AİHM niye hep Türk parmağı kesiyor?

AİHM yine yapacağını yaptı ve köyleri Yağmuralan (Vroişa) Rumlar tarafından yakılıp tamamen yerle bir edildiği için AHİM’e başvuran Kıbrıslı Türklerin başvurusunu reddetti.
Bilindiği üzere bir grup Yağmuralanlı, Merkezi İngiltere’de bulunan ve 15 Şubat 2004 tarihinde kurulan Yağmuralan Derneği öncülüğünde, 1964 yılında Rumlar tarafından yakılıp yıkılan köyleri ve mülkiyet hakları için, 2004 yılından bu yana, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne karşı hukuk mücadelesi veriyordu.

Hak talebinde bulunan Kıbrıslı Türklerin, “Vasilik” kararından tatmin olmaması durumunda, güneydeki mallarının idaresini elinde bulunduran ve İçişleri Bakanlığına bağlı olan Vasiliğin, Rum mahkemelerinde dava edilebileceğini de belirten AİHM aldığı kararla Yağmuralan Derneği Başkanı Esat Mustafa’nın deyimiyle, aldığı kararla Kıbrıslı Rumlara bir jest yapmış, Kıbrıslı Türklere de adalet kapısını kapatmış oldu.

Zaten Rum Kesimi Yağmuralan Derneği’ne gönderdiği 12 Ocak 2006 tarihli iki sayfalık ayrı bir raporda, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin organlarının Yağmuralan köyünün yıkımından sorumlu olmadığını ifade ederek, köyün yıkılmasının esas nedeninin, köyün terk edilmesinden ve zaman aşımından kaynaklandığını iddia etmişti. Yine Rum İçişleri Bakanlığı aynı raporunda, Güneyde bulunan Kıbrıslı Türklere ait mülkiyetlerin sahipleri tarafından kullanılamayacağını ve bugünkü siyasi durumun devam ettiği sürece, Kıbrıslı Türkleri bağlayan, mülkiyet ile ilgili durumun da aynen devam edeceğini hatırlatmıştı.

Yani, hepsi neyse de, “Rum mahkemelerinde dava edilebileceği” noktası tam anlamıyla komedi. Tümüyle Rumlardan oluşan mahkemede ve Vasilik Kurumunda Türklerin haklarının gözetileceğini düşünmek saflığın dışında abesle iştigal.

Peki AİHM’in kararına şaşırdık mı; Hayır!

AHİM bu konuda sabıkalı. Hatırlayalım; AİHM 18.09.2009’da 1974 Barış Harekatı sırasında kaybolduğu iddia edilen şahıslarla ilgili olarak Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal ettiğine karar vermişti.

Kamuoyunda “Varnava Davası” olarak bilinen davada alınan karar üzmüştü ama zaten aynı AİHM, Türkiye’nin bireysel başvuru hakkını 1987’de tanıdığı ve başvuru sahiplerinin altı aylık süreyi geçirip üç yıl sonra başvurularının yasal olarak kabul edilemez olduğunu savunan davayı göz ardı ettiği gibi, Kıbrıslı Türk kayıp ailelerinin müracaatlarını da zaman aşımını öne sürerek reddetmişti.

AİHM’in Müslümanlara karşı olan duruşunu da bilmeyen yok.

Türkiye’de kimliklerden İslam’ın çıkarılması yönünde karar alan AİHM, İsveçli inançsız bir anne olan Lena Angelini’nin davasını reddetmişti. Kızının okulda Hıristiyanlık Din Bilgisi derslerine devama zorlandığı, bunun da sözleşmeyi ihlal ettiğini öne sürerek açtığı davayı oy birliği ile reddeden komisyon, herhangi bir okuldaki derslerde zorunlu Hıristiyanlık öğretimi verilmesinde sözleşmenin ihlali gibi bir durum olmadığın karar vermiş ve ret kararında bu gerekçeyi göstermişti.

Yer darlığından dolayı AİHM’in çifte standartlı kararlarının tamamını ortaya koymamız mümkün değil ancak kör gözüm parmağına misali yapılan haksızlıkları zaman zaman yazmak ve “AİHM niye hep Türk parmağı kesiyor” diye sormak gerekiyor.

1620410cookie-checkAİHM niye hep Türk parmağı kesiyor?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.