Toplumda ilk tiyatrocular arasında 1950’lerde Royal Akademi’de tiyatro okuyup sahneye çıkan Musa (Moris) Farhi’yi sayabiliriz. 2019’da yitirdiğimiz Farhi romancı ve PEN başkanlarındandı. “Londra’da Bizim’Kiler” kitabımda ayrıntılı anlattığım gibi Kıbrıslı Rasıh ve Fatoş Işıkman çiftinin 1964’te kurduğu Türk Güzel Sanatlar Derneği, toplum içindeki ilk tiyatro çalışmalarına da imza atar. Osman Balıkçıoğlu, dernekteki tiyatro çalışmalarını “1972’de Londra’ya geldiğimde Işıkman’ın başkanı olduğu dernekte birkaç yıl daha faaliyet gösterdik. Daha sonra solcular yönetime gelince kendileri protesto oyunları sergilediler. Biz de Rasıh Bey ile birlikte Yeni Sahne’yi kurduk. Yine Rasıh Bey başkan oldu, ben de oyunlar yazıp oynuyordum. Senede birkaç kez Crouch End’deki Hornsey Town Hall’da Kıbrıs Türkçesiyle oyunlar sergilerdik. Oyunlar çok ilgi görüyordu” diye anlatıyor. Balıkçıoğlu, Işıkman çiftiyle fabrikaları gezerek işçilere tiyatro bileti sattıklarını da sözlerine ekliyor.
“1970’lerde İşçinin Sesi’nin kendi çizgisine uygun protesto müziği ve oyunların öğretildiği kurslar ve yardım geceleri organize ettiği görülür. 1970’lerden günümüze Türkçe cumartesi okullarında dönem sonu etkinlikleri arasında sahnelenen Türkçe skeçleri yer alır. 1980’lerin ikinci yarısından başlayarak başta Halkevi, DAY MER ve Türk Eğitim Birliği olmak üzere toplumdaki derneklerde tiyatro çalışmaları yapılmaya başlar. 1990’da ODTÜ Oyuncuları’nda başladığı amatör oyunculuk yaşamını aynı yıl geldiği Londra’da Türk Eğitim Birliği Tiyatrosu’nda sürdüren Cengiz Bozkurt, 2003’te döndüğü Türkiye’de tiyatro, sinema ve Tv dizilerinde aranan bir oyuncu olmayı başardı.
Derneklerde sahnelenen oyunların çoğu genellikle göçmenlikle ilintili olup, ağırlıklı Türkiye’deki siyasi sistem eleştirisi olduğu söylenebilir.” Tiyatrocu Umut Uğur, 1993’te Hackney Belediyesi için yaptığı Kurdish and Turkish Arts Research (KATAR) adlı araştırmasında toplum merkezlerinin aşırı taraflı politizasyonu nedeniyle sanat yapılacak ortamlar olmadığını öne sürer. Oyuncu, yönetmen ve yapımcı Mehmet Ergen ve kurduğu Arcola Theatre da içinde yaşadığımız ülkeye bizim toplumun bir hediyesidir. 2010’larda ise Londra’da da yaşam kuran Mehmet Ali Alabora, Devrim Evin, Ahenk Demir ve Melissa Nadide Kenter gibi Türkiyeli profesyonel oyuncuların çoğaldığını görüyoruz.
Dostlarım geçen hafta Day-Mer 33. Kültür ve Sanat Festivali kapsamında, “Londra Meydan Sahnesi”nin “Kadınlar da Savaşı Yitirdi” oyununu izledim. Celal Perk’in yönettiği Curzio Malaparte’nin iki perdelik oyunu II. Dünya Savaşı’nda askerlerin tacizine uğrayan kadınların ayakta kalma uğraşısını anlatıyor. Çoğu ilk kez sahneye çıkan amatör oyuncuların içindeki cevheri çıkaran Celal Perk’i kutluyorum. Profesyonel oyuncu Tûba Karaer hakkında “Celal Perk gibi bizim toplum için bir kazanım” diye düşündüm. Tûba Karaer’in adını daha çok duyacağız. Perk iyi şeyler yerine eleştireler duymak istediği için hemen yazayım: Oyunun çevirisi daha iyi edit edilebilirdi. Malaparte’nin Rus askerlerini de Alman askerleri gibi göstermesi pek inandırıcı gelmedi doğrusu. Oyun bir daha sahnelenirse “kaçırmayın izleyin” derim.
Geçen pazartesi de tek kişilik oyun “Londralı”nın provasında Fatma Yüksel’i izledim. Yüksel’i televizyon ve radyo programcısı olarak çoğumuz tanıyoruz. Efsane sinemacı Ken Loach’un öğrencisi yönetmen Hasan Doğan ile başarılı projelere imza atıyorlar. Yüksel bu oyunda 1980’de Maraş’ta bir ahırda başlayan kendi serüvenini bizlerle paylaşıyor. 11’inde KKTC’de göçmen iken bir kazada silinen hafızası ile hayata yeniden başlıyor. 14’ünde Londralı olarak hayata tutunmaya çalışıyor. Çocuk yaşta evleniyor ve bir çemberin içine hapsoluyor. Bu kısır döngüde neredeyse çizginin öte yanına geçmek üzereyken hayata yeniden tutunuyor, karşınıza bir yapımcı bir oyuncu olarak çıkıyor. Yüksel’in oyunculuğunu ve kaleme aldığı oyunu çok beğendim. Traji komik repliklerle güçlü mesajlar veren oyunun ayrıca sosyolojik bir değeri var.
Size bir sır vereyim dostlar ünlü tiyatro oyuncusu Judi Dench, Yüksel’i böyle oynayamazdı. Yüksel’in de Judi Dench gibi olma niyeti yok zaten. Dört çocuk annesi Yüksel’i alkışlıyor, başarılarının devamını diliyorum. Siz dostlarıma “12 Temmuz 19.30’da Pleasance Tiyatroda sahnelenecek Londralı’yı mutlaka izleyin” diyorum.