Dünyaya açılan kapılar / Bir kitap tanıtımı

Hepimiz bir hücrede yaşıyoruz. Elbette bu hücrenin varlığını görebilmek için ufkumuzun açık olması gerekiyor. Göremeyenler için bakmanın bir anlamı nasıl yoksa, görmeyi beceremeyenler için de gerçeklerin bir anlamı olduğu söylenemez.

Sonsuz uzayın derinliklerinde evrenin bir köşesinde salınan küçük bir gezegenin uzaklardan nokta kadar bile görülmeyen bir parçasında, bir ülkede, milyonlarca ya da binlerce insanın içinde fark edilmeden yaşıyoruz. Deyim yerindeyse, “bugün varız, yarın yoğuz.” Peki, bütün bunları bilmek, bize ne kazandırır?

Hayata Jeremy Bentham gibi faydacı yaklaşmıyorum. Nerede yaşadığımız, hangi koşullarda hayatımızı sürdürdüğümüz ve kimler tarafından ne ölçüde denetim altında tutulduğumuz konusunda fikir sahibi olmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bunun ismi, “farkındalık”tır. İnsanı diğer canlı varlıklardan, özellikle de hayvanlardan ayıran temel özelliğin farkındalık olmadığını kim söyleyebilir?

Dünyada küçücük bir noktayız. Belirli bir zaman diliminde görülen ve hemencecik kaybolan bir yıldız gibi kayıp gidiyoruz. Öyleyse, farkındalık yaratmamız, hayatımıza anlam katabilir. Nerede olduğumuz, nereden geldiğimiz, nereye gittiğimiz konusunda fikriniz yoksa, gerçekleri göremezsiniz. Göremezseniz, bakmanızın ne anlamı olabilir ki?

Uzayın sonsuz derinliklerinde küçük bir gezegenin minnacık bir noktasında kısacık yaşamımız sürüp bitiyor. Bu durumda, bir hücrede yaşadığımız söylenebilir mi?

Evet, bir hücrede yaşıyoruz ve bizi bu hücrenin dışına taşıran pencereler açmamız gerekiyor. İşte bu pencereler, televizyonlar, telefonlar, internet ve diğer kitle iletişim araçlarıdır. Hücrelerimizden dışarı açılan en eski, en özgür ve en gerçekçi pencereler ise kitaplardır. Kitapların kağıt kokusu, onların erdemidir. Bu erdemi koklamadan hayatın anlamı nasıl bilinebilir?

Gazeteci Eşref Güvenir, 10 Eylül 2010 tarihli gazete köşesinde yazdığı makalede, anlamlı bir cümle kurmuş. Bu cümlenin altını çizmek istiyorum : “Arslan Mengüç yazmaya, biz okumaya devam ediyoruz.” Vatansever, demokrat kişiliği ve insana değer veren üstün nitelikleriyle hepimizin ağabeyi olan Arslan Mengüç, yine bir sürprizle karşımıza çıkmış. Hücrelerimize bir pencere daha açıyor. Bu kez, tek bir kitapta iki kitabı toplayarak yapıyor sürprizini.

Arslan Mengüç, hepimizin ihmal ettiği Güney’de Kalan Kıbrıs mirasını gerek dergilerde, gerekse de televizyonlarda ilgimizi çekecek biçimde gündemde tuttu. Şimdi bu konuyu, yeni kitabında ölümsüzleştirmiş. Güney Kıbrıs’tan Röportajlar ile Güney’de Kalan Kıbrıs’ı gündemimize taşıyan Arslan Mengüç, bu çalışmalarını yapmak için gittiği Güney’de yaşadığı kişisel anılardan oluşan güzel denemeleri ve yazılarıyla da kitabını farklılaştırmış. Sonuçta, iki kitap bir arada okuyucunun hizmetine sunulmuş.

Hücrelerimize açılan kapılar olan kitaplar ve yazarlar, uygarlığın ve çağdaşlığın gerçek sahipleridir. Arslan Mengüç de Kıbrıs Türkleri için dünyaya açılan pencereler açan kitaplarıyla hepimizin sevdiği ve beğendiği eserler üretmeye devam ediyor. Türk Kültür Kıbrıs Yayınları’ndan çıkan ve “Güney’de Kalan Kıbrıs” ve “Sevgilim” eserlerini tek bir kitapta toplayan Arslan Mengüç’e, eline ve kalemine sağlık demek istiyorum.

Arslan abi, sen yaz, biz de okumaya devam edeceğiz.

673700cookie-checkDünyaya açılan kapılar / Bir kitap tanıtımı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.