Bir zamanlar bu ülkede çobanlar kraldı!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Bugün et ithal ederek vatandaşına ucuz et yedirme telaşına düşen bu ülkede 2 bin yıl önce Galatya Kralı Amyntas’ın Konya Ovası’nda 300 koyun sürüsü vardı…
Anadolu yaban koyunundan Torosların kara keçisine, Doğu Anadolu kırmızı sığırından, kara sığıra bir çok yerli hayvan türüne ev sahipliği yapan Türkiye, binlerce yıldır bu toprakların insanının kutsal bildiği, can bellediği, yoldaş saydığı türlerine ne yazık ki sahip çıkamadı.
 
Bugün kırmızı et açığını ithal et ile kapatmaya çalışan bu ülkenin bozkırlarında binlerce yıldır dünyada benzeri olmayan bir hayvancılık yapılıyordu…
 
BUGÜN KONYA OVASINDAN UTANIYORUZ
Hitit’i, Roma’yı, Selçuklu’yu, Osmanlı’yı ve bu imparatorlukların uzandığı coğrafyaları doyuran bu toprakların öyküsünü bugün burnumuzun direği sızlayarak okuyoruz. İçimiz acıyarak geçiyoruz bozkırı, gözümüz yaşlı bakıyoruz Toroslar’a; utanıyoruz Konya Ovası’ndan…
 
Anadolu’nun bereketini akıllıca kullanmasını bilen nice can geldi geçti bu coğrafyadan…
 
Antik çağda bugünkü Ankara, Çankırı, Yozgat ve çevresinde yer alan Galatyalı Amyntas da onlardan biriydi…
 
ANTONİUS’UN KRAL YAPTIĞI AMYNTAS’IN KONYA’DAKİ KOYUN SÜRÜSÜ
Amyntas, Galatya Kralı Deiotaros’un özel katipliğini yapmış, idari yetenekleri olan biriydi. William Shakespeare’in ünlü eseri ‘Antonius ve Kleopatra’nın kahramanı olan Romalı ünlü devlet adamı Marcus Antonius,  M.Ö 36’da Küçük Asya’da (Anadolu) yaptığı yeni düzenlemeler sırasında Amyntas’a Galatya’nın krallığını ve ayrıca Likaonya ve Side’nin de içinde bulunduğu doğu Pamfilya ile İsauria’yı verdi.
 
Oldukça zeki ve zamanın akışını doğru okumayı bilen bir yönetici olarak tarihe geçen Amyntas’ın adından söz eden antik kaynaklardan biri de Amasyalı ünlü coğrafyacı Strabon.
 
Ancak Amyntas’ın bir Kelt soylusu olarak antik çağ Anadolu’sunda hızla yükselmesini sağlayan siyasi hamlelerinin yanında tarımla da ilgilendiğini, hem de Konya bozkırlarında hayvancılık işiyle uğraştığını öğreniyoruz…
 
STRABON: ‘AMYNTAS’IN BU BÖLGEDE 300’ÜN ÜSTÜNDE SÜRÜSÜ VARDI’
Bakın Strabon 2 bin yıl önce çağdaşı sayılan Amyntas’ın bu uğraşından nasıl söz ediyor: “Lykaonia Platosu (Konya Ovası), soğuk, ağaçsız olup az su bulunduğu halde yabani merkeplerin otlak yeridir. .. Ülke sulanmadığı halde gene de olağanüstü koyun yetiştirilir; fakat yünü serttir. Buna rağmen bazı kimseler yalnız bunun üzerinden büyük servet elde etmişlerdir. Amyntas’ın bu bölgede üç yüzün üstünde sürüsü vardı.” (Strabon-Antik Anadolu Coğrafyası. s.66. Arkeoloji ve Sanat Yayınları)
 
YAĞMALANAN ANADOLU BABANIZIN ÇİFTLİĞİ DEĞİL
Anadolu coğrafyasının binlerce yıldır koruyageldiği en değerli yanlarını son 50 yılda birer birer parçaladık, bir kaç yıldır da un ufak edip yutmaya başladık…
 
Daha çok kazanç ve daha kolay bir yaşam uğruna küresel tekellerin kontrolündeki sulu tarıma geçme inadı yüzünden hayvancılık merkezi olan devasa bozkırları, meraları yok ettik.
 
İki bin yıl önce kralların bile hayvancılık yaptığı bu güzel toprakların en değerli yanını, en zayıf yanı haline getirdik…
 
Anadolu babanızın çiftliği değil!
 
YERYÜZÜNDE KRALLARIN ÇOBANLIK YAPTIĞI BAŞKA ÜLKE YOK!
Suyuna toprağına, kurduna kuşuna dokunmayın diyenleri ‘vatan haini’ ilan edip;  parkımdan, ağacımdan uzak dur diyenleri düşman gören anlayışınızla sonunda eleştiren herkesi cezaevlerine doldurdukça savunmasız kaldınız…
 
Eleştiren kimse kalmayınca da sonunda kendi kendinizi eleştirmeye başladınız:
“Şehirlerin canına okuduk, İstanbul’u mahvettik, Ayder’i rezil ettik, Uzungöl’ü mahvettik; beton… beton.. beton..”
 
Anadolu toprağının hafızası bugüne yazılmış mektuplarla dolu…
 
Hitit’ten Roma’ya Anadolu insanının en büyük can yoldaşı yetiştirdiği, kutsal bildiği hayvanları oldu. Mezar stelleri, tapınak süsleri, lahitler, vazolar, küpler, çanaklar hep boğa başlı çelenkler, keçilerle, koyunlarla, eşeklerle, kazlarla bezendi…
Yeryüzünde kralların çobanlık yaptığı bir başka ülke yok. Bunun utancı hepimize; ama en çok da bugün eti de otu da ithal etme aczine düşenleredir…
2137400cookie-checkBir zamanlar bu ülkede çobanlar kraldı!
Önceki haber“Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir, Fendir”
Sonraki haberÖlüdeniz ve Uzungöl’ün ‘tabiat parkı’ statüleri iptal edilecek
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.