Bölgeye büyük askeri yığınak yapan ABD bölgede egemenliğini yenileme peşinde!

İHSAN ÇARALAN / EVRENSEL – Hamas’ın İsrail’e yönelik başlattığı “kapsamlı operasyon”un arkasından İsrail’in Filistinlilere karşı “savaş ilanının” üstünden bir hafta geçti.

Bu süre içinde bir yandan Gazze’ye sivil yerleşimler, okul, hastane, cami gözetmeksizin havadan ve denizden saldırı başlatan İsrail, önceki günden başlayarak Gazze’ye yiyecek, içecek, elektrik, akaryakıt vs. her tür temel ihtiyaç teminini kesti. Gazze’nin dünya ile tek bağlantısı olan Refah Sınır Kapısı’nı da bombalayan İsrail böylece Gazze’yi “tam kuşatama”ya aldı.

Netanyahu, “savaş kabinesini” kurdu! Bu hazırlıklar İsrail’in Gazze’ye yönelik bir “kara harekatı”nın işareti olarak yorumlanıyor.

İsrail, savaşı kara savaşına dönüştürme amaçlı girişimlerini yoğunlaştırırken Hamas, amaçlarına vardıklarını ve “ateşkes için hazır” olduklarını açıkladı!

Her zaman olduğu gibi İsrail’in koşulsuz yanında yer alan ABD en büyük uçak gemisi eşliğinde bir savaş gemisi grubunu İsrail’e gönderdi. İkinci bir uçak gemisi ve savaş gemisi grubunun da bölgeye gönderilmek üzere hazırlandığı belirtiliyor. Dün de ABD Dışişleri Bakanı Blinken İsrail’e gitti.

Arap ligi de toplantısından sonra açıkça Filistinlilere sahip çıkmak yerine tarafları itidalli olmaya çağırdı!

Rusya Devlet Başkanı Putin, beş gün sonra sessizliğini bozdu ve “Başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti kurulmadan sorunu çözmek imkansızdır” dedi. ABD’nin bölgeye savaş gemisi göndermesini de eleştiren Putin “Ne yapacaklar, Lübnan’ı mı bombalayacaklar?” diye sordu.

İSRAİL, SAVAŞI BÖLGEYE YAYAR MI?

Evet bugüne kadar İsrail’le Filistinliler arasında pek çok çatışma olmuş, daha doğrusu İsrail Filistinlileri sindirmek için pek çok operasyon yapmış, Filistinliler de bu operasyonlara silahlı direnişler ve “intifadalar”la karşılık vermiştir. Bütün bu gelişmelerde ABD istinasız İsrail’in yanında yer almış para, silah mühimmat vb. her yolla İsrail’e koşulsuz destek sunmuştur. Ama bu sefer ABD, sadece kesenin ağzını açmak, silah ve mühimmat yağdırmanın yanında bölgeye uçak gemileri eşliğinde savaş gemileri göndermektedir. Bu İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalarda ilk kez olmaktadır.

Bir yandan İsrail’in Hamas saldırısından birkaç saat sonra bu saldırıya yanıtlarının “Operasyon değil savaş olacak” diyerek yaptığı açıklama ile çıtayı “savaş”a koyması, sadece 1 gün sonra ABD’nin bölgeye uçak gemileri ve savaş gemisi grupları göndermek için harekete geçmesi, “İsrail savaşı bölgeye mi yayacak?”, “İran’a da saldırılabilir mi?” gibi soruları gündeme getirdi.

Çünkü ne Hamas’ın ne de Filistinlilerin elinde İsrail’in elindeki silahların üstesinden gelebileceği silahlar var!

İsrail’e jest olsun diye bu kadar gücü bölgeye yığmayacağına göre; ABD demek ki İsrail’in “savaşı” en azından bölgeye yayabilecek hedeflere yürüyeceğini, yürümesi gerektiğini varsayarak (Tabii İsrail’le böyle bir plan yapmamışlarsa) bölgeye bu yığınağı yapmaktadır.

ORTADOĞU’DA KURULU DÜZEN SORUNLARI ÇÖZMEKTE ACİZ!

Sovyetler Birliği’nin (SB) tarih sahnesinden çekildiği ‘90’lı yılların başında; 1. Körfez Savaşı, 2003’te 11 Eylül saldırısı sonrasında Afganistan ve Irak’ın işgaliyle bölgeyi kendisine göre yeniden düzenlemeye çalışan ABD, savaşla yapmadıklarını “Türkiye’nin bölge gücü ve model ülkesi, Erdoğan’ın da eş başkan” olarak gösterildiği BOP, GOP projeleri ile bölgedeki egemenliğini yenilemek istese de sorunları “çözmeye” çalıştıkça kördüğüme dönüştürdü.

Ama ABD girişimlerinden vazgeçmedi. Trump’ın, “Arap NATO’su”nun tartışıldığı “yüzyılın anlaşması” girişiminin ardından Biden’in devam ettirdiği girişimlerle İsrail ile Arap ülkeleri arasında ilişkileri “normalleştirme” adımları atılmaya çalışıldı. Böylece Araplar ve İsrail arasındaki sorunlar çözülerek İsrail’in güvenliği sağlanırken, İsrail’le ilişkiye giren bölge ülkeleri de aynı zamanda ABD’nin yanında yer almış olacaklardı! Ancak bütün bu yıllar boyunca ABD’nin bölgede sorunları çözme adına yaptığı girişimler sorunları daha da büyüttü. El Kaide, IŞİD gibi cihatçı örgütler ABD ve emperyalistlerin müdahaleleri üstünden büyüdü.

Kafkasya’da Azerbaycan’ın Karabağ’ı tamamen ele geçirmesinde Rusya, İsrail ve Türkiye Azerbaycan’ın yanında yer alırken İran ve ABD’nin Ermenistan’dan yana tutum almaları bölgedeki “müesses nizam” güçlerinin “nizam” olmaktan çıktığını gösterdi.

Türkiye ise Irak ve Suriye hükümetlerinin itirazlarına karşın bu ülkelerde önemli sayılacak büyüklükteki topraklar üstünde üsler kurup, bölge halklarının kendi kaderini tayin hakkını tanımayan girişimlerini sürdürmektedir.

Suudi Arabistan, BAE ve öteki emirlikler gibi yüzyıldır ABD ve İngiltere’nin has iş birlikçilerinin yönetimde olduğu ülkeler; Rusya, Çin ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ile yakınlaşan girişimler yapmakta, giderek daha sık biçimde Batı emperyalizminin istekleriyle ters düşen tutumlar almaktadırlar. Yani ABD bölgede önemli ölçüde güç ve itibar yitirmiştir.

ABD ORTADOĞU’DA BİR ‘AMERİKAN BARIŞI’(*) PEŞİNDE Mİ?

Kısacası ABD, eğer önceden İsrail’le konuşarak bölgeye müdahale planı yapmamışsa bile şimdi “Savaşın kontrollü bir biçimde yayılması”nı, örneğin Lübnan’da Hizbullah’la, Suriye’de İran güçleriyle kısmi çatışmalara girişilmesini; İran’a yönelik bazı özel hedeflere (nükleer tesislere) füze saldırıları yapılması gibi girişimleri planlamaktadır. Bölge yeterince terörize edildikten sonra savaşın daha da yayılmaması için bir “Amerikan barışı” için ABD’nin devreye girmesi istenecektir! Bunun gücünü sadece genel olarak değil Doğu Akdeniz’de ve Körfez’de mevzilenen üç uçak gemisinin de içinde oluğu Amerikan askeri gücünden alarak, bu güce dayanarak bölgeyi yeniden organize etmek isteyeceğini söylemek abartı olmaz. Hazır Rusya Ukrayna batağında debelenirken ABD böyle bir fırsatı kullanmak isteyecektir.

Nitekim şu anda Mısır, Türkiye, Suudi Arabistan gibi bölgenin en önemli üç ülkesi 75 yıldır ilk kez Filistinlilerden yana değil, “itidalci”ler olarak dolaylı biçimde İsrail ve ABD’den yana tutum almışlardır. Bu ülkelerin ABD’nin bu konuda amaçlarına varmasına dayanak teşkil edeceği de tartışılmazdır. İsrail’in baskılarını artırdığı ve “Savaşı yayma” eğilimini güçlendirdiğinde, bu üç ülkenin ABD’yi “Barışı sağlamak”, dolayısıyla bölgeyi yeniden organize etmek üzere harekete geçmeye çağırması da ihtimal dışı değildir.

Ama bu planların terse dönmesi, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmaları da sürpriz olmayacaktır. Çünkü bunun için de pek çok neden var.

Gelişmelerin somut seyrini biraz da Gazze ablukası ve Lübnan Hizbullahı’nın alacağı tutumlar belirleyecek görünüyor.

Ama orta vadede Filistin sorununun kalıcı çözümü, Kürtler başta olmak üzere bölgede yaşayan halkların kendi kaderini tayin hakkını tanımasını da içeren, bölgeye her tür emperyalist müdahaleye hayır diyen bir mücadeleden geçmektedir.

(*) “Amerikan barışı”(*) son yıllarda pek kullanılmasa da ‘60’lı, ‘70’li yıllarda çok kullanılan, ABD içinde olmadan olamayacak anlaşmalar için kullanılan bir ifadeydi.

2723990cookie-checkBölgeye büyük askeri yığınak yapan ABD bölgede egemenliğini yenileme peşinde!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.