FARUK ESKİOĞLU – Hatay’daki St. Pierre Kilisesi Hıristiyanlığın ilk kilisesi olarak bilinir. Yıllar önce St. Pierre Kilisesi’nde Noel ayinine katılmıştım. Rahip, Türkçe yaptığı duadan sonra çok kültürlülüğün faziletlerine dem vurarak “Barış istiyorsak bizim farklılıklarımız değil, ortak yanlarımızı öne çıkarmalıyız” demişti. Aslında rahip evrensel bir doğruyu dile getirmişti. Bu açıdan her zaman milliyetçilik, şövenizm, ırkçılık, faşizm ve fanatizm insanlığı bölüp parçalayan olgular oldu.
***
KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu bu pazar 18 Ekim’de yapılacak. İkinci turda Türkiye’de AKP iktidarının arkasında rüzgar olduğu Ersin Tatar ve bağımsız solcu başkan Mustafa Akıncı yarışacak. 11 Ekim’deki ilk seçimde yüzde 21’lik oy alan Tufan Erhürman’ın lideri olduğu CTP de Akıncıyı destekleyecek. Herhangi bir entrika dönmezse Akıncı’nnn yüzde 60’larda topladığı oyla tekrar cumhurbaşkanı olmasına kesin gözüyle bakılıyor.

İkinci tur seçimlerinde iki önemli olgu var. İlki Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Kıbrıs’ta Federasyon önerilerine karşıyız” diyerek “Federasyon çözüm modeli”nin vazgeçilmez olduğunu savunan aday Mustafa Akıncı ve Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) lideri Tufan Erhürman’a karşı olunduğunu hissettirmişti. Tatar seçim arifesinde Türkiye dönüşünde milliyetçilere müjdeyi vererek Maraş’ın sahillerinin açılacağını söylemiş, hükümet ortağı ve başbakan yardımcısı Halkın Partisi lideri Kudret Özersay “bu karardan haberimiz yok” diyerek hükümetten çekilmişti. Öte yandan Cumhurbaşkanı Akıncı da bu oldu bittiden haberi olmadığını açıklamış ve aday olmaması için kendisinin Türkiye makamlarınca tehdit edildiğini de söylemişti.
İkinci olgu ise Tatar dağılan hükümeti yeniden kurmaya çalışıyor. Tatar koalisyona katılacak diğer partilerle cumhurbaşkanlığının desteklenmesi için kirli bir pazarlık yapabilir. Belki de Türkiye’nin baskısını da kullanabilir.
İşte o zaman ibre bağımsız Akıncı’dan RTE’nin KKTC versiyonu Tatar’a dönebilir. Böylece rahibin dediği gibi, ada halkının ortak yanları sümen altı edilecek ve adaya geç de olsa gelme şansı olan barış güvercininin kanadı kırılacaktır. Kuzey Kıbrıs halkının olası entrikalara izin vermeyeceğini umuyorum.
***
Birleşik Krallık’ta ekim ayı “Siyahların Tarihi Ayı – Black History Month”. Bütün dünyada siyahların gördüğü ayrımcılık konusunda farkındalık yaratmak ve siyahların insanlık tarihine katkılarını hatırlatmak için düzenleniyor. 1926’da ABD’de düzenlenmeye başlayan böylesi bir güne 21’inci yüzyılda bile gerek duyulması hüzünlü.
Google’a göre; İngiltere ve Galler ülkesinde nüfusun yüzde 14’ünü siyahların oluşturmasına karşın cezaevlerindeki nüfusun yüzde 25’i siyah. Birleşik Krallık’ta acil ambulansı aradığınızda size hastanın siyah mı beyaz mı olduğunuzu sorduklarını yeni öğrendim? Ülke genelinde yoksullukta ve en berbat işlerde en düşük ücrete çalıştırılan emekçiler arasında siyahların oransal çoğunluğu çıplak gözle görülebiliyor.
Bu haftaki yazımı bir anımla sonlandırayım. Londra’da araçta kemer takmadığım için bana ceza kesen polis, zorunlu form dolduracağını söyledi. “Tamam” dedim. Formdaki sorularından biri siyah mı beyaz mı olduğuma ilişkindi. Şaşırdım. “Siyahım” dedim. Polis “Niye yanlış cevap veriyorsun, beyazsın ya” dedi. Ben de “Sen her gördüğüne inanma, benim içim siyah” dedim. “Bak ‘siyah’ı işaretliyorum” dedi. “İşaretle” dedim. İşaretledi.
Rahibin dediği gibi bizi farklılıklarımız değil ortak yanlarımız birleştirecektir.