Korku tüccarlığı…

Gerilimli aylarda en gözde silahın ne yazık ki “korku yaratmak” olduğuna ilk kez tanığız ve bu tabloyu ilk kez yaşıyoruz.
Seçimlere gidiliyor ya, anamuhalefetin ve ardında dizilen tabelalı- tabelasız partilerin, ülke genelinde şiddete ve hiddete, hatta bazen kine ve intikama dayanan söylemleri bir anlamda korku yaratmanın zeminini oluşturmaktan geri kalmıyor.
Zaten ekonomik darboğazın pençesinde kıvranan fakir-fukara takımı, işsizler ordusu ve beklentilerini ertelemek zorunda kalmış ezilmiş sınıflar, haklı olarak bu yaratılan korku ortamından etkileniyorlar.
Endişeli elitler ise panikteler.

Bu tablonun yaratılma ne kadar doğru, ne kadar yanlış bir davranış biçimidir henüz bilemiyoruz.
Nedenlerini bulmak gazeteci ve yazarların işi değil.
Sosyolog ve psikologların alanına giren bir konu.

Ancak bu ülkede demokrasinin emekleme döneminde yaşananlardan ders almasını bilenler görüyor ve biliyorlar ki – ki onlardan biri de benim- vesayetçi yönetimleri yarım asrı aşın bir dönemde fark edememişiz.
Şimdi şimdi ortaya çıkıyor ve görüyoruz ki, darbeli-darbesiz tüm dönemlerde askeri vesayet fiilen varmış.

Darbe olmadan yani sivil yönetimler işbaşındayken varmış meğer.
Darbe dönemlerinde zaten çıplak gözle görünüyor ve yaşanıyordu.
Ama serbest seçimlere geçilip, sivil yöneticilerin işbaşı yaptıkları evredeki rejimim “vesayet”li, ya da askeriyeden “icazetli” olduğunu nasıl ve neden fark edememişiz?

Ve siyaset sosyolojisinde bu ne anlama geliyor?
Emekleme ve deneme dönemindeki demokrasi, sivil yönetimler sırasında da “vesayet” sayesinde ayakta kalmış ise bu nasıl iştir ki, hiçbir sivil yönetim buna karşı çıkmamış.
Bu şu demek: “ Meğer ülkede demokrasi hiç yokmuş.
Bırakın demokrasiyi, emekleyen demokrasi de, yani deneme dönemi de yokmuş.

Demek ki siyasi kadrolar demokrasiyi “mış” gibi uygulamışlar ama halk bunu yanlış algılamış…
Bu şu anlama da geliyor bence. Sağdan sola tüm partiler, seçim meydanlarında hep yalan söylemişler..

Seçim vaatleri, demokrasi içinde yönetip “nurlu ufuklara” ulaşılacağı vaatleri demek ki sanalmış.

Şimdilerde yaratılan korku, vesayetçi zihniyeti savunanların bence en son silahı.
Belki de son barutlarını yakıyorlar.
Ama “korku tüccarlığı”na soyunan vesayet yanlılarının bu tutumu ve direnişi, ileri demokrasi arayışına dönük olmadığı gibi arkada kalan bütün kaleleri yakmaya yönelik gibi.
Bu ise siyasetin kirli yüzünü göstermesinden başka bir anlama gelmiyor.
“Ben yoksam, onlar da olmamalı” zihniyetinin hayata geçirilmek istenmesi de diyebiliriz buna.

İleri demokrasi vaadi başından sonuna kadar palavra ama bir yerde eğer otokrasi ve askeri vesayet devreden çıkıyor ise bunu artık içimize sindirme zamanı geldi demektir.
Yani soğukkanlı bir şekilde bu dönemi kazasız belasız atlatmamız gerekiyor.
Korku tüccarlığı ile bir yere varılamayacağını görmemiz ve anlamamız gerekiyor.

Çünkü hangi evre ve aşamada olursa olsun, demokrasi bize lazım.
Hem de çok lazım.

1627830cookie-checkKorku tüccarlığı…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.