Baba Zula Londra’dan geçti…

Türkiye’deki nitelikli müzik sanatçılarını Londra’daki sanatseverlerle buluşturan Kazum‘un organize etitği gecedenin ilk bölümünde sahneyi, iki kişilik ‘Mad Professor’ grubu aldı. Ses düzeniyle müzik yapan, ‘Mad Professor’, bazen klasik regge, bazende rep’e yaklaşan  ezgileriyle Londra’ya özgü anlar yaşattı.


Gecenin ilerleyen saaatlerinde, içki yudumları, kulakların içine söylenmeye çalışılan sözcükler, müziğin ritminin hareketlere verdiği devinimler arasında sahnedeki müzisyenlerin sayılarının artmağa başladığını farkettik. İlk önce kaşık çalan biri, sonra da, bir darbukacı sahneden sessizce yerini aldı ve Karaiplerin, artık biraz elektronikleşmiş özgün ritimlerine hiç de zorluk çekmeden katıldı. Baba Zula’nın gitarcısı ve solisti de  sahneyi alınca salonda bir “patlama” yaşandı.


Sahnedeki bu karışım seyirciler arasına da yansımıştı. Türkiyeli, İngiliz, Jamiaka kökenli gençler bir uyum içinde müziğe sarılıyorlardı.


Baba Zula’nın, geleneksel Türk Müziği, eloktronik sesler ve göbek dansı katılmış bir sentezle örülmüş performansı, farklı kültürlerden gelenlerin ruhlarına girmeyi başardı.


“AVRUPALILAR RİTMİMİZE AYAK UYDURAMIYOR”


Bir ara Baba Zula’nın, “Avrupa’yla Türkiye arasında bir sorun var” demesi, bir an bile olsa bir sessizlik yarattı. “Evet herkes biliyordu birtakım sorunların yaşandığını ama şimdi yerimiydi bunun?” diye düşünülürken Baba Zula’nın “Avrupalılar Türk Müziğinin ritmine ayak uydurmakta zorlanıyorlar” sözüyle salondaki hareket arttı.


Artık kimin Türkiyeli kimin, bilmem nereden geldiği pek belli değildi. İsligton ve İstanbul sadece kelimelerin başındaki benzeşmeyide liriklerine ekleyen Baba Zula, liriksel bir benzetme yanında iki şehri de yanyana getirdi, bir geceliğine de olsa.


Dünya politikasına da evrensel bir yaklaşım getirdi Baba Zula. İkiye ayırdı dünyayı :
Pırasa sevenler ve pırasa sevmeyenler. Sevenler arasında bile aslında farklar vardı ezgilerinde, sade pırasa ve kıymalı pırasa sevenler.


‘Mad Professor’ün sahnede olduğu sırada, projektöre yansıyan kliplerin içinde George Bush’u yeren görüntüler de vardı. Gecenin ilk bölümündeki bu dolaysız “poltikadan” sonra Baba Zula böylece, doğunun politikaya yaklaşımında, kendine özgü sofistike nüktesini sergiledi.


Performansın ilginç bir yönü de, sahnenin bir ucunda, çevresinde olanlarla ilgilenmiyor gibi görünen, ‘lap-top’una oturmuş bir bayanın o anda yaptığı çizgilerin sahne arkasında projektörle yansımasıydı. Müziğe görsel bir boyut katıyordu, onun “çala kalem” çizdikleri. Buna, Baba Zula’nın sık sık eklediği doğaçlama ritim, lirikler ve seyirciyle kurduğu interaktif ilişkilerde eklenince müzik konseri bir tür sanat olayına dönüşüyordu. 

789910cookie-checkBaba Zula Londra’dan geçti…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.