Devlet, Merkezi Örgüt, kapitalizm ve Sosyalizm

DEVLET, MERKEZΠ ÖRGÜT,  KAPİTALİZM  VE  SOSYALİZM•

Yeni Dünya Düzeni’nin bir yüzünü krize girmiş merkez kapitalizmin krizi aşma çabası ile tüm yerküreyi emperyalist amaçlarına hizmet etmek, diğer yüzünü ise, kapitalizmin derinleştirdiği yoksulluk karşısında gelişebilecek komünizm tehlikesinin önünü kesmek oluşturmaktadır, kanaatindeyim. Bu savın ikinci ayağını kısaca tartışabilmek için, günümüzde devlet ve merkezî yapı sistemlerine sistematik olarak çatma ve bu kavramları çürütmeye çalışma hedeflerini kısaca tartışmak istiyorum.

Kapitalizm, açıktır ki, ulus devlet içinde gelişmiş, serpilmiş ve günümüzün küreselleşme akımını başlatmıştır. Diğer bir ifade ile, bir tür siyasal-yönetsel biçim olan ulus devlet de kapitalizm ile birlikte yaşama geçmiştir. Kısacası, kapitalizm de, yaşaması ve gelişmesi için devlet aygıtına gereksinme duymuştur. Ancak, devlet örgütü çatısı altında gelişen kapitalizm, genetik yapısı ve dokusu gereği olan plânsızlık ve atomistik davranış kalıbı ile, piyasa denen yol haritası dışında bir yürüyüş şeması tanımaz. Günümüzün gelişmiş kapitalist dokunun dayattığı, devletin küçültülmesi ve piyasa kurallarının yaygınlaştırılması dayatması, bir zamanlar sermayenin çıkarı gereği piyasaya kısmen girmiş olan devletin  tamamen piyasadan çekilmesi anlamında, oluşumun zirveye ulaştığı aşamaya işaret etmektedir. O kadar ki, günümüz kapitalizminde siyaset ya da devlet ekonomiyi ve toplumu yönetmemekte, tam tersine, ekonomi siyaseti, devleti ve tüm toplumu yönetmektedir.
 Günümüz kapitalist sistemin diğer bir özelliği de, plânlama kavram ve uygulamasına yeşil ışık yakmamasıdır. Piyasanın tüm kısa-dönemli ve dengesiz uygulama ve yürüyüşlerine rağmen, plânlama kavram ve uygulamasının kapitalist sistemde hemen hiç yeri yoktur. Türkiye’de olduğu gibi, plânlama yapılsa dahî, uygulama plâna uygun olarak yapılmamaktadır. Bunun iki bariz nedeni vardır. Bir kere, yazılı bir metin olarak plân, politik olarak açıkça güç dengesizlikleri doğrultusunda değil, görece güçsüzleri de koruyacak nitelikte yapılıyor olacağından, güç dengeleri (daha doğrusu dengesizliği) altında çalışan piyasanın yürüyüş patikalarını bozabileceğinden, sistemin güçlüleri tarafından arzulanmaz. İkincisi de, toplum için en uygun bir  plân yapılmış olsa dahî, plânın uygulanması gerçekleştirilemez, çünkü uygulama için gerekli kaynaklar mahdut sayıdaki güçlülerin elindedir. Bu koşullar altında plân denen bir metin hazırlanabilir, fakat bu metin güçlülerin talep ve tercihlerinin kibarca formüle edilmiş ifadesinden öteye geçemez. Örneğin, Türkiye’de de son plânlar küreselleşmeyi yüceltmekte ve ekonomiyi uyarlamak için devletin küçültülmesini ve özelleştirmeyi hedef olarak belirlemektedir.

Şu hale göre, kapitalist sistem de, bizzat sermayenin korunması ve geliştirilmesi için, çok da doğal olarak, devlet denen organa gereksinme duyar, hatta onsuz varlığını sürdüremez. Ancak, kapitalizmin devlet denen organizmaya gereksinimi, ekonominin korunması ve geliştirilmesi için olmakla beraber, kesinlikle ekonominin plânlanması ve işletilmesi için değildir. Kapitalizm, devletin silâh, para ve maliye erklerini kendi çıkarı doğrultusunda yönlendirir ve denetler. Kapitalizmde güç merkezleri sermaye tarafından temsil edildiğinden, bunun üzerinde ayrı bir güç merkezi söz konusu olamaz. Bunun için, kapitalist sistemde ekonomi devleti yönetir; bunun için kapitalist sistemde plânlamaya yer yoktur; hatta bunun için kapitalizmde çok partili siyasal sisteme de gerçek anlamda yer yoktur. ABD dünyanın en büyük ve gelişmiş ekonomisi olmakla beraber sadece ikili parti sistemine sahiptir. Kapitalist sistemde sermaye tüm sisteme hakim oldukça, siyaseti belirlemekle yükümlü görülen siyasî parti sayısında azalma görülür. Çünkü, sistemi artık başat sermaye güçleri yönetmektedir.

Buna mukabil, sosyalist sisteme baktığımızda, bu sistemde ağırlıklı olarak  uygulanan plânlama ve görece merkezî yönetim sistemi piyasa güçlerini ve atomistik davranışları devre dışında tutmakta ve/veya bu güçlerin merkezî denetim güçleri doğrultusunda çalışmalarını sağlamaktadır. Bu olgu, çoğu kimseyi sosyalizmin demokratik bir rejim olmadığı yönünde düşünceye sevk etmektedir. Oysa bu düşünce ve görüş doğru değildir. Zira, kapitalizmde bireylerin tercihlerine açık olan ve bu nedenle sisteme demokratik görüntü sağlayan olgu, az sayıda kapitalist tarafından saptanmış ve topluma sunulmuş seçenekler arasında bireyin görece serbest seçiş hakkının olmasıdır. Buna karşın, sosyalizmde ekonominin yönetilmesinde, temsilcileri kanalı ile bireyler karara katılır ve böylece oluşturulan ekonomide alınan kararlara uyar. Açıktır ki, her iki sistem de yönetilmektedir ve toplumdan uyum talep etmektedir. Kapitalist sistem az sayıda sermaye tarafından ve sermayenin çıkarı doğrultusunda yönetilirken, sosyalizm temsilciler eliyle tüm toplum tarafından ve toplumun çıkarı doğrultusunda yönetilir. Kapitalist sistem atomize davranış kalıbı içinde devinirken, sosyalizm sistem görece merkezî plânlama ve denetim altında yürütülür.

Yeni Dünya Düzeni çerçevesinde, sosyalizmin önüne koyulmaya çalışılan en önemli engeller, siyasal-yönetsel olarak, sistemi merkezden yönetimden uzaklaştırıp, yerelleştirmek; ekonomik olarak, toplumsal önceliklere göre yapılan plânlamadan uzaklaştırıp, bireyselci ve atomize piyasa düzeni içine atmak; sosyolojik algılama olarak da, toplumsalcı yaklaşımı despotik, bireyselci yaklaşımı ise demokratik göstermek olarak sayılabilir. Maalesef, kapitalizmin savları, ilk bakışta, cazip ve inandırıcı gibi gözükmektedir

___________

* Prof. Dr.

 

1594600cookie-checkDevlet, Merkezi Örgüt, kapitalizm ve Sosyalizm

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.