ABD’ye göre 1969’da da darbe atlatmışız

ABD Dışişleri Bakanlığının belgelerinde, “Ordu’nun, Mayıs 1969’da eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın siyasi haklarının iadesini öngören bir anayasa değişikliğinin Senato’da kabulü durumunda yönetime el koymayı planladığı” ileri sürüldü.


ABD Dışişleri Bakanlığının Doğu Avrupa ve Doğu Akdeniz ülkeleriyle ilişkilerini kapsayan ve kamuoyunun bilgisine açılan 1969-1972 tarihli arşivlerin Türkiye bölümünde, ağırlıkla dönemin ABD Başkanı Richard Nixon, Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger, Dışişleri Bakanı William Rogers, Savunma Bakanı Melvin Laird, ABD’nin Türkiye Büyükelçisi William Handley ve diğer üst düzey Amerikalı yetkililerin kendi aralarındaki yazışmaları ve görüşmelerine ait notlar, çeşitli istihbarat ve değerlendirme raporları ve dönemin Türk liderleriyle yapılan toplantıların özetleri yer aldı.


Gizliliği kaldırılan Türkiye arşivinde dönemin bütün belgelerinin yer alıp almadığı açıklık kazanmazken, açıklanan bazı belgelerin de, bazen satır, cümle ve paragraflar halinde “sansürlenmesine devam edildiği” görüldü.


Yayımlanan arşivlerde, Türkiye’deki siyasi gelişmelerin yanı sıra ABD’nin o dönemde özellikle önem verdiği Türkiye’deki afyon üretimi konusu ve çeşitli uluslararası meseleler yer aldı.


Arşivlerde yer alan 19 Mayıs 1969 tarihli “istihbarat telgrafı”nda, “Genelkurmay Başkanlığının, 16 Mayıs’ta yaptığı toplantıda, Bayar ve diğer yasaklı politikacıların siyasi haklarının geri verilmesini öngören anayasa değişikliğinin 20 Mayıs için planlanan oturumda Senato tarafından kabulü durumunda, ülke yönetimine el koymayı kararlaştırdığı ve bu durumun, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ve Başbakan Süleyman Demirel’e iletildiği” kaydedildi.


Bu belgede, “dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç’ın imzasıyla, bütün ordu, kolordu ve tümen komutanlarıyla üst düzey Hava ve Deniz Kuvvetleri komutanlıklarına bu konuda talimat gönderildiği” ileri sürüldü.


Belgede, “müdahalenin 20 Mayısı 21 Mayısa bağlayan gece olmasının planlandığı ve bunun muhtemelen bir haber bülteniyle radyodan halka duyurulacağı” belirtildi.


Bu belgede, “bazı üst düzey CHP yetkililerinin, partinin Senato oturumunda ret oyu kullanacağı ve böylelikle gereken üçte ikilik çoğunluğun sağlanamayacağı yönünde Ordu’ya güvence verdiği” ifade edilerek, “Ordu, bu tasarının Senato’da fiilen öleceğine ve kendilerinin harekete geçmesine gerek kalmayacağına inanıyor. Ancak her şeye rağmen bu anayasa değişikliği şans eseri kabul edilirse Ordu, bütün uyarı ve hazırlıklarının blöf olmadığını göstererek harekete geçecek” denildi.


Belgenin yorum bölümünde, “müdahale olursa muhtemelen sadece parlamentonun feshedileceği, Sunay’ın Cumhurbaşkanlığında kalacağı ve seçimlere kadar Demirel hükümetinin geçici olarak görevi sürdüreceği” tahminleri yer aldı. 
     
12 MART MÜDAHALESİ
     
ABD Dışişleri Bakanlığınca Türkiye’deki iç siyasete ilişkin hazırlanan, kesin tarih taşımayan, ancak arşivin tarih dizilişine göre 1971 başlarında yazıldığı anlaşılan belgede, Türk politik yaşamında, kentli, eğitimli “seçkinci” bir azınlıkla “kitlelere dayanan” siyasetçiler arasında bölünme olduğu anlatıldı, “CHP’nin seçkinci kesim içinde yer aldığı, Başbakan Demirel’in Adalet Partisi’nin ise, daha önceki Demokrat Parti gibi muhafazakar çiftçilere ve ticaret kesimine dayandığı” kaydedildi.


Belgede Demirel’in, 1965’te iktidara geldikten sonra ekonomik politikada olağandışı bir yetenek gösterdiği, askerlerle arasında “beklenmedik” bir etkili çalışma ilişkisi geliştirdiği, ancak üniversitelerde şiddetin yaygınlaştığı son zamanlarda olası bir askeri müdahaleye yönelik raporlar olduğu kaydedildi.


Arşivlerdeki 10 Mart 1971 tarihli istihbarat telgrafında, “aynı gün TSK’nın komuta konseyinin, ülkede siyasi durumun çok gerginleştiği, ögrenci-polis çatışmalarının yaygınlaştığı ve birkaç gün önce dört Amerikalı askerin militanlarca kaçırıldığı bir ortamda, sekiz saat süren bir toplantı yaptığı” belirtildi.


Belgede, 12 Mart muhtırasından iki gün önceki bu toplantıya ilişkin dönemin bir komutanının, “Ordu’nun siyasi duruma müdahale etmeye zaten karar verdiğini ve toplantıda bu müdahalenin şekline ilişkin iki öneriden birinin benimseneceğini” söylediğine işaret edildi.


Bu belgede, “Genelkurmay Başkanı Orgeneral Tağmaç’ın, sivil görünüş korunarak hemen alınması gereken önlemlere ilişkin bir muhtıranın Cumhurbaşkanı Sunay ve Başbakan Demirel’e iletilmesi önerisini desteklediği, bazı daha genç generallerin ise, devletin yönetiminin askerlerce devralınmasını istediği” kaydedildi.


Belgede, “özellikle Hava Kuvvetlerindeki generallerin, acil askeri müdahaleden yana olduğu ve Tağmaç’ın formülüne güçlü şekilde karşı çıkmasının beklendiği” ifade edildi.


Belge için verilen dip notta, toplantıda Tağmaç’ın formülünün kabul edildiği ima edilerek, Başbakan Demirel ve hükümetinin, muhtırayı aldıktan sonra 12 Mart’ta istifa ettiği hatırlatıldı.


Arşivlerde, ABD Başkanı Nixon ile 12 Marttan sonra Başbakanlığı üstlenen Nihat Erim arasında 21 Mart 1972’de yapılan görüşmeyle ilgili notlar da yer aldı.


Bu belgeye göre “Nixon, Yunanistan’da 1967’den beri iktidarda olan ‘Albaylar Cuntası’na ilişkin görüşlerini sorduğunda Erim, Türkiye’deki ve Yunanistan’daki durumun birbirinden farklı olduğunu söyledi. Türkiye’de Ordu’nun profesyonel olduğunu ve elden geldiğince siyasete bulaşmadığını kaydeden Erim, Yunanistan’daki cunta yönetiminin ise uzun zaman yaşayamayacağını ve istikrar taşımadığını anlattı.” 
     
DEMİREL İLE GÖRÜŞME
     
Belgelerde, ABD Büyükelçisi Handley’in, eski Başbakan Demirel ile 2 Aralık 1972’deki bir görüşmesinin büyükelçi tarafından hazırlanan raporu da yer aldı.


Handley’e göre “Demirel, askeri müdahalelerin, demokrasiye yönelttiği tehditlerden ve gelişmekte olan siyasi ve sosyal kurumlara büyük zarar verdiğinden bahsederek, 12 Mart sonrası hükümeti çift cinsiyetli bir yaratığa benzetti. Demirel, bu hükümetin, ne tam askeri bir yönetim, ne de parlamentoya sorumluluğu bulunan siyasi bir hükümet olduğunu söyledi.”


Handley’e göre “Demirel, CHP’nin, ‘ancak geçmişteki seçkinci tutumunu bırakarak halkın partisi olmaya karar verdiği zaman Adalet Partisi için demokratik bir alternatif niteliğini kazanacağını’ kaydetti.”


Büyükelçi Handley, “Demirel’e 1973’teki genel seçimlerin mevcut sıkı yönetim sürerken yapılıp yapılamayacağını sorduğunu, Demirel’in de en azından üç büyük il Ankara, İstanbul ve İzmir’de bunun devam etmesinin yararlı olduğunu kaydettikten sonra, buna Diyarbakır’ı da eklediğini” belirtti. Handley’e göre, “Demirel, bu kente ilişkin olarak, ‘(Mustafa) Barzani ve Filistinli teröristler için bir geçiş yolu’ ifadesini kullandı.” Handley, not olarak, şimdiki Kürt lideri Mesud Barzani’nin babası Mustafa Barzani’nin “bir Kürt milliyetçisi” olduğunu ifade etti. 
     
AFYON SORUNU
     
ABD Dışişleri Bakanlığının yayımlanan arşivlerine göre, Nixon yönetiminin, ABD’de giderek yaygınlaşan uyuşturucu kullanımının önemli bölümünden Türkiye’deki afyon üretimini sorumlu görmesi yüzünden, o yıllardaki ilişkilere bu konu damgasını vurdu.


Örneğin 1 Nisan 1970 tarihli bir belgeye göre, ABD Dışişleri Bakanı Rogers, görüştüğü Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Melih Esenbel’e, ülkesinin bu durumdan büyük kaygı duyduğunu ve afyonun kontrolüne yönelik önemli tedbirler alınmamasının “yıkıcı” etkisi olacağını söyledi.


18 Haziran 1970 tarihli belgede, ABD’nin, Demirel’e afyon konusunda 1966’dan beri baskı yaptığı kaydedildi.


Amerikan belgelerinde, 12 Marttan sonra Başbakan olan Erim’in afyon konusunda daha fazla işbirliği gösterdiği belirtildi.


14 Temmuz 1971 tarihli belgede, afyon üretiminin dört ille sınırlandırılması, bir sene sonra da tamamen kaldırılması amacıyla Büyükelçi Handley’in Türkiye için yönetime 50 milyon dolar yardım önerdiği belirtildi.


28 Temmuz 1971’de Dışişleri Bakanı Rogers’ın Başkan Nixon’a ilettiğine göre de bu miktar 35 milyon dolar olarak belirlendi.

1055390cookie-checkABD’ye göre 1969’da da darbe atlatmışız

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.