Kürt sorunu, Türkiye Partisi’nin logosu, 27 Mayıs ve Ergenekon, tacizler, tecavüzler, çocuğunu öldüren anne ve diğer ağır konular.
Gündem dışına çıkalım ve hafif bir konu bulalım: AŞK
Zaman değişimdir.
Her zerrenin her an değişimi. Her zerre bir uzamın tarifi ise ve zerre sonsuz sayıda ise, zaman sonsuzdur.
Geçmiş, şimdi, ve tüm parametrelerini belirleyemediğimiz, sonsuz olanağı içeren gelecek.
Aşk değişimin reddi. Olanakların sonsuzluğunun.
Geleceğin şimdi olduğunu farz eder aşk.
Değişmeyeceğine inanılan o an.
Bir uyanış ve mutlak olduğuna inanılan, aslında geçecek olan o an.
Hangi algılama boyutunda yaşanırsa yaşansın değişimi durduramamanın çaresizliğinde, en yalın deyimle ‘’Durdurun dünyayı inecek var’’ dedirten, dünyanın durunca değişimin sonlanacağının bilincinde ama olanaksızlığını unutma çabasında bir algı bozukluğu anı.
Başkalarının algı bozukluğu olduğuna inanılan durum.
Her olanın bitenin o biriciğin varlığında sınanan tek boyutluluk hali.
Hüsran kaçınılmazdır.
O an, zamanın içinde geçmiştir artık.
Artık olmuştu.
Hatırlanmaya başlandığında o andan geriye kalan unutma çabasıdır.
Unutma çabası değişimin de biçare kabullenilmesi değil midir.
Geçmiş, değişim bağlamında tanımlanır.
Sürekli hatırlanansa, yaşadığın aşka karşılıksızlığın, değişmezliğini anlamazlığın haksızlığıdır.
Duralım burada.
O an değerlidir. En azından, hayatı en çok çoklaştıran andır o an.
Kimine göre algı bozukluğu kimine göre farklı algıya neden olan ve hayatı tek boyuta indiren o an.
Aşk yüreği yumuşatır. Gündeliğin sıradanlığını ve ağır sorunların hafifliğini anımsatır.
Belki de toplum olarak yüreğimizi yumuşatmanın zamanıdır.
