Kapanlar…

Kapanlar, 15. ve16. yüzyıldan bu yana esnaf  birliklerinin satın aldığı malların rıhtımlardan çekilip esnaflara paylaştırıldığı yerlermiş eskiden. İstanbul’da pek çok kapan varmış. Yağın paylaştırıldığı yer, yağ kapanı; unun paylaştırıldığı yer, un kapanı; balın paylaştırıldığı yer, bal kapanı… Bunlardan günümüze  ulaşabilen tek kapansa  bal kapanıymış…

Değerli okurlar bu bilgiyi,  son zamanlarda okuduğum, Alfa yayınlarından çıkan, İ.Özer Ertuna’ya ait “Kapitalizmin Son Direnişi” adlı kitaptan edindim. ( a.g.e., s.85) Kitapta buna benzer daha bir çok yararlı bilgi var ve ayrıca kitap kapitalizmin  çözümlenmesi ve kapitalist değerlerin diğer anlayışlardan, örneğin doğu kültürü ve dini inanışların aksine savunduğu ve yeni bir din olarak ileri sürdüğü değerlerden bahsediyor; örneğin bencillik, çıkar, rekabet, kar gibi günümüz kapitalizminin yücelttiği, her şeyin üstüne çıkardığı değerlerlerden…

Kapanlara geri dönersek, sayın Ertuna’nın da kitabında  belirttiği gibi günümüzde ‘kapan’ kelimesi aslında hep kötü anlamlarda kullanılır ve hiç de hoş olmayan  duygular çağrıştırır insana… Örneğin ‘bir şeyin kapanın elinde kalması’, bir talan, yağma ya da aç gözlülüğü çağrıştırır insana… yine ‘kapan kapana deyimi’ de aynı

Kapanın diğer bir anlamı da tuzaktır, yani birine daha doğrusu bir hayvana tuzak kurmaktır… Fare kapanı… kurt kapanı… yine olumsuz duygular çağrıştırır insana… Oysa Osmanlı’da kapanlar tam bir dayanışma ve yardımlaşma aracıymış Ertuna’nın anlattığı gibi…

Bakın yine Özer Ertuna’nın kitabından kısa bir alıntıyla bu olumlu anlamı açıklayalım: “ O devirlerde esnaf, rekabet nedir bilmezmiş. Hatta rekabet aşağılanır, dayanışma  yüceltilirmiş. Rekabet yok ama  hizmette yarış varmış. Esnaf, hammaddesini ve malını  birlikte satın alırmış. Kapanlarda,  getirilen malların kalite kontrolü yapılır, mallar sınıflara ayrılır,  her bir sınıf malın tarhı (kaliteye göre değeri) konur, esnafa ihtiyaçları  çerçevesinde paylaştırılırmış. Esnaf da malların bu narh üzerinden pazarlıksız satarmış.  Pazarlık çirkin bir davranış olarak kabul edilirmiş. Alıcının pazarlık etmeye kalkması, esnafa güveninin eksikliğinin ifadesi sayılır, onur kırıcı karşılanırmış. Sabahleyin siftahını yapan esnaf, ikinci müşterisini hiç siftah yapmayan komşu esnafa gönderirmiş. Müşteri gerçekten veli nimet kabul edilirmiş. Bir esnafın müşterisini mağdur etmesi, esnaf birliğinin yiğitbaşının müdahalesini gerektirir, ceza papucun dama atılması, esnafın peştemalının sökülüp alınmasına kadar varabilirmiş.”(Ertuna, a.g.e., s.86)

Aslında Ertuna kapanlar konusuna durduk yere gelmiyor. Kitabında kapitalizmin sanki  yeni  bir dinmiş gibi insanlara dayattığı kapitalist değerlerin sorgulanması gerektiğini, dünyaya kötülük ve zarar verdiğini, bunun alternatifinin ise doğu felsefesinde, dinlerde  ve  toplumcu sistemlerde var  olduğunu belirtiyor.

Ona göre, “Dünyanın önünde fazla seçenek yok. Ya dünya ya da kapitalizm, bir sona doğru gidecek. Ozon tabakası deliniyor, sera etkisiyle dünya ısınıyor, buzullar eriyor, yağmur ormanları tükeniyor. Dünya her yıl Portekiz büyüklüğündeki  orman alanını  başka kullanımlarla kaybediyor. Kapitalizmin  ömrünün kısa olma ihtimali çok yüksek,  çünkü kapitalizm insanlığın  binlerce yıldır beslediği  özlemlerine ters düşen bir sistem: Kapitalizm dayanışmayı değil rekabeti öğütlüyor, kapitalizm para ve kar için  her yolu geçerli sayıyor,  haklının değil güçlünün yanında. Oysa dünya üzerinde büyük bir çoğunluk  insanlığın binlerce yıldır yücelttiği değerlere saygılı, onları daha da yüceltmek istiyor.  İnsanlığın özlemi, teknolojinin getirdiği  imkanların insanlığın yücelmesi yönünde kullanılması yönünde”

Gerçekten de  insanlar daha mutlu yaşamak için sürekli sistemler aramışlar ve bu sistemlerle insanlığı yüceltmeye  çalışmışlardır. Yani sitemlerin amacı insanların mutluluğu olmuştur hep ya da olması gereken budur. Amaç insan ve insanın mutluluğu olmalıdır. Ama bu tersine döner ve amaç insanın sisteme hizmet etmesine ve ne pahasına olursa sistemi yaşatmasına dönüşürse, işte burada terslik başlar. İnsanın doğasına ve var oluşuna aykırılık doğar…

Bu anlamda kapitalizm aykırı bir sistemdir. İnsan doğasına  terstir. Bütün dinler insanların mutluluğu için vardır, yine doğu felsefesinde  insanın mutluluğu her şeyden üstündür. Oysa kapitalizmde insan mutluluğuna aykırı her şey savunulmaktadır. İnsanın var olmaya çalıştığı dünyayı yok etmektedir her şeyden önce kapitalizm; insanın yaşam alanını tüketmektedir…

Diğer sistemlerin yücelttiği dayanışma ve paylaşım akılcı değerler değildir kapitalizmde. Akılcı olan, üstün tutulan rekabettir. Herkes herkesin rakibidir yaşamda ve güçlü olan kazanır. Rekabetin olduğu  yerde, taraflardan birinin  incinmesi, yaralanması, tökezlemesi, düşmesi, yok olması da vardır ama bunlar kapitalizmin sorunu değildir; çünkü kapitalizm güçlülerin, kazananların sistemidir…

Peki kaç kişi kazanabilir bir sistemde… Ve geride kalanlar, onca insan, insanlık ne olacaktır…

Oysa  bütün sistemlerin amacı insanların mutluluğu değil midir? Öyledir ama gelin görün ki insanların mutluluğuna hizmet etmez kapitalizm; güçlüye, zalime, hak yiyene, hile yapana hizmet eder…

Kapitalizmin kapanları Osmanlının un kapanına, bal kapanına, yağ kapanına hiç benzemez; kaptımı gütürür kolunu, kaptımı götürür başını, koparır verir kökünden…

Bütün dinlerin ve insani sistemlerin söylediğini inkar ediyor kapitalizm; bütün dinler rekabet etmeyin, birbirinizi yemeyin, birbirinizi görün, komşunuzu görün, yardımlaşın, paylaşın, bencil olmayın, adil olun, hakkı bilin, adaleti bilin, dayanışma içinde olun, sevgi ve dostluk içinde yaşayın derken, kapitalizm aksini savunuyor; bencil olun, çıkarınızı düşünün, gerekirse birbirinizin gözünü oyun, birbirinize rakip olun, yarışın ancak bu şekilde zengin olur güç elde edersiniz, ancak bu şekilde sözünüzü dinletir, hakim olursunuz diyor… 

Yani kapitalizm insanın doğasına ve mutluluğuna ters olan her şeyi söylüyor,  savunuyor…

Gücü savunmak iyi bir şey midir peki; hayır, çünkü gücün olduğu  yerde o güç kullanıldığında ezilen, zarar gören birileri vardır, zülüm gören,  mutsuz birileri;

Rekabeti savunmak iyi bir şey midir, hayır, çünkü rekabetin olduğu yerde rakibi alt etme isteği vardır ve alt edilenin incinmesi, yaralanması, yok edilmesi vardır, yani yine mutsuz birileri;

Bencillik iyi bir şey midir, hayır; çünkü bencilliğin olduğu yerde yalnızlık vardır, düşmanlık vardır, çatışma vardır, kavga vardır, savaş vardır, silah vardır, şiddet vardır, ölüm vardır, tüketim vardır, aç gözlülük vardır, aldatma vardır, yok etme vardır…

kapitalizmin olduğu yerde hayat yoktur,
mutluluk yoktur kısacası…

KAPİTALİZM İNSANİ BİR SİSTEM DEĞİLDİR…

_____________

İÜ Öğretim Üyesi

 

 

1079710cookie-checkKapanlar…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.