Futbol, sanat mı, aşk mı, barış mı?

Ayakla oynanan top oyunlarinin Sümerler’e kadar uzandigi biliniyormus. Futbol, 19. y.y basinda Türk toplumunda oynanmaya baslanmis…Dünyanin en popüler takim sporu olmus…Öyle ki, öyle taraftari var ki, sanat, siyaset, her meslek grubu, ögrenci, çocuk bir takimin taraftari olmus. Elbette tarafsiz takimindan olanlar da varmis, ki eskiden ”bi mekan takimindan” deyimine gazetelerde bile rastlanirmis. Ben bu deyimi, Sair, Tabip, Prof.Dr.Hüsrev HATEMI’den ögrendim. Çocukken bir takimin renklerine gönül veririz önce, kendimizi O takima ait hissederiz, ki bu bir ask halidir, çünkü insan yalniz asik olunca kendisini O’na ait hisseder. Ask bir sanat’tir, herkes asik olamaz, ask Baris’tir, Baris hep özlenendir.

Futbol, bir Spor’dur elbette. Spor evrensel kültürün bir parçasidir, Dünyada dili, irki, dini farkli insanlari birlestiren, Barisa katki saglayan bir etkinliktir.
Sporun anayasasi, sagliga, birlik ve beraberlige, arkadasliga ve dostluga dayanir. Futbol öylesine tutkulu bir ask’tir ki, Italyan Tenor Luciano PAVAROTTI, vasiyetinde tabutunun üstüne, kendisini ait hissettigi futbol takiminin bayraginin örtülmesini istemisti ve bu gerçeklestirilmisti, son yolculugunda.
Türkiye’li Rock Ozani Cem KARACA, ”Ben önce Balikçi’yim, sonra Fenerbahçeli’yim, sonra Sarkici’yim” demisti . O’nun vefatinin ardindan, Fenerbahçe Spor Klubü Aylik Resmi Dergisi için röportaj yapan Sibel KURT ise, ”O Fenerbahçe’li dogdu, Fenerbahçe’li yasadi, Fenerbahçe’li olarak bu hayata veda etti, eminim bize uzaklardan söyle sesleniyor, ”Merhaba Fenerbahçeliler ve her zaman Fenerbahçeli kalanlar”…diye yazdi. Ben de bu sözün dogruluguna ve içtenligine, centilmen taraftarliga olan saygimla yürekten katiliyorum, ve bir Besiktas’li taraftar olarak katiliyorum. Çünkü, yasadim ve biliyorum, O’nun nasil yigit bir taraftar oldugunu, mesela, kendi konserleri Fenerbahçe’nin maçlariyla çakistiginda, ”Yahu Fenerbahçe’nin maçi varken, Cem KARACA’nin konserine gidilir mi, ben baska zaman da sarki söylerim, ama maç bugün…” derdi. Konser esnasinda, bana ”maç kaç kaç?” isareti yapardi, maçin gidisatini sorardi sahneden. Fenerbahçe aski böyle bir ask’ti…Almanya’da dogup Fenerbahçe’de futbol oynayan Sporcu Cem KARACA ile Ankara’da tanistirildiginda ise, memnuniyetini dile getirmis, Fenerbahçe’de adinin söylenmesinden duydugu hazzi anlatmisti, kendisine hediye edilen Futbolcu Cem KARACA’nin 16 numarali Fenerbahçe formasini saklamisti…Maçlarda sahadaki Cem KARACA’nin adi söylenirken, Türkan SORAY, sanatçi Cem KARACA’yi hatirliyormus, gülümsüyormus…
Nazim Hikmet RAN, 1936 senesinde oynanan Fenerbahçe- Galatasaray derbisini, bir dostuyla beraber seyretmek için, o zamanki adiyla Taksim Stadyumuna gitmis ve sonra ”Orhan Selim” takma adiyla derbiyi kaleme almis.”Bir taraf topu ille de ben sokacagim sizin kaleye diyor, öte taraf, hayir bu marifeti ben gösterecegim iddiasinda. Oyunu seyredenler ikiye bölünmüsler, herkes istedigini söylüyor, herkes bildigi gibi bagirip çagiriyor, ortalikta bir söz, bir düsünce hürriyeti alabildigine,ben kendi payima güzel ve berrak ve heyecanli bir iki saat geçirdim orada, muayyen bir manada demokrasiyi anlamak isteyenler Taksim Stadyumu’na gitsinler” demis Aksam gazetesinde yayimlanan yazisinda…
Birçok müzisyenin, guplarina hayvan isimleri verdikleri gibi ( Scorpions, Animals gibi ), birçok Spor Kulübü de kendilerine sembol olarak hayvanlari seçmisdir. Mesela, Bursaspor Timsahlar, Denizlispor Horozlar, Adanaspor Toros Kaplanlari, Sariyer Martilar, Istanbulspor Bogalar diye anilirlar.
Mehmet GALIN isminde balikçi olan bir Besiktas taraftarinin, ”Haydi Kara Kartallar, Hücum edin Kara Kartallar” diye tezahürat yapmasi tüm stada yayilmis maç sonrasi ”Kartal”in, Besiktas Kulübünün simgesi olmasini saglamis.
Inanilmaz hirsli oyunu nedeniyle ”Aslan Nihat” lakabini alan Galatasarayli futbolcu yüzünden, bu lakap diger oyuncular için de kullanilmis ve ”Aslan” Galatasaray Kulübüyle özdeslesmis.
Yaptigi kurtarislarla ”uçan kaleci” ünvanini almis olan Cihat ARMAN, giydigi sari renkli kaleci kazagi sebebiyle, önce kendisine sonra da Fenerbahçe Kulübüne ”Sari Kanarya” lakabinin takilmasini saglamis.
Futbol, Edebiyat Dünyasinda da bas taci edilmistir, Homeros’a kadar…Mesela, Peter HANDKE diyor ki, ”Futbol topunun bir ruhu vardir, havayla dolmadigi zaman yumusak ve ölüdür, hava üfleyin, futbol topunun ruhu siser, hala ölü gibi gözükmesine bakmayin, kimildamaya hazirdir.”
Futbol topunun çevresi 69-70 cm olmaliymis, oyunun baslangicinda agirligi 410- 450 gr olmaliymis, basinci ise deniz seviyesinde 0,6-1,1 atmosfer arasinda degisirmis, yani Futbol topu sadece yuvarlak ve sert deriden meydana gelmiyormus, dikkat edilmesi gereken incelikleri varmis.

Kültürün bir parçasi olan herseyin bir inceligi vardir. Samimiyyet ve dürüstlük tüm incelikleri seffaflastirir. Dogada Tilki’ye atfedilen kurnazlikla birçok inceligin üstü kalin çizgilerle çizilmek, örtülmek istense de zaman’a yenik düser.
Demokratik hayat içinde, müzik, spor, edebiyat, felsefe, siyaset, taraf olmayi da bi-taraf olmayi da saygiyla karsilar. Birçok insan kendisini birisine ait hisseder veya hissetmez, bunda bir problem yok, zaten ”zorla güzellik olmaz”. Sporda kuvvetli olan kazanirmis, zor kullanan kaybedermis. Evrensel Kültürün bir parçasi olan Futbol, hem ask, hem sanat, hem spor’mus, Dünya barisina hizmet edermis…

1635380cookie-checkFutbol, sanat mı, aşk mı, barış mı?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.