LENİN, TARTIŞMALI SORULAR VE AŞIRI SAĞA KARŞI MÜCADELE  

21 Ocak 2024, Sovyetlerin ilk lideri Lenin’in ölümünün birinci yüzüncü yıldönümüydü. Mevcut Rus yetkililer için garip bir gündü. Rusya Federasyonu liderleri Ekim Devrimi’nin yüzüncü yıldönümünü (2017), Kızıl Ordu’nun kurulmasını ve Rusya’nın Birinci Dünya Savaşı’ndan çekilmesini görmezden geldi. 2020’de Lenin’in doğumunun 150. yıldönümü de sessiz geçiştirildi. Ne 2021’de SSCB’nin çöküşünün 30. yıldönümü ne de Aralık 2022’de anayasasının yüzüncü yılı resmen tanınmadı. Rus liderleri, Sovyet geçmişindeki önemli olayların yıldönümlerini eleştirmiyor ama aynı zamanda kutlamıyor. 

Bugün Lenin, Rus yetkililer için rahatsız edici bir sembol olmaya devam ediyor. Onu Rus devletinin bin yıllık tarihine sorunsuz bir şekilde dahil etmekte zorlanıyorlar. Bir yandan, Rus imparatorluğuna karşı savaşan bir devrimciydi, öte yandan Rusya Federasyonun dayandığı Sovyetlerin kurucusuydu.

Sorun şu ki, Uluslararası Marksistler Lenin konusunda, Rusya kamuoyu gibi bölünmüş durumda. Sovyetleri ve Lenin’i görmemezlikten gelenler ve hatta nefret edenler kadar Lenin’i ve Leninizm’i olduğu gibi kabul edenler uzun yıllardır tartışmalarına rağmen bir uzlaşıya varamıyorlar. Çünkü Ekim Devrimi, Sovyet kuruculuk deneyimi ve Lenin’in 56 ciltlik teorik çalışmaları olağan üstü karmaşıktır ve hararetli tartışmaları kışkırtmaya devam ediyor. 

Tartışmalara katılan Valerio Arcary makalesinde o tarihsel başkaldırıyı yönlendiren partiyi güncel perspektifle sorguluyor ve detaya girmeden şu sorulara odaklanıyor. İlk sorusu, “21. yüzyıl için Lenin mirasından geriye ne kaldı? Tartışmalı. Aşırı bir soyutlamayla, teorik-tarihsel sorun özetle şu şekilde ifade edilebilir: Ekonomik olarak sömürülen, toplumsal olarak ezilen ve siyasi olarak tahakküm edilen bir sosyal sınıf olan emekçilerin, çağdaş dünyada despotik bir kapitalist devlete karşı iktidarı ele geçirmesi nasıl mümkün olabilir? Cevap, devrimci bir partinin örgütlenmesidir, ancak militan bir örgüt her zaman kusurlu bir araçtır. Bolşevikler yanılıyor muydu? Sık sık. Lenin yanılıyor muydu? Evet, birçok kez. Tarihsel pencereden bakıldığında hatalarınız başarılarınızı geçersiz kılıyor mu? Hayır” (Valerio Arcary).

Yazar bunlarla da sınırlı kalmayarak tarihin akışını değiştiren o büyük halk ayaklanmasını sorgulamaya devam ediyor. “İç savaşın sıcağında iç eğilimlerin ve hiziplerin varlığını yasaklarken yanılıyorlar mıydı? Evet, ancak risklerin trajik olduğunu kabul etmemek çok basit olurdu. Kronstadt’ta bir hata mı yaptılar? Evet ama bu kolay bir karar değildi. Tek parti diktatörlüğünü dayatmakta haksız mıydılar? Evet, nokta.” 

Üzerinden bir asırdan fazla bir zaman geçmesine rağmen Ekim Devrimi’nin mirasını, ilk Sosyalist Cumhuriyet’in hatalarına ve hazin sonuna bakarak bazılarının dediği gibi yok saymak, darbe demek, en hafif tabirle aceleciliktir. Lenin’i, ölümünden on yıl sonra iktidarı pekiştiren Stalin’in önderlik ettiği terör saltanatından sorumlu tutmak en büyük hatalardan biridir, ciddi değildir. “Ters” teleoloji, geriye dönük kaderciliğe eşdeğerdir. Rus Devrimi bir olasılıklar alanı açtı. Ne yazık ki, en umut verici olasılıklar yenildi.” (V.A.)

Bolşevik öncü parti siyasi eylemde birlik sağlamaya çalışıyordu, askeri disiplini olan bir yapıda değildi, Lenin genellikle azınlıktaydı. Partideki gruplaşmalar her zaman barış içinde yürümüyordu, iç demokrasisi kaotikti. Çarlığa karşı siyasi mücadelede halkın talepleri; emek, barış ve özgürlük temel alınmıştı. Bolşevikler diktatörlüğü yenmek için siyasi mücadelenin kolektif bir örgütleyicisi olan gazeteyi sürekli yayınlıyordu.  Sendikalizme teslim olmadan sendikalara müdahale etmişlerdi; seçimlere bazen kendi adaylarıyla katıldılar, bazen de seçim ittifakları örgütlediler ve hatta seçim yanılsamalarına kapılmadan seçimleri boykot etme çağrısında bulundular; teorik tartışmaları beslediler, kitaplar ve dergiler yayınladı ve eğitim okulları düzenlediler.

Öncü parti anlayışına yönelik en önemli iki eleştirinin var olduğunu belirten Valerio, “Stalin döneminde partinin otoriter ve yekpare biçimden Leninci partiyi sorumlu tutmak ve ikincisi kitlelerin kendiliğinden eyleminin yerine bir bürokratik parti aparatının yer alması suçlaması. Argümanlar etkileyici, ancak yanlıştır.” Diyor.

Birincisi tarihsel bir çarpıtmadır. Çünkü, Stalinizmin bir rejim olarak ortaya çıkışını belirleyen etmenler, ekonomik ve toplumsal gelişmenin gerilemesi, sınıf mücadelesi ve uluslararası karşı-devrimci kuşatması gibi, kıyaslanamayacak kadar güçlü etmenler söylenebilir. Ancak Çarlık diktatörlüğünü yıkmak için mücadele eden Bolşevik Parti ile Stalin’in partisi arasında kesintisiz bir süreklilik kurmak ciddi olmadığı gibi objektiflikten uzak.

İkincisi entelektüel olarak da ahlaki değil. Bir Marksist parti devrim yaptığını iddia etmez. Devrimler, darbeler ve komplolar hiçbir zaman ajitasyonla, zorlamayla yapılmaz…. Ayaklanmalar, devrimci mücadelede sosyal psikolojik ve politik çeşitli süreçlerin birlikte hareket etmesinden doğan çok önemli duraklardır. Çağdaş toplumlarda sınıf mücadelesinin en yüksek biçimidir ve yaratıcısı sosyal sınıflardır. Örgütlenmeler, partiler yani siyasi özneler temsil ve örgütlenme araçlarıdır. Siyasi örgütler devrim yapmazlar, başlamış bir devrimci sürecin önderliğini üstlenmeye çalışırlar. 

Lenin’in ölümünden yüz yıl sonra dünya solu Sovyet deneyimini önemsemelerinin nedeni sadece anti-kapitalist bir devrim olmasından dolayı değil. Öncelikle Çarlığın totaliter rejimine karşı halkın başlattığı direnişin başarıyla sonuçlanmasıdır. 

O yıllarda olduğu gibi emekçi halk sınıfları savaşlarla, diktatörlüklerle ve faşizmle yeniden karşı karşıya geldi. Kitleler arasında, hatta halk sınıflarının bir kısmında bile özgül bir ağırlığa ulaşan neo-faşizmi etkisiz hale getirmek ve savaşa karşı barışı garanti etmek, Çarlık Rusya’sındaki tarihsel deneyimin gösterdiği gibi ancak otoriter rejimlere karşı ilerici devrimci ittifakları kurmakla, düşüncede farklılıkları korumakla ve halk kitleleriyle kaynaşmış, militan, demokratik özgürlükçü komünizme bağlı bir parti veya partilerle mümkündür.  

 Valerio Arcary, Rebelion, 31/01/2024  

Xxxxxxxxxxxxx

Sitemizde Lenin’in 100. ölüm yıl dönümüyle ilgili yaptığımız paylaşımlar ve tartışmalar güncel politik sorunlarla bağlantılı olmuyor, güncel politikaya ışık tutmaktan uzak kalıyor. “Lenin Günleri” kampanyasını tanıtmamızın amacı Leninizm’i, Bolşevizm’i veya Ekim devrimini yeniden tartışmak değil, o büyük ayaklanmadan güncel sonuçlar çıkararak aşırı sağa karşı birlik içinde mücadele vermenin kimi noktalarına açıklık getirmek.

Xxxxxxxxxxxx

Siyasi örgütlenme modeli teorisi, SSCB’de elli yıl boyunca bir siyasi rejimin kalıcılığını açıklamaya hizmet eden asgari düzeyde makul bir açıklama değildir. Rejimin kitlelerin desteğini aldığını unutarak bunu Stalin’in kişiliğine atfetmek de makul değildir. Tek parti diktatörlüğünün 20. yüzyılın tüm devrimci deneyimlerinin modeli olduğunu düşünürsek daha da az.

Xxxxxxxxxx

 

2763270cookie-checkLENİN, TARTIŞMALI SORULAR VE AŞIRI SAĞA KARŞI MÜCADELE  

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.