Cümleler vardır, koca bir iç çekmeyle söylenen ve bir türlü bitirilemeyen. Ne sırlar, ne hayaller, ne arzular gizler böylesi cümleler. Düşüncesi bile insanın bağrını yakmaya yeter. Doyumsuzlukla karışık bir hasret kalbi deşip geçer; alev olmaya çalışan ateş parçası tamamlayamadığımız kelimeler arasında sönüp gider”
Sizlere, “ah, keşke”” ya da, “mümkün olsaydı eğer”” le başlayan cümleleri tedavülden kaldıracak bir formülün varlığını müjdelemek istiyorum! Evet, geleceği arzularımızın doğrultusunda yaratabiliriz; ama geçmişi yarattığımız gibi bilinçsizce değil.
Hatırlamamız gereken ilk şey, hayatın tesadüfen başımıza gelen olayların sentezi olmadığı. Yaşadıklarımızın tek mimarının bizler olduğu. Ve bu sorumluluğu kabul etmenin kaçınılmaz gerekliliği.
Fizik, metafizik ve psikolojik bilgilerin ışığında rahatlıkla görebileceğimiz gerçek; Tanrı”yı, “O istedi de öyle oldu” töhmeti altında bırakmamızı önleyecektir. Tanrı”nın tek amacı evrim; tek isteğiyse, bizim istediklerimizdir. Dolayısıyla evren tarafsızdır. Önceki yazılarımda da bahsettiğim, “Neyi ekersen onu biçersin; neysen onu kendine çekersin” diye bilinen, “Sebep-sonuç (Karma) ve Çekim” yasalarını anlamak bu yüzden çok önemlidir.
Arzu edilen geleceğin şekillenmesinin ilk ve değişmez kuralı, yeni bir enerji dinamiği yaratarak titreşimimizi yükseltmektir. Bu da ancak, kendimizi kendi olumsuzluğumuzdan arındırmak ve etrafımızı saran olumsuz insanlardan kurtulmakla gerçekleşebilir.
Aşkta ve arkadaşlıkta, yüzü ışıkla parlayan, gözleri sevgiyle gülen, hayatını “vermek ve sevmek” üzere inşa etmiş, yüksek ve güzel enerjili insanları seçmeyi bir yaşam ilkesi haline getirin. Söz ve davranışlarıyla sizi bir bataklık gibi kendi realitelerine çekmek isteyen, enerjinizi emen, girişimlerinizi baltalayan kişileri uyarın. Vereceğiniz tavizin öz saygınızı yaralamaması ve gerçekleştirmek istediklerinizi tehlikeye atmaması için ölçüsünü iyi ayarlayın. İkazlarınıza kulaklarını tıkayanlar, sizin gelişip, değişip, güçlenmenizi istemeyenlerdir. Derhal saf dışı edilmeleri gerekir. Aileniz bile olsa.
Çoğu kez kendini inatla tekerrür eden tutumlarda gösteren negatif düşünceleri bir kağıda yazarak, inceleyin. Nereden geldiklerini, neden oluştuklarını anlamaya çalışın. Kendinizi ve başkalarını KESİNLİKLE yargılamayın. Yargı, yetersizliğimizi örtmek, aşağılık kompleksimizi telafi etmek için kullandığımız bir kompansasyon mekanizmasıdır. Enerjimizi ağırlaştırdığı gibi, başkalarının eleştirilerine maruz kalmamıza yol açar.
Hareketle hayata geçirilen “niyet” çok güçü bir enerjidir. Gary Zukav”ın tabiriyle: “Niyetler ışığa biçim verirler, ışığı harekete geçirirler. Fiziksel madde ışığın en yoğun, en kaba halidir.” Bu bilgiyle donanarak, isteklerinizi beyninizin ekranında detaylarıyla netleştirin ve “şimdiki zamanı” kullanarak bir kağıda (kendinizi sansür etmeden) yazın. “Mutluyum” veya “Mutlu olmayı SEÇİYORUM” gibi. Bir şey için, “seçim” yaptığınızı söylemek bilinç altındaki direnci yatıştıracaktır.
Sonra rahat edebileceğiniz, sessiz bir yer seçerek huzurlu ve mutlu olduğunuz bir günü anımsayın. Bu anının yüksek titreşimli enerjisiyle sabahın erken, akşamın geç saatlerinde yazdıklarınızı yüreğinizde hissederek yüksek sesle okuyun. Meditatif bir ruh hali içinde, en az üç dakika boyunca herşeyi gerçekleşmiş gibi tüm detaylarıyla hissedin, tadın, koklayın, imgeleyin”
Gün boyunca zeytinyağı gibi su yüzüne çıkan negatif düşünceleri yüksek sesle, “İptal ediyorum” diyerek yerine olumlularını koyun. Dikkatinizi DAİMA şu ana verip, arzularınızın ne zaman ve nasıl materyalize olacağını evrene havale ettiğinizi kendinize hatırlatıp, üzerinde düşünmeyin. Bazı arzuların gerçekleşmesi seneler alabilir, inancınızı kaybetmeyin. Ve ASLA, kendi iradenizi başkasının özgür iradesine mani olacak şekilde kullanmayın.
Tanrı”ya arzunuzu gerçekleştirdiği için bol bol teşekkür edin. Bilin ki, ilk mucize yoldadır”
____________________________
**Işık Menderes’in bu yazısı Radikal Gazetesi Cumartesi ekinde yayınlanmıştır.
