Çankaya ve ‘derin’ düşünmek…

Çok ama çok derin düşünmek.
Neden olmasın ki?
Madem her şeyin derini var, o halde derin düşünmekten neden geri kalalım.
Bence 2007 yılının en derin düşünülmesi gereken sorunu, Çankaya Köşküne yedi yıllığına kimin taşınacağınu çözebilmek.
Çok ama çok derin bir sorun.
Türkiye önemli bir eşiği aşmanın arefesinde.
Demokraside şaka-maka uzun bir yol aldık.
Önümüzdeki günlerde Kürt milletvekillerinin yemini krizsiz atlatılır.
Ardından bakanlar kurulu yeniden tanzim edilir veya eskilerin bır kısmı korunur, yeni isimlerle takviye edilir.
Bu da sorun değil.

TBMM Başkanı da seçilir.
Hiç bir meclis başkansız kalmamıştır.
Kalmaz da.
Ben 50 yıldır, ne meclis başkanları gördüm.
Nice başkan vekilleri.
Çetin Altan’ın kulakları çınlasın.
1965 meclisinde kürsüye çıkabilmek ve konuşabilmek için o dönemin TBMM Başkan vekillerinden Ahmet Bilgin’la az mı cebelleşmişti.
Söz ister vermez.
Oturduğu yerden laf atar, ikaz edilir.
Kürsüye doğru yürür, genel kurul dışına çıkarılmakla tehdit edilir.
Sonunda bir gün Çetin Altan Ahmet Bilgin’le uzun uzun tartıştıktan sonra kürsüye çıkar.
Çıkar ama ateş püskürdüğnü söylemek bile gereksiz.
İlk cümlesi şu olur:
“Sayın başkan size tek kelime şikayette bulunamam. Kusur ve suç sizi oraya getirenlerde. Çünkü bir marangozluk hatası sonucu orada oturuyorsunuz.”
Nerde eski meclisler., ah nerde?

Neyse konuyu dağıtlayalım.
Demem o ki, TBMM başkanı da krizsiz aşılır.
Gelelim “Cum-baş toto” seçimlerine…
Aslında cumhurbaşkanlığı da fazla sorun olmamalıydı.
Ama dayatmalar..
Uzlaşmama kabızlığı…
Araya rüfailerin girmesi…
Anayasa Mahkemesinin ünlü 367 kararı.
Ve Abdullah Gül’ün kimliğinde kilitlenen bir seçim düğümü.

Ben hep yazdım, devam da ediyorum.
Abdullah Gül veya benzerleri,  normal koşullarda ve belki 50 yıl sonra Çankaya’ya seçilebilir.
Ama yine de sancılı olur bu seçim.
Gül’ün, 50 yıl beklemesi mümkün değil ama“Türk demokrasisi henüz beni hazmetme kapasitesitesi uygun değildir” deyip adaylıktan çekilmesi, başta Başbakanı ve Genel Başkanı Erdoğan’ı rahatlatır.
Sonra da ülkeyi.
Nasıl ki AB Türkiye’nin ve Türk halkının hazmetme kapasitesini henüz uygun görmedi.
Demekki söylediklerinde bir gerçek payı varmış..
Hazmetme her neyse, her derde deva gibi bir şey.
İyi bir şey gibi  görünüyor.
Abdullah Gül çok iyi düşünmeli.
Ve sonunda “her yol cumhurbaşkanlıktan geçiyor” takıntısından kendisini kurtarmalıdır.
Üstelik Abdullah Gül neden bu kadar ihtiras yaptı ki?
Hem genç.
Hem taraf.
Oraya çıktıktan sonra nasıl bir anda  “ben tarafsızım artık”  diyebilecek?
Bu Milli Görüş gömleği gibi de değil.
Üstelik “Taraflısını çıkardım, tarafsızını giydim” diye bir şey söylenemez.
Yılların taraflılığı, yılların kemikleşmiş fikirleri, inançları, ideolojik yaklaşımları, bir anda silip atmak nasıl mümkün olur.
Bir de bütün bunlar insanın kanına işlemişse…
Dokusuna sinmişse…

1623320cookie-checkÇankaya ve ‘derin’ düşünmek…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.