Antalya neyin sembolünü arıyor?

Her yıl  festival süresince yaşanan kortej kavgaları, skandallar ve Yeşilçam’ın bıçkın jönlerinin çapkınlıkları  ile dönemin gazetelerinin  magazin sayfalarına malzeme üretiliyordu. Fransa’da Cannes, İtalya’da Sanremo gibi sayfiyelerin izini süren dönemin yöneticileri, muadilleri olan kentlerde olan bitene karşı ilgisiz kalmıyor, ekonomik göstergelerin hızla değiştiği, yeni bir tüketici sınıfın doğduğu Antalya’yı Akdeniz’in gözde kenti haline getirmek için her türlü çabayı sergiliyorlardı.   O günlerin Antalya valisi Hüseyin Öğütcen, ürettiği projelerle kenti dünyaya duyurmaya, sayıları milyonlarla ifade edilen turistleri kente çekmeye kararlıydı.


Projeler, hayaller, beklentiler ve bu uğurda harcanan kaynaklar… Tünektepe’de kurulan “Döner Gazino”  ve Bakırlı Dağı’nın kuzey  bölümüne kurulan “Saklıkent”  vali Hüseyin Öğütcen’in “inatçı” projelerinden sadece ikisiydi.  Saklıkent’e kurulan kooperatif evlerinin bir çoğu uzun yılar hayvan barınağı olarak kullanıldı. Bölgeye yapılan kayak merkezi ise kar kalitesinin kötü olması ve kış etkinliklerine elverişli olmaması nedeniyle beklenen ilgiyi görmez. Araştırmacı Giray Ercenk, Tünektepe’de kurulan Döner Gazinonun inşaatı sırasında mühendis olarak görev yapan Osman Tabakçı’nın ağzından şunları aktarır: “ Ambalajı açılmamış dozer ve grayderleri Tünektepe yolundan hurdaya ayırdık.”  Ercenk, Vali Hüseyin Öğütcen ve Saklıkent tutkunlarının yöreye geliş gidişleri sırasında, bölgede yaşayan halkın yüzlerce yıldır kullandığı yer adlarını değiştirmelerine de değinir: “Vali bey ve beraberlerindekiler, Saklı’ya gidiş gelişlerinde Antalya’nın en güzel göründüğü yerde portakal yemek için mola verdikleri yerin adı ‘ Portakal Virajı’ , yayla evlerinin hemen kuzeyinde yükselen, yöre insanının yüzlerce yıldan beri ‘Baldıranlı Taş’ olarak andığı kayalığa ise iyi kayak yaptığı için, karı ancak Beydağlarının tepesinde uzaktan görmeye alışmış olan Antalyalılar’ın gözünde bir ilah olan, kooperatifin İstanbul’lu üyesi avukat Nuh Ateşöz’ün adı verilir; ‘ Nuh Kayası’


Antalya, bir projeler ve hayaller kenti. Her yıl turizm sezonu öncesi  ortaya atılan projelerin sınırı yok. Yine eskiden olduğu gibi başka ülkeler ve  başka kentler, üretilen projelerin ilham kaynağını oluşturuyor. Bölgede bulunan çok sayıdaki arkeolojik alandan çıkartılan tarihi kalıntılar, Antalya Müzesinin salonları dolu olması nedeniyle sergilenemiyor. Kazılarda ortaya çıkan arkeolojik hazinelerin büyük bir bölümü sandıkların içinde depolarda bekletilirken,  dünyanın golf merkezi olabilmek uğruna binlerce dönüm ormanlık alanın talan edildiği Belek sahilleri ve  “tematik” otel modasına uymak için  her türlü değerin alaşağı edildiği hülyalı bir sezona hazırlanıyor Antalya. Titanic, Kremlin, Topkapı Sarayı ve Amsterdam Sokağı gibi temalı otellere; koridorlarında 24 saat Atatürk’ün sesinin yankılanacağı, duvarları Atatürk resimleri ile donatılacak olan Atatürk’ün yatı Savanora biçiminde bir tematik otel daha ekleniyor. Böylelikle turistlere Atatürk’ü ve Türkiye’yi  daha iyi tanıtacaklarmış(!)
 
 Bu günlerde  kentin AKP’li   belediye başkanı Menderes Türel, partisinin de tam desteğiyle büyük projeler peşinde. Nisan ayında Büyükşehir Belediyesinin icraatlarının anlatıldığı “Birinci Yıl” adlı  gazetede yer alan beklentiler, aslında kentte uzun zamandan beri tartışılan bir konuya açıklık getiriyordu. “Antalya Sembolünü Arıyor” adlı bir proje çalışmasından söz edilen gazetede, Antalya’nın her tarafından görülebilecek büyük bir heykel yapımı için “düğmeye basıldığı” duyuruluyordu. Marka şehir yaratmak için basılan düğmenin ucunda, Amerikan siluetli bir beklentinin de işaretleri veriliyordu. Paris, Dubai, Londra, Tokyo ve Sidney gibi dünya kentlerinin sembolleri yanında sönük kalmayacak dev bir heykel…


İki yıl önce kente dikilen ve uzun tartışmalara neden olan Attalos heykeli, kentin kurucusu olarak kabul edilen Attalos’un “eşcinsel” olduğu savıyla çokça tartışılmıştı.
Kentin her tarafından görülebilecek ve büyük olasılıkla Konyaaltı açıklarına dikilecek olan yeni heykel merakla beklenirken, söz konusu gazetede yer alan bir yazıda özlemle anılan New York’taki Özgürlük anıtının “tarihte kaçırılan bir fırsat” olarak görülmesi  ortaya nasıl bir şey çıkacağının işareti gibi görünüyor. Başkan Türel, yapacakları heykelin bünyesinde; eylence ve  alışveriş merkezleri, gözlem istasyonları gibi ünitelerin de bulunacağını ifade ediyor.


 “Melih Gökçek usulü belediyecilik” gibi tanımlamaları sıkça duyduğumuz on yıllık  süreçte; apartman üstü uçak restoran, peluş hayvanat bahçesi, plastik palmiyeler, ucube rölyeflerle bezeli ve kapıları manyetik  kıl çadırların arasında,  oluşturulan bu “tuhaf”  tarihi soluyan bir insan tipi de türetildi. Olimpik havuzlar ve yapay göletlerin kıyısında, gözleme-ayran ikileminde, geç kalınmış  Amerikan rüyasını “Dısneylad” ın yerli versiyonuyla gidermeye etmeye çalışan  akıldışı bir belediyecilik anlayışı…  Antalya’nın 13. yüzyıldan beri sembolü olan ünlü Yivli Minare, yorgun hüznüyle Toroslar’ın karlı tepelerini seyretmeye devam edecek.


_______________________


YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE KAŞ 


[email protected]


 

679290cookie-checkAntalya neyin sembolünü arıyor?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.