Eğilmek

Egilmek bir fiildir, egmek isine ugramaktir, mesela tabak egildi, yemek döküldü deriz. Mesela, insan basini eger, selam verir, belini eger, yani egilip ayakkabisini giyer, bunlar dogal hareketlerdir, insan yapmak istedigi hareketi yapar, saglikli bir insan olarak…hiç kimse de neden egiliyorsun diyemez kimseye…çünkü özgürlük ve bagimsizlik insanin karekterinde vardir, Atatürk böyle söyler…
Sairimiz Sabahattin ALI, ”Basin öne egilmesin, Aldirme gönül aldirma, Agladigin duyulmasin, Aldirma gönül aldirma ” siirini yazmis, Sanatçi Kerem GÜNEY müziklemis ve birçok yorumcu bu türküyü söyler…
Ozanimiz Kul HÜSEYIN, ”Egildim, bir dolu içtim, Pirin elinden, elinden, Yandi yüregim kül oldu, Narin elinden, elinden ” diye söyler…
Egilmenin asaletini Salkimsögüt’te seyretmeye doyamam, rüzgarla dansediyor, sevdigine naz ediyor, gerçekle yarisiyor, hayalle yasiyor gibi gelir bana, belki siirlerde, sarkilarda çok okuyup-dinledigim için, çok yakin hissederim Salkimsögüt’ü kendime, insan gibi suya hasretini bildigim içindir bu belki de…

1928 senesinde SALKIMSÖGÜT isimli siirini yazmis, ”basucumda bir agaç olsun yeter”, diye vasiyet eden sairimiz Nazim Hikmet RAN…
Bu siirin son iki misrasinda, ”Aglama salkimsögüt aglama, Kara suyun aynasinda el baglama, el baglama, aglama!” diyor.
Barissever insanlarin son isteklerini bile yerine getiremeyecek kadar yetersiziz bence, empati’den yoksunuz…
23 Ocak 2007 idi, bir baska barissever Hrant DINK’i ebedi istirahatgahina ugurlarken, yüz binlerce kisi, ”Hepimiz Ermeniyiz” yazan, ellerimizdeki pankartlarla yürürken, elbette barisin önünde egiliyorduk, sevginin, sayginin, empati’nin önünde egiliyorduk, barissever insanlarin aramizdan yokedilmesi zulmüne ”hayir” diyorduk, ”savasa ve intikama hayir” dedigimiz gibi…
Ülkemizin yetistirdigi nadir siyasetçi-sanatçi insanlardan birisi olan Zülfü LIVANELI’nin ezgiledigi ve yorumladigi, sözlerini Ahmet ÇUHACI’ nin yazdigi ”Sevda degil” sarkisinda, söyle söylüyor. ”Egil salkimsögüt egil, Bu benim ki sevda degil, Egil yagmur, rüzgar egil, Bu benim ki sevda degil.” Bu sarkinin sözleri, kimilerince Nazim Hikmet RAN’in zannedilir, bir kez daha, sairinin Ahmet ÇUHACI oldugunu hatirlatmak gerek diye düsünüyorum…
Ahmet ALTAN, yazilarindan dolayi yargilanmis, çok kahir çekmis yazarlarimizdan birisidir, bence. 1985 de yayimladigi ”Sudaki iz” adli ikinci kitabi toplatilmis, müstehcenlikten yargilanarak, mahkeme karariyla, kitabi yakilmistir. Insana, duydugu zaman bile, ne kadar ürkütücü geliyor, bir de empati kursak, nasil bir yürek yangini oldugunu anlamak, hiç de zor olmaz zannederim…
Ahmet ALTAN’in yakilmayan bir kitabinda, yahut köse yazisinda okumustum, ”egil diyorlar, esas siz egilin diyorum” diye yazmisti, çok sevmistim, zaten kitaplarinda bahsettigi Sair ve Yazarlarin anekdotlariyla da bilgilenir ve mutlu olurum, esasinda yalniz olmadigmi hisseder, kendimi iyi hissederim. Yalniz anlam veremedigim bir telefon konusmamizda olmustu kendisiyle, mazide, yani Ahmet ALTAN’in TARAF GAZETESI’ ne basladigi zamandi. Ben kendisini aradigimda Paris’teydi, kendisine MEDYA’ nin hakkimda, israrla bilgi kirliligi olusturdugunu, kamuoyu ve hukuk karsisinda beni yalan bir zemine oturttugunu, belgelerle kendisine açiklamak istedigimi söyledim, yalan haberlerin benim ruhuma çok agir geldigini, mümkünse düzeltilmesini rica ettim, döner-dönmez seni arayacagim dedi, ülkemize dönünce beni aradi da, fakat ne hikmetse bilgilenmekten de, yayinlamaktan da vazgeçti, önce telefonda, su an toplantidayim, toplantidan sonra seni arayacagim dedi, aramadi, hatta telefonunu kapatti, ben de bir daha aramadim, sormadim bile, sadece gönül gözümle gördüm, zaman da beni hakli çikardi, kamuoyu da görebildigi kadar herkesi ve herseyi görmeye devam ediyor hala…
Mehmet ALTAN ise STAR GAZETESI’ndeki köse yazisinda TOTO KARACA ile ilgili bir gerçegi, Ali Talip ÖZDEMIR döneminde yasanan ”sokaga sanatçinin isminin verilip derhal geri kaldirilmasi” olayini yazmisdi sadece, beni dinleyip baska gerçekleri yazacak vakti ve istegi olmamisti, haksizlik etmeyeyim, ülkemdeki tek gerçekçi gazeteci Mehmet ALTAN degildi ki, sagolsun ondan evvel STAR GAZETESI Basyazari olan Halit KAKINÇ bazi yanlis bilgileri düzeltmisti kösesinde, sagolsun, hep var olsun gerçekçi yazarlarimizin tümü…
Ne yazik ki, düzeltilmesi gereken yanlislar daglarca olunca, bir köse yeterli olamiyor, bu herkes için geçerli, bu yüzden, davalar bitmiyor, geriye dönmeler, dönememeler, zaman asimlari v.b. sürüp gidiyor, hayat bitiyor, yazilan yalanlar, karalama komplolari bitmek bilmiyor…
Ve Baba Çetin ALTAN’la gerçeklestirdigimiz bir telefon konusmasinda ise bana söyle söylemisti, ”kibar kadin, zarif kadin, sen bunlara bosver…”
Çok degerli bir Baba ve Ogullari, herkes çok net bence, hatta torun Sanem ALTAN da çok seffaf…ne güzel, hep gerçekleri yazacagi umudunu veriyor insana… Bir TV röportajinda içtenlikle anlatiyordu, Bülent ECZACIBASI ile yaptigi röportaj basliginin, nasil degistirildigini teferruatli anlatiyordu, kizginligini ve kirginligini anlatiyordu, tabii O’ nun bosvermesi gerekmiyordu, kendisinin, cimbizlanmadan, ifade etmesini saglayan arkadaslari var, çok normal degil mi sizce de?
Ülkemizin Yazarlari, Sairleri, Sanatçilari, Sporculari hep kusaklarca kahir içinde yasamislar, babadan- ogula, anadan-kiza, kocadan-karisina, kayinvalideden-gelinine, hocadan-alebesine, henüz torunlara kadar gelinmedi sanirim, elbette ekonomik güçlülük güzel bir baslangiç seti çekiyor acilara ve haksizliklara…
Yine bir TV kanalinda, bir yeryüzü kanali olan STV de seyredince bilgilendim, konuklardan birisi çok takdir ettigim Sedat ERGIN Beyefendi idi, bu sohbet esnasinda ögrendim ki, Anglo-Sakson kültüründe LIBERAL solcu demek olurmus, ALTAN KARDESLER gibi, Amerikan kültüründe LIBERAL sagci demek olurmus, Taha AKYOL gibi örnekleri verilerek açiklandi…Mazide Taha AKYOL Beyefendi ile de bir telefon konusmamiz olmustu da çok yogun oldugu için, bana sadece su cümleyi söylemisti, ”Acinizi anliyorum, sabirlar diliyorum…” Sagolsun, hiç olmazsa anladigini sanarak, kendisini iyi hissediyor, bu da böyle bir Liberalizm olsun, n’apalim…?

El kapilari’ na dertlerimi söyleyecek halim ve istegim hiç yok…ben bir kadinim, bu agiti ben söylemem, söylemek istemem…Dadaloglu söylemis, Muharrem ERTAS söylemis, Neset ERTAS söylemis, Ruhi SU söylemis, Cem KARACA söylemis, KIRAÇ söylemis, Ayhan YENER söylemis, Ali ALTAY söylemis ve niceleri söyleyecek, ”Hakkimizda devlet etmis fermani , Ferman padisahin, daglar bizimdir…” diyecekler, Avsar ellerini söyleyecekler…
Ben Asik SADIK’in türküsünü söyleyecegim, Ruhi SU söylemis, Ali Ekber ÇIÇEK söylemis, Can ETILI söylemis, ben de söyleyecegim ve niceleri söyleyecek…
”El vurup yaremi incitme tabip, Bilmem sihhat bulmaz hicraneler var, Dert vurup da derde eylersin derman, Her can kabul etmez viraneler var.
Dert ehli olanlar dergaha gelir, Arayanlar elbet dermanin bulur, Sadik der ki, kimde ne var kim bilir, Gest-i güzar ettim elde neler var”
Yazar, Filozof, siirsever, içinden geldigi zaman siirleri ezbere okuyan, saygideger Çetin ALTAN üstadin, yasamisligina duydugum saygiyla, bana verdigi ”bosver” ögüdünü saygiyla egilerek kabul ediyorum, sadece bir sözümü kendisine, kendi sözüne nazire ederek hediye ediyorum, ”insan söyle bir geriye baktiginda, dört basi mamur bir ask yasamadigini görünce cani acidigi gibi, dört basi mamur bir haber yazilmadigi zaman da insanin sadece cani degil, ecdadin cani aciyor, ama söz, üstünde durmuyorum, bosveriyorum…

1634910cookie-checkEğilmek

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.