ALMANYA’DAN… Türkiye kazandı

Evet son günlerde maçın 90 dakika olduğunu söylerken ne kadar haklı olduğumu kanıtlayabildiğim için çok mutluyum.

18 Eylül 2005 akşamı saat 18.00’ de Angela Merkel’in birlikleri darmadağın bir durumdalar.
Şimdiden eyalet başbakanları düğmeye bastılar: “Bu iş Merkel ile olmuyor!”.
Bu açık söylenmese de bilinen bir “sır” konumunda.

CDU/CSU tamamen şaşırmış durumda.

SPD’nin son dört hafta içindeki performansı ve arayı kapayıp benim bu satırları kaleme aldığım dakikalarda birinci parti konumunu koruyacağının da ortaya çıkması herkesi şaşırttı.

Seçim sonucunun en güzel mesajı ise: “Türkiye karşıtı politikalara verilen oylar iktidar için yeterli olmadı ve Türkiye’nin AB üyeliğini savunanlar iktidar olmasalar da çoğunluğa sahipler.

18 Eylül 2005 Almanya Erken Seçimi’nin kaybedeni CDU ve CSU ve de Merkel.
Kazanan ise her halükarda Türkiye.

Bu seçim sonucuna göre “Türkiye’yi AB üyesi olarak istemeyecek” bir politikayı savunacak Alman Hükümeti nerede ise imkansız.

Gerhard Schröder’in bu gece taktiği çok açık.

Hangi koalisyon olursa olsun SPD’siz olmayacak ve tüm ihtimal dahili koalisyonların başbakanı Gerhard Schröder olacak.

Eğer bu olmazsa Almanya tekrardan seçime gidecek.

Ve bu koşullarda gündeme gelecek bir seçimde darmadağın durumda bir CDU/CSU’nun kazanma şansı daha az.

Türkiye açısından bakıldığında 3 Ekim ile ilgili olarak art niyetli bir şekilde Almanya Seçimi’ni bekleyenler boşuna beklemiş oldular.

Türk işadamları ile 26 Ağustos 2005 günü yemek yerken “seçim sonucu ne olursa olsun 3 Ekim’de başabakan benim” diyen Gerhard Schröder 3 Ekim günü bu seçimde Türkiye politikasını seçmenin desteklediği bir başbakan konumunda olacak.

İster bir “SPD, CDU/CSU koalisyonu” olsun isterse “SPD, FDP ve Yeşiller koalisyonu” hiç farketmeyecek.

Türkiye politikası aynı çizgide kalmaya aday durumda.

Almanya ve Avrupa açısından bakıldığında CDU/CSU’nun seçmen tarafından desteklenmemesi de sevindirici bir gelişme.

Lale Akgün ile de ne kadar gurur duysak azdır. Köln’de çok az sayıda Türk kökenli seçmenin yaşadığı seçim bölgesini büyük farkla kazandı. Lale’ye verdiği destek nedeniyle Aydın Yardımcı’ya da yürekten teşekkürler.

Merkel’in yenilgisi ortak başarımız. Hepimiz için kutlu olsun!

Herkese Teşekkürler

Bu erken seçimde hazırlıksız ve oldukça sınırlı olanaklarla bir seçim kampanyası yürütmek zorunda kaldık.

Tüm bu zorluklara rağmen koşturan tüm dostlara, örneğin Münih’te Yaşar Fincan’a, Stuttgart’ta Ergun Can’a, Bielefeld’te Nebahat Pohlreich’e, Frankfurt’ta Turgut Yüksel’ie, Hamburg’ta Murat Gözay’a, Hannover’de Alptekin Kırcı’ya, Hamm’da Mehmet Tanlı’ya ve Rüsselsheim’de Murtaza Ak’a ve daha adını yazamadığım tüm emekleri geçenlere yürekten teşekkürler.

Mustafa Sarıgül’e tüm engellemelere rağmen verdiği destek için de teşekkürler.
Türk kökenli seçmene yönelik kampanyamızı hem Frankfurt’ta hem de Rüsselsheim’de bizzat destekledi. Gazetelere ilanlar verdi.

Bu derece aktif destek verdiği seçim kampanyamızda Hessen Eyaleti’nde birinci partiyiz ve aralarında bakanlarımızın da olduğu adaylarımız seçim bölgelerini kazandılar.

Bielefeld’de bizi destekleyen Zuhal Olcay ve Fikri Sağlar’a da yürekten teşekkürler.
Esref Ünsal’a da bir gazeteye verdiği destek ilanı için teşekkür ediyorum.
Bana “ne yapabiliriz ?” diye sorduğunda “destek ilanı” önerisinde bulunmuştum. O da yaptı. Bence çok kişi için güzel örnek oldu.

Komiklikler de olmadı değil.

Örneğin Başbakan Gerhard Schröder’in Walldorf’ta Doğan Medya Binası’na yaptığı ziyarette bir gazetede benim olduğum okunurken, Walldorf’ta Avrupa Redaksiyonu olan bir başka gazetede bu ziyaret ile ilgili haberde tam eski Sovyetler Birliği yöntemlerini hatırlatırcasına ve sanki o gazetenin Avrupa Redaksiyonu’nun başında E.K. varmışcasına sansürleneceğimi düşünemezdim.

Üstelik bir fotoğrafta sadece dirseğimin göründüğü söz konusu haberde beni sansürleyenler her halde kendilerinin aşırı “PDS/Sol Liste yanlısı” haberciliklerinin “tarafsız” olduğunu da yüzleri kızarmadan iddia edebiliyorlardır.

Onlara diyeceğim “E.K. gazeteciliği ile daha önce de neler denendi, ama sonu ortada.”.
Fotoğraf ve isim sansürleyerek bir şey yaptığını sanan gazeteciler gelir, gider ama sansürlenenler hep kalır. Engellenemezler!

Bazılarına da acıyorum. Yıllar boyu “ayaklarından bir kaç boy büyük ayakkabı giymeye çalışıp” hiç bir baltaya sap olamamışların klasik çabaları olmadan olmuyor. Korkarım günün birinde ben “bu kadar politika yeter” ve “her şey politika değil” deyip te konserlerin, tiyatroların tadını çıkarırken  ve sevdiğim insanla kırmızı şarabımı yudumlarken onlar hala gerçekleşme şansı olmayan rüyalarının peşinde parti kongrelerinde “dünyanın onları niçin anlamadığını” anlamamaya devam edecekler.

Artık onlara vaktimi ayırmıyorum. Çünkü o vakte yazık oluyor. Neyse işte bir seçim kampanyası daha bitti. Her seferinde insan çok değerli deneyimler topluyor.

Ben galiba artık her geçen gün daha fazla farkına varıyorum:

Yaşamda her saniye çok değerli. Hediye etmemek gerekiyor.

Uygulayacağım!

1614440cookie-checkALMANYA’DAN… Türkiye kazandı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.