Kılamê me (Türkü)

İnsanoğlunun tarımcılığı ilk başlattığı, hayvanları evcilleştirdiği ve toplu yaşama geçtiği yerin Mezopotamya olduğu bilinmektedir. İnsanoğlu tarımcılığı aletlerle yaptığına göre, burda bir belirtme yapmamız gerekir. George Thomson,’’ Marksizim ve Şiir’’ denemesinde, B.Malinowski’ den aldığı bir alıntıdan, ‘’ Böylece konuşma asıl üretim tekniğinin bir parçası olarak ortaya çıktı’’ diye belirttir. Akla ve tabiyata uygun olan bu belirtmeden, kürtçenin insanlığın eski dillerinden biri olduğu kuşku götürmez.


Bir dilin oluşması, insanlar arasında iletişim aracı olması için kaç bin yıl geçti bilemeyiz. Ama büyük emeklerle oluşan bu güzel dilin bu gün yok sayılması insana acı veriyor.  Unutmamak lazım ki , kürtçe de söylenen kılamlar, öyküler, efsaneler, destenlar, halk oyunları v.s insanlığın ortak mirasıdır. Yaşadığımız çağda bu mirasın ne kadar gerekli olduğunu anlıyoruz. Bizde 1930 larda türkülerimizin derlenmesi için bir çaba gösterilmiştir. Ne yazıkki kılamlarımıza karşı acımasız bir politika dayatılmıştır. Bu konuyu araştırmacı yazar Mehmet  Bayrak: ‘’Navkurt’’ sitesinde yayınlanan ‘’ Şarkıların Dili ve İşlevi’’ araştırmasında şöyle açıklar; ‘’ Şark Islahat Planı çerçevesinde hazırlanıp 1930’lu yılların başlarında  anılan illere gönderilen bir gizli “Genelge”nin 9. maddesinde şöyle deniyor; “Türklüğe ve Türkçeye pay ve paye vermek, som Türklüğün ve özellikle Türkçe konuşmanın yalnız şerefli olduğunu değil, maddeten karlı olduğunu da kendilerine   doğrudan göstermek.”.
Genelgenin 12. maddesi ise konumuz açısından daha da ilginçtir: “Kıyafetin, şarkıların, oyunların, düğün ve toplum gelenek ve göreneklerinin de milliyet duygularını daima uyanık tutan ve toplumları geçmişlerine bağlayan bağlar olduğu unutulmamalı. Bu nedenle lehçeyle birlikte bu gibi aykırı gelenekleri de fena ve zararlı görmek ve özellikle kötü göstermek, (…) özetle dillerini, adetlerini Türk yapmak… önemli bir görevdir’’.


Ülklemizde bunlar yapılırken, örneğin Sovyetlerde devrimden hemen sonra, kaybolmaya yüz tutmuş kültürlerin geliştirilmesi ve söylenenlerin kayıt altına alınması için özel bir çaba sarf  edilmiş. George Thomson’ un denemesin de , Çarlık döneminde kaybolmaya yüz tutmuş Kazak ve Kırgız kültüründen bahsederken, devrimle birlikte bu kültürün nasıl zenginleştiğini ve canlandığını yazar. Yine adı Jamboul olan bir Kazak ozanından bahseder. Bu ozan 1846’ da doğmuş dünyanın en yaşlı ozanıymış. Devrimden önce yazdığı şiirler kaybolmuş. Devrimden sonra bu ozanın şiirleri kaybolmasın diye özel yazmanlar, sağlığına bakacak hekim ve ömür boyu kendisine aylık bağlanmış.


Kılamlarımızı ele alırken, dikkatimi çeken bir konu oldu. Anlatım yoluyla bu güne aktarılan halk şiirimizin, yazılı metinlerinin de kayıp edildiği gerçeğidir. Gazeteci, yazar Ahmet Kahraman’ ın ‘’Kürt İsyanları ( Tedip ve Tenkil )’’ kitabında ,  Şeyh Said’ in şair olduğunu görüyoruz. 1925 de idam edilirken, İstiklal Mahkemesi üyelerinden Mazhar Müfit Özdeş, Şeyh’e ‘’ sen bir şairsin’’ diyerekten bir şiir rica eder. Şeyh de onun defterine bir dörtlük yazar. Bu dörtlükten başka diğer şiirleri ne yapıldı bilinmiyor. Yine 1937 de Dersim katliamında öldürülen  Alişer’ in önemli bir şair olduğunu görüyoruz. Nuri Dersimi’ nin ‘’ Hatıratım’’ kitabını notlayan Mehmet Bayrak 54.notta Alişer için ‘’ Kürtçe ve Türkçe şiir yazan önemli bir halk şairidir’’ der. Aynı kaynaktan 1930’ lu yıllarda türkü derlemeleri sırasında onun üç türküsününde taşplak yapıldığı belirtilir. Ayrıca Mehmet Bayrak’ ın aynı notundan,’’ Dersim katliamı sırasında doğrudan görev yapan Alb.Nazmi Sevgen , Alişer’ in dersim İsyanı’ na ilişkin manzum bir destan yazdığını da anlatır’’ diye belirtiyor. Fakat bu manzum ne yaplıdı bilinmiyor. Günümüzde Alişer’ in ‘’ Koçgiri’’ türküsü halk tarafında bilinmekte, diğer eserleri ne oldu bilinmiyor. Konuya açıklık getirmesi açısından ; 1 Eylül 2007’ de  ‘’ Doğuyakası Müzik’’ sitesinde  Latif Epözdemir’ in Metin Kahraman’ la bir röportajı yaynınlandı. Bu röportajda, Genelkurmayın arşivinde binlerce kürtçe şarkı olduğu belirtilmekte. Türkü derlemeleri sırasında, başka dilden bu şarkıların (Türkçeye çevirilenleri hariç) ‘’yakın’’ emrine karşı sanatçı duyarlılığı ile korunduğu söylenir.


Kılamlarımızın hikayesi bununla bitmiyor. Kürt kökenki sanatçılar, kılamlarımıza Türkçe söz yazarak aktarmışlar. Bu aktarma paylaşmaktan çok, Kürtçe özü unutturularak işlendikleri için yozlaşmayı da beraberinde getirmiş. Mehmet Bayrak, ‘’Şarkıların Dili ve İşlevi’’ yazısında,’’ Şıvan in okuduğu “Oy Fırat Fırat”; Hasan Cizravî’nin okuduğu “Ez kevokim le le”, Saîdê Hamo’nun okuduğu “Diyarbekir Paytext e”; anonim “Gulîzer”, “Dayikarnin”, “Le Nazê, Le Nazliye”, “Berçem berçem Diçime” salt İzzet Altınmeşe’nin okuduklarından bir bölümü.’’ diye belirttir.


Tabi bunu kendine iş edinen sadece İzzet Altınmeşe değil. İbrahim Tatlıses, Selahattin Alpay, Celal Yarıcı, Bedri Ayseli gibi bir çok sanatçı var. Bunun la ilgili  Rahşan Köse’ nin ‘’ Sanat ve Hayat’’ dergisinin 18. sayısında ‘’Türk Müziğinde Resmi İdoloji’’ yazısında verilen bir kaç örnek şöyle :’’Yek Momik’’ Kürtçe anonim bir Mezopotamya şarkısı. Türkçeleştirilmiş hali ‘’ Bir Mumdur’’. Bedri Ayseli ve İzzet Altınmeşe imzası taşıyor. ‘’ Le Dotmam’’ Muhammed Şexo’’nun bir çalışması. Türkçeleştirilmiş hali ‘’Ben Yetim’’ İbrahim Tatlıses imzası taşıyor. ‘’ Ez Kevokım Le Le’’ Hasan Cizrevi’ye ait Kürtçe bir şarkı. Türkçeleştirilmiş hali ‘’ Hele Yar Zalım Yar’’ olarak Selahattin Alpay ve İzzet Altınmeşe adına kayıtlı. ‘’Sineme’’ anonim. Türkçeleştirilmiş hali ‘’ Zap Suyu’’ Celal Yarıcı imzası taşıyor. ‘’Hat Kervane Mardine’’ Fahri Bamırne’ ye ait şarkı. Türkçeleştirilmiş hali ‘’ Mektebin Bacaları’’ olarak Muazzez Türüng imzası taşıyor. TRT repertuvarında kayıtlı olan bu türkülerden ‘’ Beyaz Gül Kırmızı Gül’’ün derlemecisi Mehmet Özbek’ e ödül kazandırdığı belirtilir. Bu şarkının orjinali ‘’Rabe Cotyar De Rabe’’olarak Iraklı Kürt ozan Tahsin Taha’ya ait olduğu belirtilmiş. Yine aynı yazıdan Bedri Ayseli’den bir alıntı var. Şöyle diyor Bederi Ayseli ;’’Diyarbakır’da duyduğum türküleri bir teybe kayıdediyorum. Bunlar genellikle Kürtçe oluyor. Sonra bunlara Türkçe söz yazıyorum. Genellikle bütün derlemeciler böyle yapıyor.’’


Evet derlemeciler böyle yapmışlar. Ama Kürtçe ezgilere Türkçe söz yazan derlemeciler şiirlerdeki kaliteyi de düşürmüşler. Kürtçe de özlü ve duygulu sözlerle yazılan şiirler ezgiyle bütünleşince anlam kazanır. Derlemeciler bu kaliteyi gözetmemişler. Örneğin bir kaç kılamın başlığına bakarak geçelim ; ‘’ Le Dotmam’’ emmi kızı demektir. İbrahim Tatlıses ‘’ Ben Yetim’’ diye yazarak arabeskleştirmiş. ‘’ Ez Kevokım Le Le’’ ben bir kekliğim demek. İzzet Altınmeşe ve Selahattin Alpay ‘’ Hele Yar Zalım Yar’’ diyerek yazmış. Örnekleri çoğaltabiliriz.


Zaman , zaman yaşlı insanlarımızla folklorümüzün bazı kolları üzerine sohbet ediyorum. Onların anlatımındaki canlılık ve şiirsellik oldukça dikkatimi çekiyor. Kendi kılamlarını kendisi yakan, kendi oyunlarını kendisi kuran bir toplumun halk edebiyatını varın düşünün. Oldukça zengin. Törenlerin de dahi bir şiirsellik var. Halk oyunlarındaki ritim canlığı insanı  çoşturur. Kılamlar halkın yaşamını anlatır.Yanık.  Bütün yaşlılar gibi yaşlı bir insanımız ‘’ ölürsem beni köyüme gömün’’ dedi. Cevabın ne olacağını bildiğim halde yine de’’ Niye ?’’ diye sordum. ‘’Başka yerde kemiğim sızlar’’ dedi ve ağıda benzer bir kılam tutturdu. Anladım ki kılamlar bizde toprak gibidir, acıyı alır. Bir çok sohbette kılamların özüne dair çok şey duydum. Kılamlar su gibiydi, insanın özünü temizlemek içindi. Dağdı kılamlar, zulme karşı bir eğilmezliği ifade ederdi.


Yazının başında dediğim gibi, insanlığın geçmiş mirası hepimizin mirasıdır. Bu mirasın olumlu yönlerinin açığa çıkarılması ve insanlığın gereklerine göre yorumlanması gerekir. Ne yazık ki kılamlarımıza ve folklorümüzün bütün alanlarına bu imkan tanınmamıştır. Folklor insanlığın yaşamında önemli bir yer tutar. Bu alanda dünyanın değişik ülkelerinde önemli arşivler oluşturulmuş, üniversiteler de kürsüler kurulmuştur. Biz de son dönemlerde kılamlar ve halk oyunları üzerine yapılan çalışmalar umut vericidir.  Bu çalışmalar  zorluklara rağmen bireysel bazda sürmektedir. Önemli olan bu çalışmaları bir araya getirip arşivlemektir. Öte yandan  devlet kurumlarında saklanan arşivlerin açılmasını sağlamaktır. Folklorun bütün alanlarında ürünlerin toplanması için çalışmalar yapılmalıdır. Her kayıp insanlığın kaybı ve her kazanım insanlığın kazanımıdır. Yazımıza başlarken  kılamlarımız diye başlamıştık. İşlenlen konular, yapısal farklılıklarına girmedik. Elimizden geldiğince kılamlarımızın sorunlarını ele almaya çalıştık. Bu sorumlulukla ‘’Vakta kılamana’’, yani Türküler zamanı deyip konuyu bağlıyorum. Kılamlar yoldaşınız olsun.

703770cookie-checkKılamê me (Türkü)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.