Özgürlük üzerine…

“Türban bildirisine imza attım. Özgürlükçüyüm. Birey hakkına değer veririm…” kim demiş; iktisatçı, üniversitede kürsü sahibi olan prof, gazetede köşesi olan gazeteci – yazar… adının önemi var mı? Özgürlükçü, birey hakkına saygılı bireye sormazlar; neden Alevilerin, Kürtlerin, diğer halkların hakları olunca duyulmaz, onlar için bir şey yapılmaz? Onlar birey değildir, başlarında taktıkları türban değildir, o yüzden onları birey olarak kabul edemezsiniz! Birey olmayanların hakları olur mu?

Özgürlükçülük anlayışı değişim yaşayan kelimelerden biridir. Gericiliğin odağı olan bir partinin yaptıklarını savunmak ve destek vermek ve onları eleştirmemek özgürlükçülük anlayışı içinde olabilmektedir. Özgürlük kavramı içinde ekmeğimde olmalı diyenlere gaz atmakta vardır. Gaz atanlara, kanunların gereklerini yerine getiriyor diye destek çıkılır, ekmek mücadelesini ideolojik olarak görülür!

Özgürlük anlayışı içinde, Avrupa mahkemelerinin almış olduğu kararları uygulama zorunluluğu olmasına rağmen, görmemezlikten gelmekte vardır. Zorunlu din dersinin kaldırılması, eğitimde karşılaştırmalı tarih eğitimin olmasını düşünmek bile özgürlük kavramı içinde olmaz. Onlar toplumsal sözleşmede olmasına gerek yoktur. Bilimsel çalışmalarda bile dini görüşlerin almasını olağan karşılamak vardır. Fetva alınarak bilimsel çalışmaların yapılmasını savunmak özgürlük kavramı içinde olmaktadır. Üniversitelerin bilim üretim yerine, meslek elemanı yetiştirme alanı olarak görülmesi ve onu içinde sınavların varlığını savunmakta özgürlük kavramı içinde yer alır… Eğitiminin ezber ve şıklar arasında olmasını savunmak ve bunun için örgütlenen YÖK’ü savunmakta özgürlük kavramı içindedir.

Özgürlük kavramı içinde, işine geldiğinde kararları değiştirecek yasal düzenleme yapmakta vardır. Suçlu olanları, odak noktası olanları af etmek ve var olan yasalar içinde suç olanları, yasal düzenleme ile suç kavramının dışına çıkarmakta vardır. Dokunulmazlık zırhı altında, suçların ertelenmesi, zaman aşımı sayesinde davaların düşmesi de yer almaktadır. Özgürlük öyle bir kavramdır ki, zaman ve coğrafyaya göre değişim gösterebilmektedir. Sınırları sürekli olarak değişen bir kavrama dayanarak, bir şey yapanların başlarına ne geleceği de belli olmaz, çünkü özgürlüğün sınırlarını oluşturan duvarlar sürekli hareket halindedir ve her an bir duvara çarpma tehlikesi vardır.

Mahkemelerin karar veren mekanizmasında yer alanların, önyargıları ve önyargılarına göre karar almaları bugüne kadar gündeme gelmiş midir? Bu konuda yapılmış bir çalışma var mıdır? Mahkemede karar verenlerin, özgürlük sınırları yasalar ile çizildiğini kabul ederiz ama bir yandan da takdir haklarından bahsedilir. Şimdi bu hakların sınırı neye göre belirlenmektedir? Hakimlerin yaşama bakışları, devletin bakış açısı ile paralel olduğu düşünülür ama bu paralellik acaba devletin görme dediğini görmeme hakkını içinde barındırıyor mu?

Dokunulmazlık zırhı içinde olanların listeleri eğer yayınlanmış ve onların mal varlıkları açıklanmış olsaydı, neler olurdu? Nasıl bir sonuç ile karşılaşırdık? Demokrasimizin özgürlük sınırını anlamamız için acaba yararı olur muydu?

Özgürlük kavramı içinde bazı hakların öne alınması, bazıların yok sayılması doğal mıdır? Örneğin Amerika’da siyahların, istedikleri her işte ve her yere yerleşme özgürlüğü var mıdır? Özgürlüğün anavatanında, neden bazı vatandaşları için seçme seçilme hakları senato kararlarına ihtiyaç duymaktadır, neden belirli süreler için uzatılmaktadır? Senato bu uzatma sürelerini, dalgınlıkla oylamadığında bu kesimin seçme özgürlüğü yok mu olacaktır? Özgürlük sınırları, neden birilerinin dudakları arasında çıkacak iki kelime ile belirlenmektedir? Parti başkanın evet dediğine, üyelerin hayır deme özgürlüğü hangi ülkeler içindir?

Özgürlüğü, bugün nasıl tarif edersiniz?


—————————————
http://cemoezkan.blogcu.com

1586110cookie-checkÖzgürlük üzerine…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.