Ankara’ya giden otobüsler çay taşır!

Ankara yolları taş değil, buz bugünlerde. Betona oturmuş emekçiler, ekmek mücadelesi yaparlar. Ekmek ve özgürlük! Özgürlük, ekmeksiz olmaz, ekmek işsiz olmaz!

Ankara emekçilerin sesine bir kere daha şahit oluyor! Zonguldak işçileri seslerini Ankara’ya ulaştıramadılar ama bu sefer Tekel, Karşıyaka işçileri çocukları ile Ankara soğuna karşı ayakta duruyorlar. Ekmek mücadelesinin anlamı, gelecekleri olduğunu biliyorlar.

Ekmek mücadelesinde yalnız olmadıklarını biliyorlar, çünkü yanlarında yer alanlar oy için değil, gerçekten dayanışma için oradalar. Seslerine ses oluyorlar, yumruklarına yumruk!

Çalışan işçiler onları izliyorlar. Çalışan işçilerde yüreklerini, direnenlerin yanına göndermişler. Sadece yüreklerini mi, elbette hayır! Bakkala gidip çay, şeker alıyorlar otobüslere veriyorlar, gönderiyorlar, üzerine adres yazmadan! Otobüs şoförü kime ulaştıracağını biliyor, çünkü taşıdığı onurdur, yürektir, dayanışmadır!

Ankara soğu altında işçiler, işçilerin yanında binlerce yürek!

Binlerce yürek, bir yumruk olmuş, ekmek ve özgürlük diye bağırıyorlar! Özgürlük, ekmeksiz olmaz, ekmek alın teri demektir. Onlar, alın terlerinin karşılığı istiyorlar, köleliğin özgürleşme mücadelesi değil, emeğin özgürlüğünü istiyorlar! Bir eşya gibi kenara atılan olmadıklarını, insan olduklarını haykırıyorlar, hayat arkadaşları ve çocukları ile birlikte. Çocuklarının arkadaşları, ablaları onlara çay yapıyorlar, şeker sunuyorlar. Onlarda oradalar, onlarda çadırın içinde, çadırın dışında direniş ateşinin etrafında hep bir yürek olmuşlar, tek ses olmuşlar, haykırıyorlar.

Ankara karanlığını işçilerin sesi bozuyor. Ankara düzenini işçilerin sesi parçalıyor. Ankara kurulduğu günden beri en büyük direnişine şahitlik ediyor belki de. Yan yana gelmişler, omuz omuza vermişler, direnişe devam demişler. Ya hep beraber, ya hiç birimiz diyerek dayanışmanın en güzel örneğini ortaya koyuyorlar. Onların sesinde, direnişinde 15-16 Haziran direnişinin sesi var.

Ankara giden her otobüs şeker ve çay taşıyor. Direnenlere ulaşan bu küçük yardım büyük anlamlar içeriyor. Çay ve şeker dayanışmanın öteki adı oldu.

Kavel işçilerin sesi bugün Ankara’dadır. Onların yürekleri bugün Ankara’da kurulmuş direniş çadırlarının içindedir. O yüreklere ses veren ozanlar da onlarladır.

Kavel

İşime karım dedim, karıma Kavel diyeceğim.
Ve soluğum tükenmedikçe bu doyumsuz dünyada,
Güneşe karışmadıkça etim
Kavel Grevcilerinin türküsünü söyleyeceğim.
Ve izin verirlerse Kavel Grevcileri,
İzin verirlerse İstinyeli emekçi kardeşlerim,
İzin verirlerse Kavel Grevcileri,
Ve ben kendimi tutabilirsem eğer sesimi tutabilirsem
O çoban ateşinin yandığı yerde Kavel`de,
O erkekçe direnilen yerde, Kavel`de
Karın altında nişanlanıp dostlarımın arasında
Öpeceğim nişanlımı Kavel kapısında
Ve izin verirlerse İstinyeli emekçi kardeşlerim
İzin verirlerse Kavel Grevcileri
İlk çocuğumun adını Kavel koyacağım

Hasan Hüseyin Korkmazgil

Bu grev sonrası çocukların isimleri ne olacaktır?

Grev ateşinin yanında oturanlar, dünyanın öte tarafından gelen emekçi sözcülerini dinliyor, onarın getirdiklerini imece usulü paylaşıyorlar. Onlar dünyanın bütün dillerinde haykırıyorlar. “Yaşasın işçi sınıfının dayanışması, yaşasın dünya emekçiler birliği!” bütün dünya emekçileri birleştiği gün, yeni bir dünya kurulacaktır. O birlik direniş çadırında, ateşinde kurulacağını söylemek abartı olmasa gerek, çünkü bu direnişte olanlar çalışırken o kadar farkında değillerdi güçlerinin. Şimdi omuz omuza verilince, yan yana durunca ne soğuk kalıyor, ne onları yok sayan iktidar!

Ankara’ya giden her otobüse bir çay ve şeker verin, gideceği yere adressiz ulaşır!


—————————————
http://cemoezkan.blogcu.com

1585670cookie-checkAnkara’ya giden otobüsler çay taşır!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.