KIBRIS’TAN… AB’nin eli kuvvetli mi?

AB’nin eli sanıldığı kadar kuvvetli değil!


Dün akşam yaşananlar ve bu gün yaşanacak olanlar tam bir “Yapay Gerilim”. Sonuç belli, olacaklar belli ama birileri boşu boşuna kriz yaratıyor ve gerginliği tırmandırıyor.
 Türkiye’nin söz konusu olduğu müzakerelerin veya görüşmelerin çoğunda ben bu taktiğin uygulandığını hatırlıyorum. Bu ne ilktir, ne de son olacaktır. 17 Aralık 2004 akşamı hatırlarsanız Başbakan Erdoğan uçağının motorlarının çalıştırılması talimatını vermişti, rest çekip geri dönmek için…


Avusturya AB içinde önemsiz ve güçsüz bir ülke. Zaten yıllarca Doğu Bloku ile Batı arasında tarafsızlığını korumaya çalıştı ve tarafsız bölge imajı yarattı. Bunu başardı da. Biliyorsunuz Avusturya 3.cü etapta AB’ye girdi. Yani AB 9 üyeli iken katılan yeni 6 üyenin içinde yer aldı ve AB 15 üyeli oldu.


Şimdi perde arkasında Avusturya’nın kolunu ABD büküyor. Büyük bir olasılıkla bu gün Avusturya’nın hırçınlığı son bulacak. Türkiye’nin AB’ye rest çekmesi ve sırt dönmesi durumunda Avusturya, böylesi bir krizin sorumluluğunu tek başına üstlenemeyeceğini çok iyi biliyor. Saygınlığını yitirme sürecine girmiş olan AB, Avusturya’nın bu davranışı ile büyük bir darbe daha yiyecek. Hem Anayasası yok, hem de içinde durulmaz bir çalkantı var.


Dün akşam yemekten sonra masaya konan Müzakere Çerçeve Belgesi, üç bölümden oluşuyor. Belgenin ilk bölümünde, müzakerelerin kuralları, ikinci bölümde müzakerelerin özü, üçüncü bölümde ise müzakerelerin prosedürü yer alıyor.  Belgenin sonunda yer alan bölümde ise müzakerelerde ele alınacak konuları belirleyen 34+1 bölüm başlıkları yer alıyor. 


Müzakere Çerçeve Belgesi’nin müzakerelerin kuralları bölümünde daha çok Türkiye’den beklentilere yer verilirken, müzakerelerin askıya alınması koşullarına da açıklık getiriliyor.  Belgenin müzakerelerin özü başlıklı ikinci bölümünde ise “AB müktesebatı”na ilişkin sorumluluklar yer alıyor. 


 AB’ye katılımın, birlik sisteminin ve birliğin müktesebatı olarak bilinen kurumsal çerçevenin getirdiği hak ve yükümlülüklerin kabulü anlamına geldiği vurgulanan bu bölümde, Türkiye’nin, bu müktesebatı katılım zamanındaki şekliyle uygulaması gerektiği ifade ediliyor. 


Ayrıca, mevzuatın uyumlu hale getirilmesine ek olarak, katılımın aynı zamanda müktesebatın zamanında ve etkin şekilde uygulanması anlamına geldiği de vurgulanıyor. 
Müzakere Çerçeve Belgesi’nin üçüncü bölümünde ise ”müzakere prosedürü” sırasında izlenecek yola yer veriliyor. AB Komisyonu’nun, müktesebatı Türk yetkililere anlatmak, Türkiye’nin belli alanlarda müzakerelerin başlatılabilmesi için ne derece hazırlıklı olduğunu değerlendireceği ifade edilen bu bölümde ise AB Komisyonu’nun müzakereler sırasında gündeme gelmesi en muhtemel olan sorunların emarelerini önceden elde etmek için, tarama olarak adlandırılan resmi bir süreç çerçevesinde müktesebatı inceleyeceği hatırlatılıyor.  


Müzakereler başladığı vakit Lefkoşa’nın ve Atina’nın elinde artık VETO silahı olamayacak.  Üyelik müzakereleri sırasında Türkiye’ye herhangi bir yaptırım öngörülmüyor. Bu nedenle Rumların ve Yunanlıların Türkiye’ye uluslar arası hukuka uyması konusunda baskı yapma olanakları da artık yok. Yani kısaca ve özetle, hayali taleplerle Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti ile Yunanistan’ın, Türkiye’nin AB ile müzakerelerini kesmek veya müdahale etmek hakları ellerinden alındı.


Konuların görüşülmesi için üye ülkelerin 1/3 olumlu oyuna gereksinim var ve kararlar da oyçokluğuyla alınacak. Bu nedenle Rumların ve Yunanlıların elinde koz gibi gözüken VETO’ları da böylece toprağa gömülmüş oldu. Bu ikilinin veya AB’nin Don Kişot’u Avusturya’nın artık çıkarabilecekleri en büyük engel, müzakere başlıklarının kapatılmasını geciktirmekten öteye olamayacak.


Hayırlısı. Gün doğmadan neler doğacak bakalım…


_________________


* Prof. Dr.

652940cookie-checkKIBRIS’TAN… AB’nin eli kuvvetli mi?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.