ERKAN OĞUR, İSMAİL  DEMİRCİOĞLU LONDRA’DA

SEDAT YILDIRIM SARICI * – Erkan Oğur & İsmail Hakkı Demircioğlu’nun 3 Mart Pazar akşamki Londra konseri Erkan ağabeyin kısa konuşmasıyla açıldı:

“Biz sevdiğimiz, inandığımız için, unutmamak, unutturmamak için, hatırlamak, hatırlatmak için ve zincirin kopmamasını sağlamak için, felsefi, edebi ve müzikal içeriğine inandığımız, güvendiğimiz için ve de başka bir iş yapamadığımız için çalacağız.”

Bu kalbi kalenderlik bize “beni hor görme kardeşim” diye seslenen Aşık Veysel’i (1894-1973) hatırlatır ki kendimizi eşlik eder bulduk;“topraktandır cümle beden / nefsini öldür ölmeden / böyle emretmiş Yaradan /sen kalemsin, ben uç muyum?

tabiata Veysel aşık / topraktan olduk, kardaşık / aynı yolcuyuz, yoldaşık / sen yolcusun, ben baç mıyım?”

Çocukken görme yetisini kaybeden Aşık Veysel yurdumuza hoş görmeyi öğretenlerdendi. Görme engeli olmayanlar için de Edip Harabi’nin (1853- 1917), bir asır önce yazdığı eseri yine birlikte söyledik. “kandil geceleri kandil oluruz / kandilin içinde fitil oluruz / Hakk’ı göstermeye delil oluruz / fakat kör olanlar görmez bu hâli” 

Erkan Oğur & İsmail Hakkı Demircioğlu – Fotoğraf: Ozan Deniz

Kandil gibi hepimizin bir ömrü var. Doğar, yanar, akseder ve göçer gideriz. Öylesine ömre bedel anlar, anılar, yaratılar vardır ki yanmayı temaşaya çevirirler.

BİR ÖMÜRLÜK MİSAFİR

Erkan Oğur’u tanımlamak gurbette yaşayıp hariçten gazel okuyan birini aşar. Bir müziksever olarak ancak onu tanıma gayretimi paylaşabilirim.

Üstadımızın “Bir Ömürlük Misafir” albümü bir ömürlük misafirimiz olduğu gibi müzik tarihimizde bir dönüm noktasıdır.

Erkan Oğur kopuzuyla – Fotoğraf: Ozan Deniz

Kendi icadı perdesiz gitarla kaydettiği “Fretless” adıyla Avrupa’da (1993), “Bir Ömürlük Misafir” (1996) adıyla da Türkiye’de yayınlanan albüm, kaynaklarımızın cazla bütünleşme merhalelerinin en demlenmiş ve en sarsıcı rehberi olarak müzik tarihimizde yer almıştır.

O gün bugündür Oğur, dünyanın saygın müzik yayınlarındaki makalelerde en çok yer alan sanatçımız olduğu gibi, uluslararası (masterclass) ustalık kurslarına da en çok davet edilen ustalarımızın başında gelir.

Memleketemizde geleneksel çalgı yapım anlayışı devrimsel bir sıçramayla yaratım ve gelişim evresine geçerek yeni nesillere ilham kaynağı olmuştur.

Anadolu’nun kadim tarihinde asırlara sığmaz, sınır tanımaz, tek bir inancın taşıyamayacağı eserler üstadın albümlerinde tekrar gün yüzüne çıkar ve dinletilerinde şark misafirperverliğiyle ikram edilir.

Konserimizde ikram sırası Azerbaycan Nesimi Dilcilik Enstitüsü’ne de adını veren, düşüncelerinden dolayı boynu vurulup derisi yüzülerek öldürülen Seyyid Nesimi’nin (1369-1417) deyişine gelir; “bir acaip derde düştüm herkes gider kârına / bugün buldum bugün yerim, Hak kerimdir yarına / zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına / rızkımı veren Hüda’dır kula minnet eylemem.”

İSMAİL HAKKI DEMİRCİOĞLU

Bütün bu eserler ve bu yazıya sığdıramayacağım kadar fazlası İsmail Hakkı Demircioğlu ustamızın Ruhi Su’dan devraldığı yalınlığı ve duru bir yorumuyla birleşince doyumsuz bir huzur içimize işler.

Demircioğlu sazıyla sahnede – Fotoğraf: Ozan Deniz

Ustamız “Karadeniz uşağudur.”  Yöre türkülerimizde Kurtuluş Savaşı döneminde büyük cefalarla kurtuluşumuz için didinen Karadenizli denizcilerin öyküleri de vardır. Yurdumuzun emperyalist işgalden kurtuluşu için Sovyetler Birliği’nin silah ve altın yardımları, küçük takalarla binbir güçlükle Batum’dan Trabzon ve İnebolu’ya taşınmıştır (1920-1922).

Takalar kumandanı Ketencioğlu Hacı Yakup Ağa, İpsiz Recep Kaptan, Oflu Kasım Reis, Oflu Halim Reis, Giritlioğlu Hacı Şakir Kaptan gibi denizcilerimizin çektikleri acıların türkülerimizde izleri vardır.

Karadeniz ve taka denilince elbette akla 1921 yılında Anadolu’nun kurtuluşu için mücadele eden Mustafa Suphi ve 14 Türkiye Komünist Partili arkadaşının boğdurulması da gelir.

“garip garip öter derya kuşları / su içinde uykuları, düşleri / bir gelin gelir de döker yaşları / bir yanım deryada çalkanır şimdi

Nazım ile zindanda gün be gün biri / söyletir dilsizi, ağlatır körü / bir yanım çürüyor, bir yanım diri / bir yanım deryada çalkanır şimdi”

Karadeniz denizdir de Akdeniz’in türküsü eksik kalır mı? 1943 yılında 7 İngiliz askerinin süngüleriyle can veren “Arap Ali”mizin öyküsünde İsmail Hakkı hocamıza bütün izlerler eşlik etti.

“Mağusa limanı limandır liman aman, / beni öldürende yoktur din iman 

iskeleden çıktım yan basa basa aman / Mağusa’ya vardım kan kusa kusa

uyan Alim uyan, uyanmaz oldun / yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun.”

ÇİĞDEM ASLAN & TAHİR PALALI

Konserin açılışını üstlenen ikilinin solisti Çiğdem Aslan’ı Anadolu’dan Balkanlar’a yedi dilde  söylediği şarkılarla hatırlıyoruz.

Çiğdem Aslan – Fotoğraf: Ozan Deniz

Mortissa” (2013) ve A Thousand Cranes” (2016) albümleriyle birlikte She’koyokh topluluğuyla tanınan Çiğdem Aslan, Kürt-Alevi kökeninin etkilerini öylesine içselleştirmiştir ki reenkarnasyona inanmasanız da sesini dinlediğinizde inanmak zorunda kalırsız. Yani bana öyle geliyor diyeyim. Derin, içli, içten ve katıksızdır.

Tahir Palalı’yla ilk tanıştığımda kadife ceketinden olsa gerek ABBA’nın menajeri zannettim ama meğer Elbistanlıymış. Ailesinden devraldığı saz tutkusunu yöre kültüründen kopmadan besteleriyle de geliştirme içinde olan gençlerimizden. Erkan Oğur’un yapımcılığıyla 2015 yılında kaydettiği “O” albümünde bütün enstrümanları kendisi çalmıştı.

Tahir Palalı temburuyla – Fotoğraf: Ozan Deniz

Bana göre ikilinin kendilerine has birincil özelliği revaçta olan eserlerden uzak asil bir repertuar seçimiyle müzikseverlerin karşısına çıkması. Bu konserde seslendirmiş oldukları Fuzuli’den “Hasılım yok”, Karacaoğlan’dan “Şu Yalan Dünyaya Geldim Geleli”, Ali Ekber Çiçek’ten “Kırma Gönül Şişesini”, Aşık Persian Güzel’den Kınamayın Dostlar”Sözleri Kamer Söylemez’e, müziği: Mikail Aslan’a ait “Berteng” gibi eserler gibi.

İkilinin konserinde sözleri Elbistanlı ozan Figani’ye, bestesi Tahir Palalı’ya ait bir deyiş Şubat Depremi’nde sevdiklerinden ayrı düşenlere ithaf edildi;

“sevdiğim sultanım halim gör benim / tabibim derdime bir derman eyle / bir kere perişan halim sor benim / tabibim derdime bir derman eyle

dost eyle cefayı beni kayırma / tahammül ver bana halka duyurma / Figânî’yi öldür senden ayırma / tabibim derdime bir derman eyle.”

Palalı ayrıca Elbistanlı Ali Murtaza Topal Dede bestesi bir deyişi de “gerçeklerin peşinde kendi hayatını feda eden araştırmacı yazar Julian Assange için” anonsuyla seslendirdi.

“bu derde düş olmuş sırrı kan ağlar / narı hasret oldu ciğerim dağlar / bu derde düşen cenneti neyler / biz aşığız haktan didar isteriz.”

EartH, Dünya – Fotoğraf: Ezo Sarıcı

DÜNYA

Konser 90 yıllık eski bir sinemada gerçekleşti. Son birkaç yıldır EartH (Dünya) adıyla yeniden hizmete açılmış. Konser ve tiyatro salonu olarak kullanılıyor.

Hani dünyanın en büyük sahnelerinden birine sahip bir salon dersem abartmamış olurum. 700 kişilik de oturma kapasitesi var. Dışardan bakıldığında alt katta bulunan Mersin Tantuni lokantasının üst katındaki gazoz deposuna gidecek bir kapı gibi duruyor ama meğer arkada dünya varmış.

Dünya kapısı

Madem ölümlü bu dünya, ölmeden ölümsüz eserleri bizlere bu konserde sunanlara teşekkür edelim. Bu iki ikili dünya kadar sorunun içinde bize bir başka dünya yaşattılar. Helal olsun.

__________________

*  Müzisyen de olan yazarımızın diğer çalışmalarına https://sedatsarici.com/ adresinden ulaşabilirsiniz.

 

2762030cookie-checkERKAN OĞUR, İSMAİL  DEMİRCİOĞLU LONDRA’DA

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.