Göçen de dertli, konan da!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Büyükbaş hayvancılıkta coğrafya ve iklime adapte olmuş yerli ırkları büyük ölçüde kaybeden ve keçi varlığı sayısı 1960’ın ancak yarısı kadar olan Türkiye küçükbaşta da aynı hatayı yapmamalı. Yüzlerce yıldır Anadolu’nun güneyinde keçi yetiştiren çobanların yetkililere söyleyecekleri var…

Sonbaharla birlikte Türkiye’de geleneksel yöntemlerle konar-göçer keçi yetiştiriciliğini sürdüren Sarıkeçili Yörükleri için yaylalardan sahil yerleşimlerine inme zamanı da başladı. Yaz aylarını Konya ve Karaman illerinin yayla kesimlerinde, kış aylarını ise Mersin’in batı kesiminde kalan sahil bölgelerinde geçiren Sarıkeçililer üretimlerini sürdürmek ve kültürlerini yaşatabilmek için bahar ve güz mevsimlerinde yılda iki kez uzun göçler yapıyor.

SELÇUKLU’DAN BERİ BİTMEYEN SORUN

Ancak geçmişi konargöçerliğin tarihi kadar eski olan yerleşiklerle konargöçerler arasındaki sorunlar her yıl göç zamanı tekrarlanıyor. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden bu yana zamanın getirdikleri değişse de coğrafyayı ortak üretim alanı olarak kullanan toplulukların yaşadıkları sorunlar hiç değişmiyor. Sorun bazen sudan, bazen de ottan kaynaklanıyor ama çoğu zaman yaşanan tatsız olaylarla son buluyor. Osmanlı kayıtlarına adli vaka olarak giren bu tür olayların sayısı, yüzlerce yıldır çözülemeyen, dahası önemsiz görünen toplumsal sorunlar arasında görülüyor. Ancak durum hiç de öyle değil. Anadolu coğrafyası, tıpkı diğer Akdeniz ülkelerinde olduğu gibi iklim ve yağış rejimi bakımından tarım ve hayvancılıkta ikili yaşama bağımlı. Bir başka deyişle havanın, otun ve suyun peşinden konup göçmek hayvanının adeta kaderi.

AVRUPA’DA DAĞ HALKLARI KORUMA ALTINDA

Bugün kıyı ve ovalarla daha yüksek dağlık kesimler arasında benzer bir hayvancılık modelini sürdüren İtalya, Avusturya ve Yunanistan gibi ülkeler hem gıda üretimi hem de kültürel sürekliliği sağlayan geleneksel hayvancığı korumak için kapsamlı projeler yürütüyor. Avusturya ve Yunanistan’ın ortaklaşa yürüttüğü bir proje ile bu ülkelerdeki yaylacılık kültürü UNESCO’nun Aralık 2019’da Kolombiya’nın Bogota kentindeki toplantısında ‘Somut Olmayan Kültürel Miras’ olarak kabul edildi.

PROJE DENİNCE İNŞAAT AKLA GELİYOR

İtalya, Yunanistan ve Avusturya’nın ortaklaşa yürüttüğü bu çalışmanın arkasında Avrupa ülkelerindeki dağlık bölgelerde yaşayan nüfusun yaşamını desteklemeyi amaçlayan önemli bir kuruluş var: Euromontana (Avrupa Dağlık Alanlar Birliği). Proje denildiğinde ilk akla gelen şeyin “inşaat” olduğu Türkiye’de yaylaları birleştirmek için gerçek bir yıkım aracı olan otoyollar gündeme getirilirken, Avrupa’da dağlık alanların üzerinde yaşayan insanlar ve canlılarla birlikte korunması için ‘dağlık alanlar birliği’ kurulması coğrafyanın nasıl kullanıldığını ortaya koyuyor.

SARIKEÇİLİLERİN GÖÇ VAKTİNDE KIŞ YURDU SORUNU

Sarıkeçililerin güz göçünün başladığı şu günlerde Mersin’den gelen haberler, İbrahim Bacak adlı Sarıkeçili çobanın kış yurduna sokulmak istenmediğini öne sürüyordu. Mersin’in Aydıncık ilçesi Kaymakamlığı tarafından Bozyazı Kaymakamlığı’na (Orman İşletme Müdürlüğü) gönderilen resmî yazıda, ilçeye bağlı Pembecik Mahallesi ile Bozyazı sınırındaki kiraladığı merada kışı geçiren İbrahim Bacak’a başka bir yer bulunması istenmişti. Bozyazı Orman İşletme Müdürlüğü Toldağı Şefliği 129 ve 130 no’lu bölmelerin mera izni alınarak İbrahim Bacak isimli konargöçer vatandaş tarafından hayvancılık faaliyetlerinde kullanıldığı kaydedilen Kaymakamlık yazısında, İbrahim Bacak’ın 3 bin küçükbaş hayvanı, 20 tane de devesinin bulunduğu belirtildi.

MUHTARIN DİLEKÇESİNE DAYANAN YAZI

Pembecik Mahalle Muhtarı Ahmet Doğan’ın dilekçesine dayanılarak hazırlanan Aydıncık Kaymakamlığı’nın resmî yazısında, Çoban İbrahim Bacak’ın hayvanlarının mahallede sabit ikameti bulunan vatandaşların meyve ağaçlarına zarar verdiği, hayvancılıkla uğraşan diğer vatandaşların alanına tecavüzde bulunduğu öne sürüldü. Ayrıca yerleşik mahalle halkı ile İbrahim Bacak arasında geçtiğimiz yıllarda husumet olması nedeniyle mahalle genelinde güvenlik ve asayiş yönünden sorunlara sebep olacağı ileri sürülen Kaymakamlık yazısında, 2021 yılında gerçekleşen orman yangını nedeniyle otlatma alanı konusunda sıkıntı yaşandığı da belirtilerek mahalle genelinde güvenlik ve asayiş yönünden yaşanabilecek olumsuzlukların önlenmesi gerekçesiyle İbrahim Bacak’ın başka bir alanda konumlandırılması istendi.

YURT SORUNUNUN NEDENİ PARA MI?

Aydıncık Kaymakamlığı’nın yazısında belirtilen rakamların gerçeği yansıtmadığını savunan Sarıkeçili çoban İbrahim Bacak ise mahalle muhtarının kendisinden 10 bin lira haraç istediğini iddia ederek 13-14 yıldır kullandığı kış yurduna sokulmak istememesini kendisinden talep edilen parayı vermemesine bağlıyor: “Bu bilgiyi yetkili kurumlara, valiliğe de söylediğim için burada açıkça dile getirebilirim: Geçen yıl muhtar benden 10 bin lira haraç istedi. Ben de vermedim. Bunun üzerine bu kış bizi oraya getirtmemek için dilekçe veriyor. Yaşadığımız sıkıntının sebebi bu.”

MUHTAR İDDİALARI YANITLADI: ‘BİZ KİMSEDEN PARA TALEP ETMEYİZ’

Konuyla ilgili iddialar hakkında açıklama yapan Pembecik Mahallesi Muhtarı Ahmet Doğan ise şunları dile getirdi: “Biz kimseden yurt parası talep etmeyiz, zaten yurtları orman tahsis ediyor. Biz mahalle olarak ilk defa orman işletmesine münferit olarak sorun yaşadığımız bir kişinin gelmemesi yönünde görüş bildirdik ve bunun da arkasındayız. Bütün mahalle olarak direndiğimiz halde yine gelmeyi başarırsa, halk olarak toplanıp Ankara’ya kadar isyan yürüyüşü yaparız, bu kadar da iddialı söylüyorum.”

‘BU ŞAHIS LAFTAN ANLAMAZ, DİK BAŞLI BİRİ’

Sarıkeçili çoban hakkında “Bu şahıs laftan anlamaz dik başlı biri” diye konuşan Muhtar Ahmet Doğan, “Ona göre tek doğru kendi bildikleri. Başkasının hakkının hukukunun bir önemi yok. Biz Yörüğüz, heryeri otlatabiliriz. Ne köylü, ne muhtar karışamaz mantığı ile hareket ediyor. Bizde şunu söylüyoruz; Biz bu mahallede yüzyıllardır oturan ev sahipleriyiz, Yörükler de arada bir gelip uğrayan misafir ve misafire hürmetimizde de sorun yoktur ama misafir misafir odasında kaldığı müddetçe. Yatak odasına geçen misafirin de misafirliği bitmiştir. Gereği yapılmalı, arsızlığa müsaade edemeyiz. Mahallemize gelip meramızı, arazilerimizi, bahçemizi otlatıp vatandaşa zarar veriyorsa bu da bizlere sıkıntı ediyorsa sessiz mi kalmalıyız? Susmamız mı bekleniyor?

Yörükler bu ülkenin vatandaşı da, Pembecikliler mülteci mi? Kimse kimseden üstün değildir, ne Allah katında, ne de vatandaş olarak kanun önünde.”

TÜRKİYE’NİN KEÇİ SAYISI 1960’IN YARISI

Konar-göçer hayvancılığın geldiği yer adeta köprüden önceki son dönemeç. Türkiye’de 1960’ta 24 milyon, 1980’de ise 19 milyon keçi varlığı bulunuyordu. 1990’ların ikinci yarısından itibaren hızla düşen rakamlar, 2009’da 5 milyon seviyesine indi. 2014’ten itibaren toparlama sürecine giren keçi varlığında bugün 1960’ın yarısı kadar olan 12 milyon seviyesindeyiz. Küçükbaş hayvancılık kırsal yoksulluğun ve göçün önlenmesinde çok önemli bir üretim modeli. Yerel yönetimlerden ilgili bakanlıklara, güvenlik birimlerinden sıradan vatandaşlara kadar bu üretimin sürdüğü bölgelerde yaşanan ve yaşanabilecek sorunların önüne geçecek adımların atılması gerekiyor. Türkiye’de büyükbaş hayvancılıkta yerel iklim koşulları ve besin zincirine adapte olmuş, endüstriyel yeme bağımlı olmayan yerli ırklar son 50 yılda büyük ölçüde yok oldu. Kalan az sayıdaki türler ise direniyor. Keçi ve koyunda ise yerli ırk konusunda sığıra göre biraz daha şanslı durumdayız. TÜİK’in Haziran 2022 tarihli verilerine göre küçükbaş hayvan kategorisinde, koyun sayısı Haziran ayı sonu itibarıyla bir önceki yılın Aralık ayına göre %2,1 artarak 46 milyon 123 bin baş, keçi sayısı ise %0,1 azalarak 12 milyon 325 bin baş olarak kaydedildi.

KEÇİ YETİŞTİRİCİLİĞİNDE MERSİN VE ANTALYA ÖNDE

Türkiye’deki toplam keçi varlığının yaklaşık altıda biri Mersin ve Antalya illerinde bulunuyor. 2020 verilerine göre Mersin’de 911 bin 308, Antalya’da ise 845 bin 638 keçi varlığı bulunuyor. Keçi varlığı konuşunda bu illere en yakın olan Şırnak ve Kahramanmaraş 500 bin bandında, Siirt, Diyarbakır ve Mardin ise 400 bin bandında yer alıyor. Güneyin bu iki ilindeki keçi varlığının öne çıkması, üretim kültürü ve coğrafya arasındaki ilişkiye sıkı sıkıya bağlı. Toroslar’ın zorlu coğrafyasında hayvancılık üretimi ve yaşam kültürünü korumak için direnen yerleşik ya da konar-göçer tüm halkın huzur ve barış içinde yaşamlarını sürdürebilmesi büyük ölçüde kamu idaresinin ve ilgili kurumların bu konuda atacağı yapıcı adımlara bağlı. Resmî rakamlar, halkın yüzlerce yıldır her türlü zorluğa rağmen en iyi bildiği iş olan keçi yetiştiriciliğini sürdürmek istediğini söylüyor.

2637970cookie-checkGöçen de dertli, konan da!
Önceki haberFransa, Avrupa Siyasi Topluluğu ile neyi hedefliyor?
Sonraki haberToplu taşımaya Türkiye Kart geliyor
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.