Kıbrıs Türk Halkı azınlık mı?

Kıbrıs sorununun çözümü yolunda çok ilginç gelişmeler yaşanıyor. Bir yıldır masaya oturmamak için direnen Rum Yönetimi başkanının bir anda çark etmesi, üzerinde tartışılan ortak metnin iki tarafça kabul edildiğinin açıklanması adanın iki yanında da bazı endişelere sebep olmuş durumda. Türk tarafından bazı kişiler –haklı olarak- 74 öncesine dönüş korkusuyla endişelenirken, Rumların telaşı ise adadaki Helen kimliğinin zarar görmesi. (Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis geçtiğimiz gün yaptığı bir açıklamada “Helenizmin bu ülkedeki varlığını tehlikeye atma lüksümüz yoktur. Gerek bizim, gerekse Kıbrıslı Türklerin ayrı yaşayabileceğimizi düşünmeye devam etme lüksümüz yoktur” diyerek soru işaretlerini yerleştirdi.)
Emekli Rum Büyükelçi Periklis Nearhu’nun söyledikleri Rum kesiminin çözüm sürecine bakış açısını ortaya koyuyor.
Nearhu; “Kıbrıs sorununun zeminini alaşağı eden ve daha müzakereler başlamadan akıl almaz tavizler verilen bir ön anlaşma” diyor ortak metin için.
Rum ortak mentalitesini yansıtan şu sözlerle devam ediyor; “Anastasiadis, Amerika’nın arabuluculuğuyla Kıbrıslı Türk lider Derviş Eroğlu ile anlaşmaya vardığı ortak açıklama, toplumlararası müzakerelerin başlaması için hazırlanmış basit bir ortak açıklama değildir. Kıbrıs sorununun çözüm zeminini alaşağı eden ve daha müzakereler başlamadan tüm tartışmalı konularda Türk tarafına akıl almaz tavizler veren bir hazırlık anlaşmasıdır.

Anastasiadis, güya planlanan yeni federal devletin birleşik egemenliğini, birleşik vatandaşlığını ve birleşik uluslararası kimliğini sağlama almış gibi davranıyor. Bu feci bir aldatmaca ve yalan… Cumhurbaşkanı, ilk başta ilan edilen şeyi sonunda çürütülüyor. Güya birleşik egemenlik, iki kurucu devletten eşit şekilde neşet edecek. Derviş Eroğlu ortak açıklamanın imzalanmasının hemen ardından yaptığı açıklamada, Türk tarafının sözde birleşik egemenlikte ne anladığı konusunda hiçbir kuşkuya yer bırakmadı: İki eşit egemen devlet… İşgal bölgelerinin sahte devleti, eşit devlete ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit egemenine dönüşüyor.

Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin buna ‘eşit’, yani yüzde 50-50 katılacağı, Kıbrıslı Türklerin ve dolayısıyla onları siyasi, demografik (yerleşikler) ve askeri ( garanti anlaşmaları ve bir kısım Türk askerinin ‘çözümden’ sonra da kalacak olması ile) açıdan kontrol eden Ankara’nın rızası olmadan herhangi bir karar alınmasının imkansız olduğu düşünüldüğünde, güya birleşik egemenliğin yanılgı olduğu anlaşılır.
Eşit egemenlik, yüzde 80 Kıbrıs Rum çoğunluğun yüzde 18 Kıbrıs Türk azınlığın Ankara aracılığıyla tutsak hale getirilmesini de içerir. Kıbrıs’ın tamamını Ankara’nın tutsağı haline getirip, Kıbrıs’ın gerçek egemenliğini ve bağımsızlığını ortadan kaldıracak. Ankara çok büyük bir jeostratejik zafer kazanacak ve Kıbrıs’ın yeni stratejik silahı doğalgazı tamamen yabancı çıkarlarının ve Ankara’nın kontrolüne bırakacak.

Ankara doğalgazda sadece Kıbrıslı Türklere ‘eşit’ pay istemiyor. Doğalgazın boru hattı ile Türkiye üzerinden Avrupa’ya ihraç edilmesini de istiyor. Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesinde karşı çıkıyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yerine, iki ‘eşit’ devlete sahip federal bir Kıbrıs’ın geçmesi halinde ne olacağını herkes tahmin edebilir.”
Görüldüğü üzere Rumlar, Türklerle “eşit” olmaya şiddetle karşı çıkıyor. Cumhurbaşkanı Eroğlu “Kıbrıs Türkünün kabul etmeyeceği bir anlaşmaya evet demem” ve “Bizi 74 öncesi koşullara götürecek anlaşmayı kabul etmeyiz” sözleriyle bizim içimize su serperken, adanın tamamına sahip olma hayaliyle yanıp tutuşan Rumlar, adil, kalıcı ve eşit bir devlet telaffuzundan bile deliye dönmüş vaziyette.

1621550cookie-checkKıbrıs Türk Halkı azınlık mı?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.