu satışla birlikte Türkiye Varlık Fonu’nun elinde Turkcell’le birlikte gelen Turkcell TV +, Tivibu ve Türksat var. Türksat ülkede uydu yayıncılığı alanında tekel.

Turkcell’in başında Türk Telekom’dan atanma, şu anda Haber Global’in sahibi SOCAR’da çalışmış Bülent Aksu var. Yönetim Kurulu üyelerinden biri eski Anadolu Ajansı Genel Müdürü Şenol Kazancı.

Ülkenin yüzde 80’i televizyonu uydu üzerinden izliyor. Yukarıda da ifade ettiğim gibi burada bir tekel var Türksat, gelirini siz düşünün, şu anda Varlık Fonu’na ait. Türksat yönetiminde Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Sağlık Bakan Yardımcısı Şuayip Birinci ve eski AKP’li Bakan Atilla Koç’un oğlu, Taha Koç da bulunuyor. Sözcü gazetesinden Başak Kaya’nın haberine göre çift maaş eleştirilerine Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kemal Yüksek’in, “Bizim de çoluğumuz çocuğumuz var. Acımasızca eleştiriler oluyor. Özellikle Amerikan menşeli Tilki televizyonunda [FOX TV’yi kastediyor] ve diğer televizyonlarda boy boy fotoğraflarımız gösteriliyor. Çift maaş alalım diye bizim bir talebimiz olmuyor” demiş.

Şimdi düşünün, Türkiye Varlık Fonu’nun elinde Türksat haricinde internet ve internet + uydu üzerinden yayın yapan iki yayıncı şirket daha var. Bir nevi medya patronu, hem de dolaylı değil doğrudan devlet eliyle hakim olduğu bir holdingin başı sayılabilir. Genel kanı elindekini satıp seçim öncesi paraya çevireceği yönünde; çünkü en pratiği bu. Fakat bu koşullar altında kime nasıl satacak, üstelik seçim öncesi medya desteği (ikna için olmasa da, bazı kanalları platformlardan atmak için kullanılabilecekken)… Yanlış duymuşumdur eminim, hiçbiriniz serbest piyasa koşullarından bahsetmemişsinizdir? Belki de bugün kur artışı nedeniyle sürekli mızmızlanan BeIN’in elinden yayın ihalesini almak için bir fırsat doğmuştur, hem reklam +abone geliri, hem de futbol izleyicisini siyaseten kontrol etmek için elverişlidir. 2014’te el konulup 2016’da satılan Digitürk gibi uluslararası pazarda pazarlık konusu yapılacaktır; aynı nehirde iki kez yıkanılır mı? Kim bilir?

 

2590980cookie-checkTürk Telekom vurgunu ve medya

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.