DOĞADAN… Sivil toplum kurumlarıyla paslaşma

Cesaretimi topladım. Geçmişteki hikayeleri aklımdan bir kez daha geçirdim. Yazabilir miyim acaba? Kaç kişi eleştirir, kaç kişi anlayış gösterir?
 
“Bahçemde iki belediye görevlisi ağaçlarımı kesiyorlar siz nerdesiniz? Siz nasıl bir sivil toplum kuruluşusunuz böyle?”

“Bu deltaya dünyanın en büyük ikinci limanı yapılıyor ve siz durduramıyorsunuz, aklım almıyor, zaten ne işe yarar ki sivil toplum kuruluşları? ”

“Derhal buraya birilerini göndermenizi istiyorum, moloz döküyorlar, bak bu ikinci kamyon, bak hala döküyorlar. Ne? Jandarmayı mı arayabilirim, ben mi arayacağım jandarmayı, ya siz ne yapıyorsunuz, sizin işiniz ne? Siz arayın. Bakın size bir görev veriyorum, yarın sadece siz değil bütün basını televizyonları buraya taşıyacaksınız, bütün gazeteler yazacak, televizyonlar gösterecek, karışmam” 

“Koskoca göl 10 yıl önce kurumuş, demek ki siz seyretmişsiniz, bu gerçekten bir skandal! Nasıl kıydınız o canım göle, ki o gölde milyonlarca balık yaşıyordu kim bilir. Acımasızsınız, hatta suçlu olan sizsiniz. Zaten geçen sefer orman yasasını protesto için 100 kişiyi bile toplayamamıştınız”

Elinize telefonu alma cesaretini gösterip veya zahmetine katlanıp bir sivil toplum kuruluşunu aradığınızda aklımızdan ne geçer?

“Bu aradığım sivil toplum kuruluşunun görevi doğayı korumaktır.”

Tamam.

“Ben koordinatları verince bir ok gibi fırlamalı iki eli kanda da olsa benim canımı sıkan bu doğa tahribini bir yağ sökücü deterjan maharetiyle yok etmeli. Ayrıca kocamın peşine taktığım ajan gibi, neler yapmakta olduğunu ve alanla ilgili her türlü gelişmeyi anında bana raporlamalı. Bu yıllarca sürebilir. Yok eğer bunu yapamıyorsa ya da yaptıkları o sorunu ortadan kaldıramıyorsa, bakın açıkça söylüyorum o kurumdan bir hayır yoktur.”

İşte tam da burada yanlış veya eksik bir şeyler yok mu? Bu durumla her gün yüzleşen biri olarak -eğer kulak verirseniz- diyorum ki, burada önemli bir sorun var.  

Sivil toplum kurumlarına hep beraber biraz daha yakından bakmalı.

Bu kurumlar kaç kişiden oluşur, neye benzer, bir tür devlet kurumunu mu andırır ya da yüzlerce çalışanı olan büyükçe bir teşkilata mı benzer? Resmi değil sivil olduğuna göre devletin yetişemedikleri yoksa yapamadıklarını gerçekleştirebilecek bir tür destek kuvvet midir? Detektifler gibi erişilmezleri erişilir kılabilir, bilinmeyeni ortaya çıkarabilir, daha önce düşünülmeyenleri düşünebilir mi? Bilimsel ve/ya hukuksal zemine dayanan görüşlerini kolaylıkla kabul ettirebilir kararlara yansıtılabilir mi? Örneğin bir yazı gönderdiğinde resmi kurumlar sarsılır ve gereğini yerine getirir veya basının gündemi farklıymış ne demek, verdiği haber bomba gibi gündeme düşer sayfalarca haftalarca yayınlanır mı? Doğruyu anlatma sorumluluğunun peşinde gerekirse sorunu yaratan yatırımcıyı veya karar vericiyi esir alacak, tehdit edecek sürüm sürüm süründürerek niyetlerini bozacak, olmadı benzin döküp kendini yakacak türden insanlardan mı oluşur? 

Evet bu kadar olmasa da doğayla ilgili bir sivil toplum kurumunun amacı doğa korumayla ilgili sorunu anlamak ve çözmektir. Ama bunu nasıl yaptığı, her şeyi fevkalade çözeceğim iddiasında olup olmadığı çok önemli.

Ben söyleyeyim nasıl yaptığını.

Birkaç öncelikli ve örnek konu seçilir -çoğunlukla kilit konulardır bunlar- ve ciddi uzun soluklu bir mücadele verilir. Bu sorumluluk bazen farklı sivil toplum kurumları arasında paylaşılır; kimi kurumlar bilimsel veriler üzerine, kimi hukuki açıdan takibe, kimi sorunun zeminindeki eğitimsel eksikliği giderici çalışmalara, kimi de kamuoyunun dikkatini çekici veya caydırıcı gösterilere yoğunlaşır. Uzun vadeli bir işbirliğidir bu, herkes elinden geleni yapmaya çalışır. Bu aynı zamanda her şeyi fevkalade ben çözerim iddiasının olmadığını da ortaya koyar, ama asıl sorumluluk paylaşımı farklı bir noktadadır.

Bunun için biraz daha yakından bakmamız gerekiyor.

Sivil toplum kurumu demek, o konuya ilgi gösteren veya gösterebilecek olanlar demektir.  Uzun vadeli hedeflere ulaşmak için sivil toplum kurumlarının temel vizyonu; aydınlatıcı örnekler aracılığıyla sivil toplumu harekete geçirmek, konunun asıl sahiplerince sahiplenilmesini sağlamaktır. Çünkü hiçbir kurum dev bir coğrafyada ortaya çıkan her soruna aynı hararetle 115 imdat misali yetişemez. Yürütülen bütün çalışmalar, sizi kazanabilmek, doğrulara olan inancımızı kuvvetlendirmek, birlikte hareket edebilme kabiliyetimizi geliştirmek içindir. Akla yakın olanı sizinle birlikte sorgulamak, doğrulamak ve kullanmaktır.

Bize gerçek ve uzun vadeli sonuçlar verebilecek olan budur.

Sivil toplum kuruluşlarının doğrudan yetkileri yoktur, katıldıkları veya katılmalarına imkan verilmeyen karar süreçlerini etkilemek için iyi çalışılmış bilimsel ve hukuki dayanaklara sahip olmaları yanında temsil ettikleri ve destek aldıkları kitlenin büyüklüğü son derece önemlidir. Kurumlar sorun alanlarını temsil eden birkaç örnek üzerinde yoğunlaşırlar. Bu kısıtlı alanın dışındaki her bir sorun alanı için konuyu sahiplenen kimselerle ve konuya sahip çıkılma ölçüsünde çalışabilirler. İhbar etme dışında sivil katkı esirgendiğinde sahiplendirme amacı kaybedilmiş, gerçek ve uzun vadeli sonuçtan uzaklaşılmış olur.

İşte bu açıdan, telefonu açmadan ve mesajınızı yollamadan önce konunun dışında kalma lüksünüz olmadığını unutmayın. Kurumların sizi konuya dahil etmek için getirdiği önerilere açık olun çünkü asıl cesaret ve tılsım sizin varlığınızda, harekete geçme cesaretinizde ve yaratıcılığınızda.

Böylece bir gün “sorgun ormanı yürüyüşü”ne 50’den fazla kişi katılabilir, her bir önemli doğa alanını tahribe önce orada yaşayanlar karşı koyar, gelişigüzel plansız yapılaşmalar tarihe karışır, sivil toplum karar süreçlerinde hak ettiği yeri bulur.

Size daha çok benzesinler, daha cesaretli ve güçlü olabilsinler diye sivil toplumun bir parçası,  destekçisi, üyesi, gönüllüsü, takipçisi, dostu ama bunlardan mutlaka biri olun.

Sağlıcakla.

1089580cookie-checkDOĞADAN… Sivil toplum kurumlarıyla paslaşma

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.