Acemi Birliği Anıları-II

Hayatında Doğu’yu görmemiş kişiler olarak “sınır” ifadesi ürkütücü geliyordu. Bir de DK yani “devre kaybı” olarak gelmiş olmanın tedirginliğini yaşıyorduk, hep beraber. Askerlik yapmamış birçok kişi için “DK” kısaltmasının anlamı “Doğan Kitap” olabilir. Ama askerlikte bu kısaltmanın anlamı çok daha farklı. Aslında hemen hemen her şey, yaşayarak öğreniliyor. Askere gelmeye aniden karar vereceksem bile 10 gün sonra bu kararı vermiş olsam, benim için de bir anlam ifade etmeyecekti. Askere aniden gelen veya getirilen kişiler “DK” olarak anılıyor. Yani kendi devrelerinden çok sonra terhis oluyor, bir sonraki devreyle ise uzun süre zaman harcıyor.


“DK” güruhunun büyük çoğunluğu, üniversiteyi bırakmış kişiler oluşturuyor. Ya da üniversite onları bırakmış da diyebiliriz, hayat yoğunluğuna daha fazla önem verdiği için, kıskançlıktan. Tabii ki, üniversite okumuş insanlardan oluşmuyor devre kaybı askerlerin. İçinde, eroin bağımlısı da var, hapis yattığı için askere gidemeyeni de var, zorla getirilmiş olanı da. Bizim gibi hayat şartlarından askerliği erteleyip, bir anda gitmeye karar verenler de var. Bizim grupta son cümlede tanımı geçen insanlar daha fazlaydı. Bu bizi acemi birliğinde rahat ettirdi ama askerliğin genelinde de, önyargıya kurban gitme ihtimalini de yanında getirdi. Öncelikle, bu önyargının sonucu olarak acemi birliğinin sonunda yapılan dil ve teknik içerikli sınavlara alınmadık. Bu konuya dikkatinizi çekmek isterim. Ne kadar iyi İngilizce bilirseniz bilin, DK olarak geldiğiniz için o sınavlara girmeye hakkınız yok. Bu bir kural mı bilmiyorum ama temayül bu şekilde.


Bakınız, bir askerin anılarında bu duygular nasıl geçiyor,


“Hastanede tanıştığımız kişilere sorduk, askerliğini bizim bölümde yaptıktan sonra Ankara’da kalan kişiler de var. Yani her şey kısmet. Allah’tan hayırlısını dilemek dışında yapacağımız bir şey yok. “


Askerlikle birlikte insan yeni ifadeler de öğreniyor. İçtima en sık duyulan ifade. Ayrıca, insan askerde birçok insanı daha iyi anlıyor. Yine, askerimizin defterde yazdıklarına göz atalım.


“Köydeki insanları daha iyi anlıyorum. Teknoloji yok, imkan yok, birçok ürünü şehre gidenlere sipariş vermek zorundalar çünkü, market yok. Paranın para etmediği yerlerde yaşamak ne kadar zor değil mi? İşte bunu öğrenmek için buradayız. Birçok arkadaşımdan duydum. Ben de aynı şeyleri söyledim. İnsan burada anne babasının, ailesinin, sahip olduğu değerlerin kıymetini daha iyi anlıyor. Çünkü burası gurbetten daha gurbet bir yer. Sevdiklerinden uzak kalmanın yanında yaşam tarzını da değiştiriyorsun. İşin en zor ve tuhaf yanı ise tanımadığın 50 kişi ile aynı odada yatmak, 100’den fazla insan ile aynı ortamı paylaşmak zorundasın.


Bot kilidi nedir bilir misiniz? Ben bilmezdim. Ta ki botlarımı kapısı ve içendeki dolabın gözleri açık olan bir yere bırakma zorunluluğum olana kadar. Hiç ayakkabınızın içine adınızı yazdınız mı? Seri numarasını aldınız mı? Ben yazdım ve aldım. Çünkü botunuz çalınırsa yenisini alma imkanınız yok, parayla bile.


Bugün benim botu, botu çalınan bir arkadaş almış. İçinde çorabımı bırakmam ve içine adımı yazmam sayesinde yeniden kavuştum.


İşte sahip olduklarını korumayı da burada öğreniyorsun. Bugün 19 Mayıs. Kutlu Olsun hepimize… (Devam Edecek)


 


 

704370cookie-checkAcemi Birliği Anıları-II

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.