62. yıl… TÜRK-İŞ nereye?

Bilemiyorum. Basında göremedim. Ekranlar da izleyemedim. Ama mutlaka en azından, bir basın açıklaması olmuştur diye düşünüyorum. Yazıya sağlıklı yıllar dileyerek başlayalım.

19 yüzyılın sonlarına doğru, Osmanlı İmparatorluğu, Mecelle döneminde, daha ziyade yabancı sermayeli, yabancı işletmelerde başlayan, İstanbul’da ki sendikal örgütlenme ve eylemlerini, kaynaklardan öğreniyoruz. Cumhuriyet döneminde, yerli sanayi ve işçi sınıfı gelişmeye başlıyor. İş Yasası, sınırlı örgütlenmelerin yolunu açan Sendikalar Yasası ve 1950’lere geliş. Türk-İş’in temelleri de bu yıllarda atılıyor.

1962 Anayasası ve burada belirtilen hakları yaşama geçirecek, 274 sayılı Sendikalar ve 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt yasaları ile 1963 de, toplu sözleşme hakkı ile birlikte düzenlenen sendikal sistem.

Türk-İş’in gelişim süreci, DİSK’in kuruluşu, Türk-İş’den bazı kopmalar. MİSK ile yeni bir örgütlenme ve 12 Eylül 1980.

Başta DİSK olmak üzere, bir çok sendikal örgütlenmeler kapatılırken, sendikal faaliyetlerinde durdurulması sonucu, mecburi tahkim sistemi ve kapıları kapatılmayan TÜRK-İŞ.

1982 de,12 Eylül Anayasası. Bu Anayasa’ya dayanılarak çıkartılan, 2821 ve 2822 sayılı yasalarla yeniden oluşturulmak istenen sendikal sistem. Türk-İş’in yanı sıra Hak-İş’in oluşumu, daha sonra da, DİSK’in faaliyetlerine yeniden izin verilmesi ve açılması.

12 Eylül yasalarını kaldıracağız diye yola çıkılıp, on yılı aşkın süre sonun da, bu sistemin ufak tefek arızalarını gidererek, sistemi daha da pekiştiren yeni yasal düzenleme ile oluşturulmak istenen yeni bir düzenleme. Türk-İş, DİSK ve Hak-İş’in yanı sıra yeni sendikal oluşumlar. Ve 2014 Ağustos başı, Türk-İş 62 yaşında.

Şu anda, TBMM’n de “TORBA” yasa olarak adlandırılan Tasarı, bir aydır görüşülüyor. Çalışma yaşamında yeni bir çok düzenlemeyi içeren bu girişime, ilgili ilgisiz öyle yeni maddeler eklendi ki, içinde neler neler var. Ve de önümüzdeki günlerde, bakalım daha neler neler eklenecek ve TBMM’n den nasıl bir yasa çıkacak.

Görüşmeler tamamlandıkdan sonra, Başbakanlığın bu metni Cumhurbaşkanlığı’na göndermesi ile imzadan sonra da, Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girecek. Sendikal sistem ve çalışma yaşamı yeniden restore (!) ediliyor.

Bu yeni yasa, sendikal örgütlenmeye ilişkin, bir bayram şekeri mi, ya da iki bayram arası bir hediye mi. Ya da nasıl bir hediye. Gelecek yazılar da bunu incelemeye ve değerendirmeğe çalışcağız. Bu yasa, TÜRK-İŞ’ e 62 yıl hediyesi mi yoksa. Nasıl değerlendirecekler!

Geçen yüzyılda, siyasal partiler sendikaların kapısını çalar, ziyaret ederlerdi. Seçim zamanlarında seçilecek yerlerden aday göstermek için isim isterlerdi. Şimdilerde ise sendikalar, siyasal partilerin ve yöneticilerin kapısın çalmadan önce neredeyse randevu bile alamaz konuma geldiler.

Siyasal partilerde görev alan sendikacılara, (askeri yönetim dönemlerini kastedmiyorum) Bakanlık yolunu da açarlardı. Bazı siyasi partilerden milletvekili olan sendikacılar, Çalışma yada şimdiki adıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na getirilirdi.

90’lı yıllarda, “iş güvencesi” yasalaşmadan önce tartışılıyor. Hatırlıyorum rahmetli bir Konfederasyon yöneticisi, en büyük destekçilerdendi. Neredeyse hergün Bakanlıkda, destek ziyaretinde, açıklamalar, demeçler bir birini izliyor. Gel zaman, git zaman bu sendikacı, Bakan oldu. İstanbul’da bir üniversitede “iş güvencesi” nin değerlendirildiği, bilimsel bir toplantı yapılıyor. Bu sendikacı Bakan, açış konuşmasında, “iş güvencesi konusunda hata yaptık” dedi. Öyle kaldım.

Yine rahmetli bir sendika yöneticisi milletvekili de Bakanlık yaptı. Neler yaptı çalışma yaşamına ilişkin şimdi pek hatılayamadım, kusura bakmayın.

Bir başka sendikacı daha vardı, Bakanlık yapan. Önce sendikacı sonra politikacıyım derdi. Ve sendikacı kimliğini hiç bir zaman ikinci plana bırakmadı. İmza atarken düşünürdü. Sendikal harekete bir zararı olur mu diye. “Çaputçu” sendikacığından gelmekle övünürdü. Sendikal hareketin gelişmesi ve ivme kazanmasında, büyük katkıları olmuştu. Siyasi klik çekişmeleri sürecinde, ilkelerinden taviz vermemek için, genel başkanına bile ters düşmüş ve büyük üzüntü duymuştu. Serveti yoktu. Kooperatife girerek sahibi olduğu evin dışında.

Sendikacı üç bakanımızı da rahmetle anmak istiyorum.

Önümüzdeki yıl, genel seçimler olacak. Bazı siyasi oluşumlar, bazı sendikacıları parlamentoya taşımak isterlerse, bu sendikacı kimliklerinden mi, arkadaş ya da hemşehri kimlikleri ağır bastığı için mi olur bilemiyorum. Ama yine de TBMM’ne girmelerinin yararına inanıyorum. Sendikacı kimliklerini de unutmadan.

Çalışma yaşamını olumsuz etkileyecek, bir dizi düzenleme önümüzdeki günlerde yasal olarak yaşamımıza girmiş olacak. Bu gelişmelerle ilgili, TÜRK-İŞ ne düşünüyor ve ne yapıyor. İzleyeceğiz.

Bu yıl, 62 yılı kutlamak, sıcaklara ve Cumhurbaşkanılığı seçimleri, ramazan ve bayrama geldi. Yeterli bir kutlama ve değerlendirme yapılamamış olabilir.

Seneye 63. yıla doğru, yine sıcaklar var ve yine seçim var. İstekler ne olacak, beklentiler ne olacak, nasıl bir hazırlık yapılacak ve nasıl anılacak, bakalım.

63. yılı beklerken, Torba içinde yer alan düzenlemelerden başlayarak, çalışma yaşamının 62 yılda geldiği noktayı değerlendirmeğe, belgelemeğe, araştırmaya ve gelecek için öneriler geliştirmeye, şimdiden başlasalar iyi olur düşüncemizi paylaşmak istedik.

Bakalım neler göreceğiz.

TÜRK-İŞ’in 62.yılını, kutlayarak yazıyı noktalayalım.

_____________________

Turgutreis. BODRUM. 5 Ağustos 2014 Salı. [email protected]

1564700cookie-check62. yıl… TÜRK-İŞ nereye?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.