Akıl ve okul…

17/25 Aralık 2013 operasyonu (darbe-marbe değil) şunu ortaya çıkardı ki, Erdoğan-Gülen arasındaki “savaş”, taraflar kenara çekilinceya kadar devam edecek, ya da taraflardan birinin bu dünyaya veda etmesi anına kadar sürecek.
Allah her ikisine de ömür verin.
Her ikisine, ayrı ayrı ne kadar ömür biçeceğine Allah karar vereceğine göre.
Bize tahmin yapmak düşmez.
Yapsak da yanılırız.

İyi de bu ikili arasındaki savaş neden?
Neden “Darbe-marbe” değil.
Paralel yapı filan da değil.
25 Aralık’ta yapılması planlanan operasyonun Erdoğan’ın, bakanlarının, hatta milletvekillerinden bir çoğunun çok yakınlarına kadar sıçrayacağından korkanlar, bu eylemi zamanında önlediler.
Ve herşeyi “parelel” örgütlenmeye yüklemeye karar verdiler.
Parelel yapıdan bunun intikamını almaya yönelik eylemlerin nereye varacağını tahmin etmek zor.
Gülen aleyhinde çıkabilecek sahih delillerin yargılamaya yetecek düzeyde olabileceği de kuşkulu.
Bunu Erdoğan da bal gibi biliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan aslında Gülen’in yakalanması, yargılanması ve ceza almasının peşinde değil.
Esas mesele burun ile ilgili.
Sanırım Gülen ve yandaşlarının burunlarını sürttürmek için yemin etmiş olmalı sayın Erdoğan.

Gülen hareketinin en zayıf halkası, beş kıtaya yayılmış Türk okulları.
Zaten özel okul ve dershanelerden uç veren bir ihtilaf, son iki yılın değil, belki geride kalan 12 yılın sorunu.
Yani Erdoğan-Gülen arasındaki en zayıf halka okul ve özel dershaneler.

Erdoğan, parelelle mücadele ederken dünyanın dört bir köşesine yayılmış bu Türk okullarının kapatılması için elinden geleni ardına koymayacakmış gibi bu konuya abanıyor.
ABD Başkanı Obama’ya kadar götürdü okul işini.
Eğer şu anda Afrikayı dolaşıyorsa sanmayın ki ticari sorunlar ağırlıkta.
Sanmayın ki ihracat rakamlarının yukarı fırlaması için seferberlik ilan ediyor.
Ağırlıklı konu, Afrika’da açılmış olan ve eğitime devam eden Gülen okullarının kapatılması gündemin ilk maddesi.
Her devlet başkanı ya da başbakana “Okulların kapatılması” ricasında (!) bulunuyor olmalı.
Bu devletlerin başkanları ne yanıt veriyor bilinmez.

Benim aklımın almadığı şu:
Bu okulların zararlı olmadığını, en azından Türk Öğretmenlerin dünyanın dört bir yanındaki okullarda ders vermelerinin ülke adına onur verici bir tablo yaratacağını bilmemiz yeterli değil mi?
Binlerce yararı olabilir bu okulların.
Yani düne kadar yararlı idi de, bir günde mi eğitim bozuldu bu okullarda?

Açıkcası ben bu okulların bir kaçını görme şansı elde eden gazetecilerden biriyim.
Dönemin Başbakanı Demirel ile birlikte gittiğim gezilerde gördüm, okulları birlikte gezdik. Hatta Romanya’daki bir okulun açılışını da Demirel yapmıştı.
Sonra Türki Cumhuriyetlerinde gördüm bir başka Türk okulunu.
Eğitim batı standartlarının üstünde…

Böylesine okulların kapısının açık tutulması kime zarar verebilir ki?
Akıllara seza bir durum var orta yerde yani.
Zaten, okul ve akıl bir arada nedense pek olamıyor galiba.
Okul varsa, akıl kafatasını terk mi ediyor ne?
Anlamak zor.
Anlatmak daha zor.

1630220cookie-checkAkıl ve okul…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.