Duyarlılılığını kaybeden insanlık

Desensitizasyon, hassasiyeti azaltmak, duyarsızlaştırmak demektir.

Tıpta alerjisi olan kişilerin tedavisinde kullanılan etkili bir metoddur. Hastaya alerjik olduğu ilacın küçük dozdan başlanarak belirli zaman aralıkları ile artırılarak verilmesi ve sonunda hastanın bu ilacı kullanabiliyor (tolere edebiliyor) olması işlemi.

Benim bu yazıda esas değinmek istediğim konu sosyal desensitizasyon konusudur. Toplumsal duyarlılığımızın, hassasiyetimizin zaman aşımında büyük bir yozlaşmaya uğramasından bahsediyorum.

Bir zamanlar Afrika’da kuraklıkla karşılaşan ülkelerdeki gıdasızlıktan karınları şişmiş çocukları haber bültenlerinde görmemizin şokunu çok uzun bir süre üzerimizden atamazdık. Hatırlıyor musunuz? Şimdi öyle mi? Medya bu tür haberlere çok az yer verir oldu. Eskiden olduğu gibi yardım kurumları veya tv kampanyalarına bağış yapan kaç kişimiz var? “Vah vah, yazık” diyerek geçiştiririz.

Geçtiğimiz kısa bir dönem içerisinde çok büyük iki facia ile karşılaştık. Coronavirüs pandemisi ve Türkiye depremi. Toplumlarımızdan çok yüksek sayıda fertlerimizi kaybettik. Şimdi duyuyorum ki depremzedelere bağış amaçlı bir etkinliği, o bölgedeki  seçmenlere kızarak boykot eden kişiler olmuş. Ateş düştüğü yeri yaktı. 5 ay içerisinde depremzedelere karşı duyarlılık siyasetin kurbanı oldu.

Topluma hizmetleri ile tanınan değerli toplum fertlerimiz zamansız olarak yaşamı terkettiklerinde anma etkinliklerinde nutuklar atılır. Unutmayacağız, yaşatacağız gibi içi boş sözler söylenir. Ağlar dövünürüz. Sonuç? Bu güzel insanlar sadece aileleri tarafından hatırlanırlar. Ölüm yıldönümlerinde birkaç kişinin sosyal medya sayfasında “Unutmayacağız” sözleri tekrarlanır. Anılarını sürekli kılmak için hiçbir adım atılmaz.

Yukarıda pandemiden bahsettim. Geçtiğimiz hafta bir yıl önce başlatılmasına karar verilen Pandemi Soruşturması başladı. Değişik parti milletvekillerinden oluşan komite (çoğunluk Muhafazakar Partiden) o zamanki Başbakan Boris Johnson’u kasıtlı olarak meclisi yanılttığına, yani yalan söylediğine karar verdi. Boris sonucu önceden tahmin edip milletvekilliğinden istifa etmeseydi ceza olarak üç ay Parlemento binasından uzaklaştırılacaktı. Düşünün. Parlemento binasına sokulmayan bir eski Başbakan!

19 Haziran tarihindeki Parlemento oylamasında komite kararı 354 Oya karşı 6 oyla onaylandı. Yani büyük çoğunluk eski Başbakanının yalançı olduğunu kabul etti. Esas konu 225 Muhafazakar milletvekilinin oylamaya katılmaması. Şimdiki Başbakan Rishi Sunak dahil.

Daha da önemlisi parti üyeleri arasında Boris’e halâ büyük bir desteğin olması. İnanılmaz bir şey. Bu gösteriyor ki seçmenler siyasetin kirliliğine o kadar alışmışlar, etik, ahlaki duyarlılıklarını kaybetmişler ki bir Başbakanın yalan söylemesi onlara vız gelebiliyor. Daha daha önemlisi Boris’in Covid döneminde milyarlarca sterlini kendi yandaşlarına aktarması ile ilgili hiçbir soruşturma açılmaması. Çünkü herkesin elleri kirli. Halkın tepkisi mi? Yok denecek kadar az.

Trump’ın Amerika Birleşik Devletlerinde partisinin Cumhurbaşkanlığı yarışmasında ilk sırada olması da o ülke için başka bir utanç. Kıbrıs’tan, Türkiye’den, dünyanın her yerinden daha birçok örnekler verilebilir. 

İnsanoğlunun / kızının sosyal duyarlılığını kaybetmesinin birçok nedenleri var. Kötü yöneticilere o kadar alışmışız ki yaptıkları etik dışı şeyleri normelleştirmeye başladık. Bunda çıkarcı, yandaş medyanın büyük rolü vardır. Birçok ülkelerde etik değerlerini kaybetmiş, kasıtlı yalan, yanlış haber yaparak (false news) toplumları kandıran tehlikeli bir medya türedi. Tabii sosyal medya da bu durumun yaygınlaşmasında önemli bir rol oynuyor ve sorgulama yetisi gelişmemiş kitleleri yönlendiriyor. Bunlar sadece birkaç neden. 

Değerli okurlar, tıpta desensitizasyon tedavi yöntemleri hastanın iyileşmesi için etkili bir şekilde kullanılır. Halbuki kötülükler karşısında kılını kıpırdatmayan, kötü siyasetçilere karşı tavır koymayan, güçsüzleri savunmayan, etik, ahlaki değerlerin ihlaline kayıtsız kalan, kısacası sosyal alanlarda desensitize olan toplumların iyileştirilmesi çok zordur.

İnsanlığın ar damarının kopmasına ramak kaldı. Dikkat. 

Bir insanın değeri, toplumsal işbölümünde üzerine düşen yeri ne ölçüde doldurduğuna bakılarak belirlenir – Alfred Adler

2698590cookie-checkDuyarlılılığını kaybeden insanlık

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.