Danıştay’a saldırının altı ve üstü

Türkiye Cumhuriyeti tarihine koyu bir kara leke olarak geçecek olan Danıştay’a saldırı, kuşkusuz, münferit bir olay olmadığı gibi, ilk görüntüsünün yansıttığı kadar da basit yorumlanmaması gereken bir manevradır.

Olayın polisiye yönünü emniyet aydınlatacaktır. Emniyetin sağladığı bilgiler, olayın arkasındaki asıl dokuyu açığa çıkartacaktır. İşin birinci aşaması, yâni polisiye safhası, Danıştay’a saldırıda bulunanın yakalanması ile oldukça kolay aydınlatılacağa benzemektedir.

Nitekim, Danıştay’a saldırı ve saldırganın yakalanmasıyla  Cumhuriyet gazetesine saldırı da kısmen aydınlanmış oldu. Hatta hemen tüm failler yakalanmış oldu.

İşin polisiye aşamasının daha derinden seyreden asıl amaca ışık tutabilmesi için iki perdenin daha aydınlanması gerekir.

Bunlardan biri, ilk anda kamuoyuna yansıyan görüntü ve ifadelerin yanıltıcı ve hedef saptırıcı unsurlardan arındırılıp, böyle bir süzgeçten geçirildikten sonra faillerin gerçek yüzünün netleştirilmesi aşamasıdır. Örneğin, Danıştay’ya saldırı düzenleyen saldırganın saldırı esnasında dinsel sloganlar atması, arabada bulunan gazete ve sair malzemelerin yorumlanması gerekir. Çok büyük bir olasılıkla, bu tür makyaj malzemeleri hedef saptırmaya yönelik olabilir. Siyasal köken itibariyle, kendilerini milliyetçi olarak niteleyenlerle, dinci (siyasal ortama çekildiği için “dinci” kavramı uygun düşer) olarak niteleyenler arasında bir ayırımın yapılması gerekmektedir. Diğer bir deyişle, hareketin ırkçılık temeline mi, yoksa dincilik temeline mi dayandığı ortaya koyulmalıdır.

Tüm bu ve benzeri aydınlatıcı bilgiler, tetikçilerin ve arkadaki güçlerin aydınlatılmasına yardım ediyor olsa da, saldırının çok daha geri plândaki destekçilerinin ve/veya böylesi bulanıklıktan hoşlananların açığa çıkarılmasında yetersiz kalabilir.

Ancak, hangi cepheden gelirse gelsin, amaç çok açık; Türkiye’yi kaosa sürüklemek! Burada da şu konuda karar verilmesi gerekmektedir: Kaostan kimler, hangi yönde ve ne tür bir çıkış umulmaktadır? Kaos sonucunda bu sistem içinde salt iktidar değişikliği mi hedeflenmektedir, dincilere daha fazla alan açılması mı, yoksa, tam tersine, dincilik karşıtları kışkırtılarak, dinciliği baskılamak mı hedeflenmektedir? Ekonomik ve siyasal hedefler de olabilir. Örneğin, AB müzakere süreçlerinin aksaması isteniyor olabileceği gibi, yeşil sermaye olarak nitelenen sermaye grubunun geriletilmesi de amaçlanıyor olabilir. Amaç, her ne olursa olsun, bir noktada kesişmektedir: O da, kaos yaratarak, siyasal ve/veya ekonomik gidişatı değiştirmek! Amaçların kesiştiği diğer nokta ise, ekonomik ve/veya toplumsal gidişata toplumsal karar süreçlerini tıkayıp, dikta yolunu açmaktır!

Her toplum dış veya iç güçlerin saldırgan hedefidir. Bundan Türkiye kaçınamayacağı gibi, ABD ya da Avrupa ülkeleri de kaçınamaz. Böylesi siyasal saldırıdan kurtulmanın tek yönü ülkelerin sağlam ekonomik ve sosyal güçle ayakta durabilme kapasitelerini yüksek tutmaktır. Türkiye, henüz tam gelişmemiş ekonomik yapısı ve oldukça sarsıntılı sosyal yapısı ile bağışıklığı çok düşük düzeydedir ve her türlü dış ve iç şoklara çok açıktır. Bu siyasal  iktidar, maalesef, söylem ve tavırlarıyla zaten pamuk ipliğine bağlı olan sosyal ve siyasal  dengeleri sarsmış ve pusuda bekleyen tüm iç ve dış düşmanlara tarihin en büyük fırsatını sağlamıştır. Dengesiz, belki de kasıtlı tutum ve davranışları ile, böyle bir olaya sebep olma sorumluluğundan kurtulamayacak olan mevcut siyasal iktidar da topluma karşı hesap vermek zorundadır.    

Siyasal iktidarın hangi iç ve dış sosyal tabana dayanarak bu manevraları yaptığını ve söz konusu dalgalanmaların sosyo-ekonomik alt-yapısını da gelecek sefere tartışmak üzere.

1594460cookie-checkDanıştay’a saldırının altı ve üstü

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.