AVUSTURYA´DAN… Ölüm merdiveni (II)

  Avusturya nisan ayından bu yana bir konuyla yatıp kalkmakta. Aslında bu yatıp kalkma tek başına bir yatıp kalkma olmakta. Zira tek tek bireyler bu konuyu pek konuşmak istememekte. Ortalama Avusturyalı ne düşünüyor diye çevremde bulunan tanıdık Avusturyalılarla konuşmayı denedim¸ ancak olay hakkında  ya konuşmak istemediklerinden kendilerinden ses gelmiyor¸ ya da “burada ortaya çıkan olaylar sanki başka ülkelerde¸ mesela Türkiye’de olmuyor mu” gibi cevaplarla geçiştiriliyor.

    Avusturya nisan ayından bu yana bir konuyla yatıp kalkmakta. Aslında bu yatıp kalkma tek başına bir yatıp kalkma olmakta. Zira tek tek bireyler bu konuyu pek konuşmak istememekte. Ortalama Avusturyalı ne düşünüyor diye çevremde bulunan tanıdık Avusturyalılarla konuşmayı denedim¸ ancak olay hakkında  ya konuşmak istemediklerinden kendilerinden ses gelmiyor¸ ya da ´´burada ortaya çıkan olaylar sanki başka ülkelerde¸ mesela Türkiye’de olmuyor mu´´ gibi cevaplarla geçiştiriliyor.
     Aynı tepki Mauthausen’ı doğuran etmenlerde de görülmekte: Bilinen tepki  ya susmak¸ ya da ´´Avusturya olarak biz zaten kurbanız´´ veya ´´gene mi bu konu´´  biçiminde olmakta. 

     Gelelim Avusturya’yı sarsan olaya; Olay 24 yıl boyunca evinin bodrumuna kilitlediği öz kızına tecavüz eden ve bu ilişkiden 7 çocuk sahibi olan Josef Fritzl´in olayıydı.  Daha önce de 24 ve 32 yaşındayken de biri teşhircilik¸ diğeri ise  tecavüz olmak üzere iki ayrı suçtan mahkum olduğu belirlenen Avusturya’nın Yukarı Avusturya eyaletinin Amstetten kasabasında yaşayan baba Josef Fritzl’in nasıl ´´bir canavar baba olduğu´´ basında uzun  süre manşetleri işgal etti¸ daha da işgal edeceğe benzemekte.
24 yıl boyunca kızını evinin bodrumuna  yapmış olduğu yerde alıkoyan¸ ona tecavüz edip¸ kendi kızından yedi çocuk sahibi olan Josef Fritzl olayının ayrıntısına girmeden¸ Avusturya’da olan olayları kısaca tekrarlayalım.
En eskisinden başlayacak olursam¸ 1997 yılında Ernestie K.  adlı kadın¸ evlatlık aldığı kızı 5 yıl boyunca önce tuvalete¸  sonra ısıtma olanağının olmadığı bir kulübeye ve  daha sonra da bir sandığın içine kilitlemişti. Olay ortaya çıktıktan sonra üvey anne tutuklanmış ve beş yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

     2004 yılında Avusturya’nın Yukarı Avusturya eyaleti kasabasında 60 yaşındaki lokantacı¸ lokantasının iflasından dolayı kızını ve karısını öldürmüştü.
     Maddi sorunlarından dolayı Steiermarkt eyaletinde yaşayan Christine G isimli kadın balta ile oğlunun boğazını keserek öldürmüştü.

     Aşağı Avusturya eyaletinde Mauerbach adlı kasabada bir baba evinde dört kızının kellelerini keserek öldürmüştü.
Yazımı henüz bitirmemiştim ki¸ maddi sıkıntı yüzünden iki katliam¸ Avusturya’nın gündemini birden bire değiştirdi. 14 Mayıs 2008 tarihinde Graz kenti yakınlarında Semriach kasabasında Walter S adlı baba¸ eşinini¸ dokuz ve onbir yaşlarındaki kızlarını boğarak öldürme haberi basında yankı buldu.

     Gene aynı günde¸ üniversite eğitimi almış ve Avusturya Parlamentosu’nda milletvekili danışmanı olarak çalışan Reinhard Steinbauer’in ailesine karşı giriştiği kıyımla¸ Avusturya bir defa daha sarsıldı.
Borsada 300.000 Avro borç yapan 39 yaşındaki Reinhardt Steinbauer Viyana’daki evinde önce 9 yaşındaki kızının ve 42 yaşındaki karısının kafalarını baltayla keserek öldürdükten sonra¸ Yukari Avusturya’nın Ansfeld kasabasında ikamet eden  annesi ve babasına gider¸ onların da kellelerini baltayla keserek öldürür. 
Anne ve babasının baltayla kellelerini keserek öldürdükten sonra¸ katil Avusturya’nın Linz kentinde yaşayan kayınvalide ve kayınbabasına gidip¸ onların  başlarını da gene aynı baltayla keserek öldürdürür ve  polise teslim olur.
Polise yaptığı açıklamada borcundan  dolayı sevdiği ailesinin yüzüne bakamayacağını¸ en yakınlarını da onun için öldürdüğünü belirten Reinhardt Steinbauer’in tutuklanarak cezaevine gönderildi. 

     Avusturya¸  Josef Fritzl ve Reinhardt Steinhauer olayının sarsıntısından Viyana’da „Yaşam Balosu´´ olarak adlandırdıkları ve Sharon Stone ve Linda Evangelista gibi dünyaca ünlü film yıldızı¸  modellerin¸ siyasetçilerin katıldığı¸ çıplaklığın¸ seksin¸ erotizmin hakim olduğu  ve devlet televizyonundan canlı yayınlanan baloyla kurtulmuş oldu. Geliri AIDS hastalığı harcamalarında kullanulmak için¸ Viyana Belediye Sarayı içinde ve önünde düzenlenen balonun fotoğrafları ile basın bir kaç gün beslenmiş oldu. Hertürlü çarpık cinsel ilişkilerin kutsandığı baloda¸ çekilen çıplak kadın ve erkek  fotoğrafları en ciddi gazeteden¸  bulvar gazetesine kadar  bütün gazetelerde kullanıldı. Hangi meşhur yıldızın¸ bakanın veya sanatçının baloya katıldığı ve bir gecede ne kadar para toplandığına dair haberler gazetelerde çıplak fotoğraflarla süslenerek yayınlanıp¸ konu edilirken¸  yaşanan  aile dramlarının  üstü şimdilik örtülmüş oldu.   Avusturyalıya aile içi dramlar böylece unutturuldu.
Gazetemizin arşivinde benzeri diğer olayları bulmak ve okumak mümkün.
Bunlardan dikkat çekici olanlarından bazıları:  Avusturya’nın güneyindeki  Steiermarkt eyaletinde iki yıl önce 33 yaşındaki Gertraud Arzberger adlı hanımın dört çocuğunu öldürmekten yargılanmış¸ kendisi ömür boyu hapse¸ erkek arkadaşı ise 15 yıl hapis cezası ile mahkum olmuştu.  Anne Gertraud Arzberger savcılık tarafından 5 çocuğunu doğurduktan hemen sonra onları öldürmekle suçlanmaktaydı.

      Öldürülen çocuklardan dördünün cesetleri  2005 yılı yazında¸ genç  kadın Gertraud Arzberger’nın arkadaşı Johannes Genser’in kaldığı evin bahçesinde torbalar içinde gömülmüş olarak ve buzdolabının dondurucu bölümünde bulunmuştu. Beşinci çocuğun cesedi ise bulunamamıştı.  Bulunmayan çocuğun cesedinin çimentoya karıştırılıp bahçe duvarına konulduğu iddia edilmişti.
    
Bu olayda Gertraud Arzberger ve sevgilisi Johannes Genser’in hapis cezasına çarptırılmasından sonra¸ on yaşında kayıp olan Natascha Kampusch (Nataşa Kampuş)¸ bir ihbar üzerine kaçırıldığı evde tam sekiz yıl sonra bulunmuştu.  Kampuş´u kaçıran şahıs polisin elinden kaçarak intihar etmişti.
1998 yılının mart ayında okul yolunda kaçırılan ve bütün aramalara rağmen bulunamayan¸ o zamanlar on yaşında bulunan kız çocuğundan bütün ümitler kesilmişti.  Polisin ve ailesinin özel dedektiv de tutarak  aramalarının sonuç vermemiş¸ şu sıralarda televizyon sunuculuğu yaparak yıldızlaştırılan genç kadın Nataşa Kampuş’un öldürülmüş olabileceği düşünülerek¸ aramalara son verilmişti. 
    
     Kurtulduğunda bir deri bir kemik bulunan¸ psikolojik olarak da iyi durumda olmadığı belirtilen genç kadın¸  kendisini kaçıran erkek tarafından evde  yıllarca hapsedilip¸ seks kölesi olarak kullanıldığı basında uzun uzun yazıldı. 
Polis¸ Kampuş’un özgürlüğe kaçışında yapmış olduğu  açıklamada¸ kendisinin 1998 yılında Wolfgang Priklopil tarafından kaçırılıp¸  evinin bodrum katında hapis olarak tutulduğu sürede işkenceyle  korkutularak sindirildiğini belirtmişti.
Nataşa Kampuş’u kaçıran ve onu evinde işkence ile tutan  Priklopil´in mühendis olduğu¸ polisin elinden kaçtığı da duyurulmuştu.  Wolfgang Priklopil olayın olduğu gece kendini hareket halinde bir trenin önüne atarak intihar etmişti.  İki yıl boyunca Avusturya bu olayı konuşmuş¸ Kampuş’un annesinden Avusturya polisine kadar çok çeşitli çevreler de olayda ihmalleri veya olaya karışdıkları iddialarıyla suçlanmıştı. Bu konuda davalar devam etmekte. Zaman zaman hükümeti de sarsan politik suçlamalara da konu olmaktadır.
    
     Kampuş olayından sonra gene ev hapsi Avusturya’da gündeme geldi. Elliüç yaşındaki bir anne¸ onbeş¸ ondokuz ve yirmibir yaşlarındaki kızlarını yedi yıl boyunca ev hapsinde tuttuğu ortaya çıkmıştı.  Yetkililer¸ Viktoria¸ Katharina ve Elisabeth adlı kız çocuklarının dış dünyayla ilişiklerinin bulunmadığını¸ tek arkadaşlarının evdeki fareler olduğunu ve kendi aralarında bir lisan geliştirdiklerini söylemişlerdi.

      Avusturya’nın¸ orta sınıfının ikamet ettiği  kasabadaki evlerinde¸ yedi yıl karanlıkta¸ fare pisliği içinde ve dışkıların arasında yaşam süren kız kardeşlerin normal hayata alışmalarının mümkün olmayabileceği belirtilmişti.
Kızlar babalarından boşanan annelerinin depresyona girmesi üzerine eve hapsedildikleri tahmin edilmekteydi.  Avusturya basınında o zamanlar yer alan haberlere göre çocukların velayetini alan anne¸ ilk iş olarak¸ evde özel eğitim verdirdiğini ileri sürerek kızlarının okulla ilişiklerini kesmişti. Yukarı Avusturya eyaletinin başkenti olan Linz’de bölge hakimi olarak çalışan babanın kızlarını görmesine ise dokuz kez mahkemeye başvurmasına rağmen¸ kendisine izin verilmemişti. Olay¸ durumdan şüphelenen bir komşunun ısrarlı ihbarları üzerine polisin eve baskın düzenlemesiyle ortaya çıkmıştı.
Kız kardeşler psikolojik tedaviye alınmış¸ anne ise bir cezaevinin zihin özürlülerine ayrılan bölümüne gönderilmişti.
Terapistler¸ kızların psikolojik ve fiziksel gelişimlerinin çok kötü olduğunu¸ yirmibir yaşındaki en büyük kardeşin hiçbir gelişme göstermediğini¸ sürekli ağladığını açıklamışlardı.
En küçük kardeşin durumunun ise daha iyi olduğu¸ terapisinin yakında sona erebileceği ve babasının yanına verilebileceği belirtilmişti.

     Bu olayın sonrasında onbir yaşında hamile kalan ve kürtaj yaptırılan çocukla sarsıldı Avusturya.
Avusturya’nın küçük bir kasabası olan Schrems’de onbir yaşında hamile kalan ortaokul öğrencisine bir psikolog eşliğinde kürtaj yapılmıştı. 2007’nin şubat ayında olan bu kürtaj olayı ülke gündeminde ilk sıraya oturmuştu.
Yasalar gereği adı açıklanmayan onbir yaşında kürtajla tanışan çocuğun tecavüz değil¸ gönüllü cinsel ilişkiye girdiği belirtilmişti. Avusturya’nın ulusal basınına göre öğrenci hamile kalmadan önce de¸ ikisi 16 ve biri 28 yaşında olmak üzere üç ayrı erkekle dafalarca cinsel ilişkide bulunmuş olduğuydu.

     Bütün bu olayların zirvesi hiç şüphesiz Josef Fritzl’in kendi kızını 24 yıl boyunca alıkoyup¸ bir seks kölesi olarak kullanıp¸ ondan da yedi çocuk sahibi olmasının ortaya çıkmasıydı.  Olayı kısaca tekrar anlatmak gerekirse; 1984 yılında Josef Fritzl¸ o zamanlar henüz onsekiz yaşında olan kızı Elisabeth’i bayıltır¸  ellerini kollarını bağlar¸ iki yıl önce başlayıp da bitirdiği evinin bahçesinde inşa etmiş olduğu bodrum katına bırakır. Kızı hakkında da kayıp ilanı verir. Kızının bir tarikat örgütüne kaçtığını¸ kızına zorla yazdırmış olduğu ´´Beni lütfen aramayın artık´´ diyen mektubunu da polislere gösterir.
Daha sonra onun ´´normal´´ yaşamı başlar. Tayland’a eşinden ayrı gezilere katılır ve 1989/90’da Elisabeth babasından olan ilk çocuğu Kerstin’i doğurur. Bir yıl sonra bir çocuk daha doğurur ve bu çocuk 18 yaşına kadar evin bodrum katında yaşar. İkiz kardeşlerden birisi doğumda ölür ve onu büyükbaba ve baba olan Josef Fritzl kalorifer kazanında yakar. 
1993 yılında Mayıs ayının bir gününde dokuz aylık Lisa isimli çocuk Fritzl ailesinin kapısı önüne konulduğu iddia edilir ve Lisa¸ çok fazla araştırma yapılmaksızın Fritzl ailesi tarafından ´´evlatlık´´ alınır.

     1994 yılında Fritzl ailesi kapıları önüne konulan on aylık Monika adlı bebeği¸ 1997 yılında ise 15 aylık Alexander adlı çocuğu kapıları önünde ´´bulurlar´´. Bu çocuk da Fritzl ailesi tarafından ´´evlatlık´´ alınır. Her defasında kapıya konduğu iddia edilen çocuğun yanında¸ anne tarafından yazıldığı iddia edilen ´´beni aramayın¸ çocuğuma iyi bakın´´ notu bulunur.
2002 yılında anne Elisabeth Fritzl bir oğlan çocuğu daha dünyaya getirir ve 2008 yılında kurtuluşlarına kadar kilerde yaşar.
Sonun başlangıcı olan tarih 19 Nisan 2008’dir. Bahçe içeriside gün ışığı görmeyen¸ kapısında 300 kilo ağırlıkta olan bir kapı ile kapalı bulunan bu yerden Kerstin adlı çocuk ağır hastalığından dolayı yukarı çıkartılır ve hastaneye kaldırılır. Burada da Kerstin sözde ´´evlerinin önünde´´ bulunmuştur ve koma halinde olan Kerstin hastanede  tedavi altına alınır.  Tedavi altındaki kızı Kerstin’i görmek için¸ kızının ve kendisinin babası emekli mühendis Josef Fritzl’i ikna eden Elisabeth Fritzl hastaneye gider. Hastanede kızın yakınlarını bekleyen polise Elisabeth Fritzl olan biteni anlatır. Baba Josef Fritzl tutuklanır ve çocuklar ve anne tedavi altına alınır.  


Gelecek yazıda basının olayla ilgili  basının yorumu.

1597490cookie-checkAVUSTURYA´DAN… Ölüm merdiveni (II)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.