Macbeth ve İhtiras’ın Sonu

Verdi’nin, Macbeth Operası’nın da, sahnelenmesi sürüyor. İhtirasın sonu, bu eserin ana konusu. Ankara’da ihtirasın merkezi ve eser Ankara’da yeniden sahneleniyor. En çok politikacıların izlemesi gerek ama, onların yolları bu tarafa düşmüyor.

Macbeth Operası’nın Dünya Prömiyeri, Floransa’da 1847 de yapılmış. Türkiyede ise ilk kez 1962 de Ankara’da sahnelenmiş. 2009/2010 Sezonunda da sahnelenen eser, 2013 de yeniden perde dedi. Ankara Devlet Opera ve Balesi, Verdi’nin bu eserini, yeniden sahnelemekle, bu yıla uygun, Verdi’ni bu eseri, kutlama programında yer alıyor.

Eseri sahneye koyan Yekta Kara Macbeth’in ihtiras hırsı, Lady Macbeth’in bu hırsa katılması ve körüklemesi, kanlı bir iktidar oyununu başlatıyor. Cinayetler bir birini izliyor. Bu süreçde, Macbeth’in ruh sağlığı da bozuluyor. Tepede meydana gelen bu iktidar oyunu, doğal olarak, halkında yaşamını olumsuz etkiliyor. Önce Lady Macbeth’in ölümü ve Macbeth’in öldürülmesiyle, bu iktidar oyunu sahnede sona eriyor.

Ama biz bu oyunun gerçeğini sahnede değil, gerçek hayatta, bir çok ülkede değişik sahneye koyuşlarla hep izledik. Taht uğruna, ne kanlar döküldüğünü, toplumun nerelere sürüklendiğini, savaşlarla toplumun kayıplarını ve düşmanlıklarını gördük.

20. yüzyılda iki dünya savaşı gerçekleşti. Ama savaşlar devam ediyor. Taht kavgaları devam ediyor. Asya’dan Ortadoğu’ya, Afrika’dan Amerika kıtasına, günümüzde değişik sahneye koyuşlar izleniyor. İşin daha da acıklı yanı, bu sahneye koyuş gerçek hayatta oynanırken de seyrediliyor.

Ve seyretmeğe devam ediyoruz. Gerçek hayattaki bu seyirlik, ne yazık ki sahnedeki gibi değil. Verdi’nin müziği ile bu opera, bizi bir çok gerçeklikle karşı karşıya getiriyor. Müzik eşliğinde seyirlik yolculuğunuz sürüyor. Orkestra’yı geçen dönemden farklı olarak bu kez, genç bir İtalyan şef, Alessandro Cedrone yönetiyor. Müzik ve sahne, sizi bir akşam, asırlar öncesinin olayları ile günümüzü düşünmeye sevk ediyor.

Oyunda Macbeth’in ihtiras hırsını körükleyen cadıları, günümüzde menfaat grupları ve liderler çevresindeki yalakalar olarak düşünüp, değişik ülkelerde toplumları ne hale getirdikleri çerçevesinde de yorumlayıp, günümüz gerçeklerini seyredebilirsiniz. Liderlerin eşleri ihtiraslarına, kendi konumları çerçevesinde, liderleri nereye yönlendirip, götürmek istediklerini ve götürdüğünü de düşünebilirsiniz. Bu oyunun sahnelenmesinde, nasıl seyirci kalındığından hareketle, kendinizi rahatsız hissedebileceğiniz gibi, ya da bu bir oyun der geçersiniz, rahatlarsınız.

2013’ün şubat ayı başında, bu soğuk kış gecesinde, İskoçya’nın soğuk ortamında asırlar öncesini günümüze, Verdi’nin müziği ile taşıyanları kutlayıp, keyifli bir geceyi sohbetle de sürdürebilirsiniz.

Ancak oyunda, çağdaş, yeni bir anlayış gtireceğim derken, yabancılaşma ve bütünlüğün içinde biraz iğreti duran görüntüyü de farkedince, belirtmeden geçemeyeceğim. Son perde de askerlere, ninja kiyafetlerine benzeyen giysiler üzerine, madenci bareti karışımı bir kostüm seçimi yapılırsa, bunun uyum olmadığını, hoşgörülerine sığınarak, bende bıraktığı izlenim olarak aktarmadan geçemeyeceğim.

Macbeth’in sonunu getiren Macduff’u oynayan Aykut Çınar’ın, Ankara Devlet Opera ve Balesi Müdürü olduğundan bu yana, uzun bir aradan sonra, o gece, Ünüşan Kuloğlu’nun yurt dışında olması, Murat Karahan’ın da olmaması sonucu, erteleme yerine bir günde hazırlanarak sahnede yer alması, güzel bir sürpriz oldu. Öncelikle perde açıldı. Bir yıla yaklaşan bir süreçden sonra, hemen hazırlanarak ve de başarılı bir şekilde ses ve görüntü olarak sahnede yer alması, geçen hafta pazartesi temsiline ayrı bir güzellik kattı.

Özellikle akademik çevrelerde, yönetici oldukdan ve bu yöneticiliğin bir süre devam etmesinden sonra, bilimsel ürün vemede, yöneticiliğin yükü nedeniyle, ürün vermelerinin azaldığını, hatta çoğu zaman artık hiç gerçekleşmediği bir gerçektir. Bu alan ve yazı içeriği ile ilgili değil ama, bu konuya ilişkin güzel bir örnek, iş hukuku alanında çalışan, Prof.Dr.Tankut Centel’dir. Neredeyse on yıla yaklaşan süreçde, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığı, Rektör vekilliği ve Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığı sona erdikden sonra, çalışmalarını bırakmaması ve “İş Güvencesi” ne ilşkin eserinin kitapçı raflarında yer almasıdır.

Tabi sanat ortamı daha bir farklı. Ancak, Aykut Çınar’ın o gece özveri ile sahnede yer alması çok olumlu ve takdir edilmesi gereken bir davranış. Aykut Çınar’ın, yöneticiliği bir yana, kendini sahnelerden ve bizlerden uzak tutmaması gerektiğini söyleyerek, yeniden izlemek istdiğimizi belirtelim.

Macbeth, doğal olarak sahnede sevimsiz bir rol ve de baş rol. Sesiyle, fiziği ile vücud dilini kullanarak sahnede yer almasıyla, Serkan Kocadere de, bu rolün hakkını veriyor. Ancak Serkan Kocadere için biraz zor olsa gerek. Geçen yılın sonlarında onu, Mozart’ın Don Giovanni Operası’nda, bu rolde izlemiştim. Çapkın, neşeli, hayat dolu, sevimli bir roldü. Şimdi Don Giovanni’den sonra, Macbeth rolü ise tam tersi bir karakter. Ancak her iki karakteri de , sahnede yaşattığını da belirtmeden geçmeyelim.

Hoş bir süpriz de, bu sütunlarda aktarmaya çalıştığımız iki opera programında da, başrolde Serkan Kocadere’ni olması. Serkan Kocadere’yi, bakalım bundan sonra, hangi sahnede ve hangi rolde izleme olanağı bulacağım.

Ankara Devlet Opera ve Balesi, bu yıl Verdi yılı olması nedeniyle Macbeth’in yanısıra Rigoletto Operası’nı da sergiliyor. Ama gözler yine bir Wagner de arıyor. Gelecek sezonda olsa da sonbaharda, bir Wagner Operası ile karşılaşmak isteriz doğrusu.

Yaz aylarında, İstanbul ve Aspendos’da festivallerde, bakalım Verdi ve Wagner programda yer alacak mı ?

___________________

Ankara. 18 Şubat 2013. [email protected]

AÇIK GAZETE GECİKME ÖZÜRÜ: YAZARIN PAZARTESİ YAZISI, SALI GÜNÜ YAYINA ALINDIĞI İÇİN YAZAR VE OKURLARDAN ÖZÜR DİLERİZ…

719010cookie-checkMacbeth ve İhtiras’ın Sonu

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.