Derin sularda yüzmek…

Ege’den güneye doğru yollarına devam etmeyi tercih edenler veya hayatta kalmayı becerebilenler  büyümeye devam ederler ve dirençli olmanın ödülü ile Kofana formunda ulaşırlar sıcak sulara…


Burda en çetin etaplardan biri boğaz geçişidir… Tıpkı taşradan İstanbul’a gelip orda barınabilmek gibidir boğazın ters akıntılı suları… Üst akıntı kuzey güney yönünde görünürken, tehlikeli alt akıntılar vardır güneyden kuzey yönüne akan… Girdaplar vardır, anaforlar vardır doğal ve yapay… İstanbul denizlerinin kurt avcıları ve onların ağları, kurt kapanları vardır…  Akıntılara nasıl kapıldıklarını veya nasıl avlandıklarını bile anlayamazlar çoğu… Ve sudan çıkmış balığa dönerler…


Ve çoğu kaybolur giderler durgun sularda yüzmeye alışık olanların… Büyüdüğünü hissettikçe, evrim yasaları gereği, kendi sularına sığamayanların doğal olarak atıldıkları göç macerası, hedefe başarıyla ulaşılan yerde bile, Güney Ege’li bir kurt balıkçı oltasının ucunda da sonlanabilir hiç umulmadık bir anda…


Çinekoptan başlayarak Kofana olana kadar her formasyonu ile denizlerin en güzel lezzetlerinden birini insana sunan ve orijini serin sular olan bu damak lezzetinin yaşam süreci, şöyle veya böyle, sular ısınınca sonlanır… Ve sığlaşınca…


Zengin sofralarının olduğu kadar, zaman zaman fakirlerin kursağından geçen  tek et olma asaletini de taşır genel anlamda balık…  İnsanların balık sevgisinin bedelini balık öder…  Sevginin bir bedeli olması ne kadar kötü… Hele böyle acı bir bedeli… Tıpkı giyim kuşam tutkusunun bedelinin, kuzey kutbunun ıssız buzullarının arasında dahi bulunup, işkence edilerek öldürülen foklara bile ödettirilmesi gibi…


Aziz Nesin’ın küçük balık ve büyük balık hikayesini bilirsiniz… Küçük balık hep büyük balığın arkasından gider, büyük balığın pislikleri ile beslenirmiş, beslene beslene iyice semirmiş, büyük balıktan daha büyük bir balık olmuş ve bir gün onu da yemiş, sonra aç kalmış ölmüş… Oysa büyük balık onu severmiş ve korurmuş…


En büyük istismar sevgi istismarıdır… En acıtan acı, iyi niyetin ve saf dostluğun karşıdaki tarafından kullanılmasının acısıdır… Yani vefasızlığa uğramaktır… İyi niyetlilik işte böyle ölüyor hücre hücre…


Kendini kurt sanan çakal misali, dünya, ya kendini kofana sanan  çinekoplara kalıyor, ya da, yaşam kıyıları boyunca insana sunulan en has yaşam lezzeti olan sevgi bile, bu en vahşi yaratık tarafından böyle hoyratça ele geçirilip kökü kazınarak tüketiliyor, tirol gibi… Bir daha geri gelmemecesine…


Derinlere açıldıkça, her balığı, denizde yüzen tatlı su sazanı sanıyorlar acemi avcılar…


Onun için keşke aklıselim, hep Çinekop olarak kalsa kendi sularında… Sağduyulu bir Kofana tecrübesiyle…


 

689460cookie-checkDerin sularda yüzmek…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.