Ho ile Mo ve Sam Amca…

Anlaşılan, sevgili dostumuz Mahmut Şenol ile – bir yazısında belirttiği gibi- yine ‘’köşe kapmaca’’ oynayacağız…

‘’Ho ve Mo amcaların ülkesi’’ başlıklı yazısında yine bizmkilerle ‘’Ti’’ ye almış…

‘’Bayram değil, seyran değil, böyle bir yazıya acaba neden gerek duydu’’ mu desem,

‘’Vurun abalıya mı’’ desem…

Sahipsiz bağa ziyan veren çok olurmuş.

Şenol, dostumun dışarıya karşı yaptığını,

Sezai Bayar dostumuz da içerde yapıyor,

Sağ olsun, yazı sıkıntısı çekti mi, ‘’gariban’’ların partisi CHP’yi un çuvalı gibi silkeliyor.

İçerde ve dışarda ‘’sol’’a atış serbesttir,

Her zaman yazılacak bir şeyler çıkarılabilecek

En risksiz konudur…

‘’Sol’’ haerekete köşesinden, kıyısından bulaşmış, hapis yatmamış, işkence görmemiş, hiç bir bedel ödememiş insanların bu sosyalizm düşmanlığınıı

anlayamıyorum.

Ne demiş, Marks, Engels, Lenin, Mao, Ho Şi Minh ve Che Guevera:

Dünyada yoksulluk bitsin,

Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya kurulsun,

bütün halklar özgür ve eşit olsun,

İnsanlar bir torba kömüre muhtaç olmasın,

Bir paket makarna kapmak için birbirini ezmesin…

Bunları istediği için mi yapılıyor sosyalizm düşmanlığı?

Mahmut Şenol dostumuz bağışlasın; yazıda bazı bilgi ve zamanlama hataları da var..

Kendisi her ne kadar Kadıköy’deki bir cenaze töreninde ‘’Ho Ho Hoşiminh, daha fazla Vietnam, Ernesto’ya bin selam!’’ diye bağırdığını söylüyorsa da, bir

‘’tereci’’ olarak ben itiraz ediyoruöm..

Çünkü;

1977- 78 yılları arasında, Behice Boran’ın Türkiye İşçi Partisi saflarında yer alırken aynı zamanda Mehmet Al Aybar’a da sempati duyması mümkün

değildi. Türkiye İşçi Partisi içindeki Aybar- Boran saflaşması 1968’lerde başlamış, 1971’de son bulmuştur. 12 Mart 1971 darbesinden sonra olağan

döneme geçildiğinde, Aybar ve Boran ayrı ayrı partilerde örgütlenmiştir. 1978’lerde hem TİP’de yer almak, hem Aybar’a sempati duymak, Tayyip’çi olup

Kılıçdaroğlu’na sempati duymak gibi bir şeydir. Sözünü ettiği, Türkiye İşçi Partrisi’nin insiyatifindeki cenaze töreninde (1977.78 yıllarında)‘’ Ho ho Ho

Şi Minh, ne bir, ne iki, daha fazla Vietnam!’’ sloganı da 1968 kuşağının (DEV:GENÇ’in)sloganıdır ve 1971’den sonraki süreçte terk edilmiştir. Ayrıca, bir

Türkiye İşçi Partili olarak bu sloganı atmak mümkün değildi. Çünkü, o süreçte, TİP, Sovyet yanlısı bir siyaset izliyor, bu sloganı atanları ise ‘’Goşist’’ ve

‘’Mao’cu’’ olarak değerlendiriyordu.

Gelelim Vietnam’lıların İngilizce öğrenmesine…

Vietnamlılar, dünyanın parasını ödeyerek çocuklarına İnilizce öğretiyorlarmış…

Piirinç yemekten başka bir şey bilmeyen Vietnamlılların ingilizce öğrenmeye hakları yok mu yani?

Bunun ‘’Ti’’ye alınacak nesi var?

Onlar çocuklarına İngilizce öğretiyor, peki ya bizim ülkemiz çocuklarına neyi öğretiyor Sevgili Şenol?

Medrese haline getirilen okullarda, küçücük kız çocuklarına, başları bağlanarak, merdiven altlarındaki Kuran kurslarında Arapça öğretiliyor.

Uzak Doğu ülkeleri; Japonya, Çin, Kore, Vietnam uyguladıkları eğitim politikalarıyla çağı ve teknoliji yakalamaya çalışıyor, dünya pazarlarında, Ho Şi

Minh ve Mao’nun ‘’kağıttrn kaplan’’ deikleri Amerika ve Batı kapitalizmi ile yarışıyorlar.

Bu yarış belki de önümüzdeki yıllarda dünyadaki dengeleri alt üst edecek, ekonomik üstünlük, ABD ve Bat ülkelerinden uzak doğu ülkelerine geçecek.

Siz ve sevgili Sinem yengemiz de ‘’Bize buralarda artık ekmek kalmadı’’ diyerek gerçekten o ülkelere gideceksiniz…

Ülkemiz adına gıpta ettriğimiz bu durum öyle uzak bir ihtimal değil..

Rusya’da, Lenin, Ekim Devrimi’ni, Mao ve Ho şi Minh Milli Kurtuluş savaşlarını gerçekleştirirken Mustafa Kemal’i kendilerine örnek alarak

bağımsızlıklarını kazandılar.

Peki, ya onlara örnek olan Mustafa Kemal’in ülkesi bugün ne durumda, düşünüyor muyuz hiç?

***

Sol hareket ve önderleri, Türkiye’de yıllarca ‘’öcü’’ olarak gösterildi.

Sol düşüncelerin filizlenmesi önlendi, savunanlar zindanlarda çürütüldü, asıldı, öldürüldü.

Çağdaş dünya değerleri yerine dinsel eğitime, İmam Hatip okullarına ağırlık verildi.

Gide gide, ülke, doğru dürüst bir eğitimi olmayan Fetullah Gülen gibi bir vaizin kollarına terk edildi.

İnsan boğazı dokuz düğümmüş; sekiz düşünüp bir söylemek gerekirmiş…

Sevgili çerkes dostum Mahmut Şenol, siz bunları bilmez değilsiniz…

Öyleyse, böyle dostu, düşmanı hoyratça birbirine harman etmek niye?

Bilirsin, Pir Sultan’ ı asmak için darağacına çıkarmışlar;

Bir yandan da, herkes onu taşlasın, demişler…

Herkes Pir Sultan’a taş atmış,

Musahibi( kan kardeşi) de taş yerine gül atmış.

İpe giderken şöyle demiş Pir Sultan:

Şu ellerin taşı hiç bana değmez
İlle dostun gülü yaralar beni…

Sürçü lisan olduysa, affola…

[email protected]

648210cookie-checkHo ile Mo ve Sam Amca…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.