FRANSA’DAN*… ABD seçimlerinde dış politika faktörü

ABD dünya kapitalist sistemin merkezidir. Bu ülkedeki her ekonomik ve politik gelişme dünyanın başka bölgelerini doğrudan etkilediği için söz konusu seçimler, uluslar arası politik güçleri tarafından dikkatle takip ediliyor.

ABD’de seçimlerinde, genellikle uluslar arası tekellerin çıkarlarını savunan Cumhuriyetçiler ve Demokratlar olarak bilinen iki parti yarışır.  Ülkenin dış politikası uluslar arası ilişkilerin en önemli halkasını oluşturduğu gibi esasen hangi parti gelirse gelsin, temelde bir değişiklik olmaz. Dışişleri bakanları genelde demokratların, savunma bakanları ise Cumhuriyetçilerin dış politikasına yakındırlar. 

Bu seçimlerde biçimsel olsa da ilkler yaşanmaktadır. Demokratların adaylarından Hillary Clinton, ABD’nin ilk kadın, Bay Barack Obama ise ilk siyahî, Cumhuriyetçi J.McCain de ilk kez 70 yaşın üzerinde seçilebilecek başkan adaylarıdır.

Seçim çalışmaları boyunca ABD’nin dış politikası ağırlıklı olarak tartışılacak. İster Demokrat parti adayı isterse Cumhuriyetçi adayı kazansın ABD’nin bugünkü neo-con’cuların uygulamakta olduğu dış politikada önemli bir revizyon yaşanacak.
ABD’yi 21.yüzyılın küresel sisteminin yeni ‘Roma veya Kartaca imparatoru’ olarak gören Bush ve ekibi Evangelistler dünyayı tek başına yönetme politikasını uygulamaya koydular. ‘Dünyanın bütün sınırları ABD sınırlarıdır’ iddiasıyla Ortadoğu’yu işgalle yöneldiler. Ancak Evangelistlerin dünyanın stratejik merkezlerinin sömürgeleştirmesi politikası fiilen iflas etti. Politik ve askeri yenilgi birbirine tamamlar duruma geldi. İşgal ve yayılmacı stratejinin ağır ekonomik yükü, özellikle ABD’nin iç politikasında da ciddi sosyal sorunlara yol açtı. Bu nedenle Irak işgali sırasında Bush’un dış politikasına verilen destek yüzde 80’den yüzde 35’e kadar gerilemiş durumda.

ABD seçimlerinin sonuçları uluslar arası güç ilişkilerini yeniden şekillendirecektir. Bu bakımdan hem kapitalist sistemin diğer küresel güçleri hem de uluslar üstü sermaye grupları tarafından çok yakında izlenmektedir. 

Siyahî Obama’nın bu düzeyde bir çıkış yapması, dış politikada bir kısım değişikliklerin gündeme gelmesi demektir.  Brezezinski, Barnett, Nry gibi ABD’nin önde gelen siyasi ve askeri stratejisyenleri Obama’nın danışmanları arasında bulunmaktadırlar. Yahudi ve Ermeni lobileri de desteklerini açıkladılar. Obama, ABD’nin uluslar arası stratejisindeki değişiklikleri çok açık olarak ifade etti. ABD’nin dünyanın tek küresel imparator gücü olma politikasını terk edip liderliğe soyunacağını, dünyanın büyük küresel güçlerle birlikte yöneteceği mesajını veriyor. Bu politik strateji, küresel sermayenin uluslar arası yönelimlerine de denk düşmektedir. Siyahî Obama gücünü ABD’nin uluslar üstü tekellerinde almaktadır. Onun rengi artık geri planda kalmaktadır. Köle torunu olarak bugün kime hizmet ettiği, geçmişi değil, bugün ve yarın ne yapacağı önemli. Yıldızı parlayan Obama, ABD’nin ezilen halklarının değil, kapitalist sistemin ‘yeni’ politikalarını uygulamaya aday küresel sistem güçlerinin kahramanıdır.

Hillary Clinton, ABD siyasetinde güçlü bir geçmişe sahiptir. Gücü onun geleneksel yapısında geliyor. Yahudi kökenli Hillary’nin en büyük desteği ABD eski başkanı eşi Billi Clinton’dur. Ancak Hillary’nın dış politikasına yön veren üçlü Madeleine Albright, Richard Holbrooke ve Sandy Berger. ABD’nin geleneksel dış politikasına bağlı olduğu mesajını veriyor. Obama kadar değişimi yüksek sesle dillendiremiyor. Obama Irak savaşına karşı çıkarken, Bayan Clinton destekliyor. Yani Cumhuriyetçi Bush’un dış politikasını zımnen onaylamış görünüyor. Dış politikadaki muğlâklığı onun en zayıf yönünü oluşturmaktadır. Bu bakımdan Demokratların ön seçimleri son ana kadar berilsizliğini koruyacaktır.

Cumhuriyetçilerin adayı McCain ise ön seçimlerde büyük bir farkla birinci sıraya oturmuş durumda. ABD’nin Vietnam işgali sırasında esir düşüp yargılanan ve general sülalesinde gelen McCain’de Bush ve ekibinin izlediği Neo-con’cular ve Evangelistler politikasına karşı mesafeli. 2000 yılından beri Bush’lara yönelik eleştirileri ile tanınıyor. Ancak Bush’un Afganistan ve Irak politikasını desteklemektedir. ABD’nin dünyanın tek imparator gücü olabileceğini düşünmekle birlikte, yeni taktik planlara ihtiyaç olduğunu vurgulamaktadır.  Liberallerle muhafazakârlar arasında bir denge politikasından yana olduğu söylenebilir.
Seçimleri bu kez Demokratların adaylarından birinin kazanacağı kamuoyunda kabul gören bir görüş. Ancak ABD seçimlerinde geçmiş başkanların durumu değil, mevcut adayların görüşleri öncelikli olarak ön plana çıkar. McCain’nin önemli bir gücü olduğu hesaplanmalıdır. Şanslar henüz eşit.

Uluslar üstü sermaye gruplarının belirlediği ‘yeni’ dönem stratejisine bağlı olarak iç ve dış politikayı dengeleyecek en uygun kişi başkan olacaktır. 

________________

* [email protected]

 

1606150cookie-checkFRANSA’DAN*… ABD seçimlerinde dış politika faktörü

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.