Kraliçe gitti, yasaları kaldı

Geçtiğimiz gün bir haberi kaynağa dayandırmak için www. mahkemeler.net’e girdim. Şunu söylemeliyim ki ülkenin en kapsamlı ve açıklayıcı portalı bu. Hangi yasaya bakmak istiyorsanız anında buluyorsunuz. Sürekli güncellenen sitenin sayfaları tıkır tıkır açılıyor. Seçim sonuçlarından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlara kadar her şey mevcut sitede. Yani KKTC’nin yüz akı bir site ama…
‘Aması’ yasalar. Nuh Nebi zamanından kalma yasalar “Kuran ayeti mi bu da değiştirilemiyor” dedirtiyor. Örnek verelim;
Kraliyet beratı ile ilgili sahte beyan başlıklı yasada “Herhangi bir malın Kraliyet beratı sahibi bir kişi tarafından veya Majestelerine veya Kraliyet ailesinden herhangi birini veya Devlete veya Devletin herhangi bir Dairesine hizmet için yapıldığı sahte beyanında bulunan herkes mahkumiyeti halinde iki yüz elli Kıbrıs lirasına kadar para cezasına çarptırılabilir” diyor.
Majesteleri buradan gideli 53 sene olmuş. Kıbrıslı Türkler 1571’den 1878’e kadar geçen 307 yılda Kıbrıs’ta Osmanlı Devleti’nin tebaası olarak yaşarken, 1960 yılına kadar yani 82 yıl İngiliz sömürge idaresi altında varlık sürdürmüş. Sadece 82 yıl ama etkisi ebedi bir varlık! Kıbrıs lirasına gelince, bizde de yok Rum da da…

***

Kulakları çınlasın, Rum Maliye Eski Bakanı Mihalis Sarris’in, “doğaya aykırı cinsel ilişki” suçuyla tutuklandığı günlerde yazdığım “Sarris’le gelen çelişkiler yumağı” başlıklı yazımda yasaların acil değişmesi gerektiğini şu sözlerle ifade etmiştim: “Gerçekten de İngiliz döneminden kalma yasalar bugünün ihtiyaçlarına yanıt vermediği gibi komik çelişkilerle dolu.
Örneğin, bir erkek tecavüze uğrarsa bu hafif bir suç, ancak doğa kurallarına aykırı olarak bir erkeğin kendisi ile cinsi münasebette bulunmasına izin veren herhangi bir kişi ağır bir suç işlemiş oluyor.
Bunu açalım;
Ceza Yasasının üçüncü bölümü, Ahlaka Aykırı Suçlar başlığı, 152. maddesinde “Yasa dışı ve namus ve ahlâka aykırı olarak bir erkeğe tecavüz eden herhangi bir kişi, hafif bir suç işlemiş olur” derken 171. Madde,
“(a) Doğa kurallarına aykırı olarak herhangi bir kişi ile cinsi münasebette bulunan; veya
(b) Doğa kurallarına aykırı olarak bir erkeğin kendisi ile cinsi münasebette bulunmasına izin veren herhangi bir kişi, ağır bir suç işlemiş olur ve beş yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilir” diyor.
173. 171. maddede belirtilen suçlardan herhangi birini işlemeye teşebbüs eden herhangi bir kişi, ağır bir suç işlemiş olur ve üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilir.
Yani olay gönül rızası dışında gelişmişse hafif, gönül rızası varsa ağır!
Sanki bir erkeğe tecavüzde doğaya aykırı unsur yokmuş gibi. (Doğaya aykırı derken, yasaların ağzıyla konuşuyorum. Bir fiilin doğaya aykırı olup olmadığının kararını verecek mercii ben değilim elbet…)
Tam tersi olması gerekirken, tecavüz edenden yana gibi bir tavır var yasalarda.
Yasamızdaki bir durum komedisi daha; (168) “Herhangi bir kadın, çocuk oluşsun veya oluşmasın kendi çocuğunu düşürmek niyetiyle yasa dışı olarak zehir veya başka zehirli madde kullanırsa veya herhangi bir çeşit şiddete veya başka herhangi bir vasıtaya başvurursa veya bu gibi bir şeyin veya vasıtanın kendisine verilmesine veya üzerinde kullanılmasına izin verirse ağır bir suç işlemiş olur ve yedi yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilir.’
Yani çocuğunu düşürmek isteyen kadın 7 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilecek ama bir erkeğe tecavüz eden kişi hafif bir suç işlemiş sayılacak!”
Tüm siyasetçiler yasaların tadil edilmesi konusunda hemfikir. Dolayısıyla günün ihtiyaçlarına cevap vermeyen yasaların bir an önce değiştirilmesine kimse karşı çıkmıyor. Mesele motivasyon ya da düğmeye basmayı sağlayacak itici güç. Eh Milletvekili paydasına atfettiğimiz değerden ötürü onu yapacaklarını umut etmekteyiz. Çok şey istemiyoruz yani…

***

RUM MEGOLAMANLIĞI
Barış demokrasi tasavvuruna sahip herkes ekonomik krizin katalizör görevi göreceği yönündeki inancını ortaya koyarken bir şeyi unuttu: Helen megolomanlığını… Dün televizyon kanalımızda konuk olan Maliye eski Bakanı Rüstem Tatar, Rumların ne denli kendini beğenmiş bir millet olduğunu hatırlatıp, anlaşma beklemenin abesle iştigal olduğunu söylemişti ki, sağolsun Fileleftehros Gazetesi yazarı Kostas Venizelos Tatar’ı yalancı çıkarmadı!
atar haklı, zira ırklarıyla övünmeye azmettirilmiş bir milletten bahsediyoruz. Gelelim Venezilos’un dediklerine:
“Aslında herkes tarafından bilinen bir şeyi ortaya koymak için, Kıbrıs’ın ‘yeminli düşmanlarını’ aramaya gerek yoktur. Olağan şüpheliler, ekonomik krizin Kıbrıs sorunu ‘bitirmek’ için fırsat olduğu düşüncesiyle plan yaparak, yeniden geliyorlar. ‘Krizin çözüm için fırsat’ olduğu konusunda söylenenler, üzgünüz ama deterjan reklamına benzemiyor. Çünkü kriz, vatandaşlar meteliksiz kaldığı zaman ve önlerinde daha bir iyi seçenek olmadığı zaman, çözüm için fırsat olabilir. Kısacası halk hem ekonomik krizin ağırlığını, hem de bu koşullar altında işlerine gelmeyen çözümü omuzlarına yüklenmeyecektir. Türkiye’nin, siyasi ve stratejik rant elde etmek, aynı zamanda Annan Planına geri dönmek için ekonomik krizi değerlendirmeye çalıştığı aşikardır. Türk yetkililer yaptıkları tüm açıklamalarda sürekli olarak 2004 yılında yaşananlara ve o dönemde güya kaybedilen fırsata atıfta bulunuyorlar.

Lefkoşa’nın ekonomi konusunda ayaklarını bulmaya çalıştığı bir esnada, sahne yavaş yavaş kuruluyor.

Downer bölgeye yeniden geliyor ve son ziyaretinde yaptığı açıklamanın aksine, müzakere sürecini hızlandırmanın yöntemlerini arıyor. Downer Başkanlık seçimleri sonrasında adaya geldiği zaman yeni başkana, ekonomik konularla ilgilenmesi için zaman vereceğini açıklamıştı. Ancak şimdi arabulucular (İngilizler ve Amerikalılar) tarafından ikna edilmişe benziyor ve yazdan önce Kıbrıs sorununda bir hareketlilik olmasını istiyor.”

1621020cookie-checkKraliçe gitti, yasaları kaldı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.