Neden ÖSS sınavı şekli değişmeli?

Sorun doğru tespit edilerek orta öğretimde kalitenin artırılması işaret edilmiştir. Söz konusu raporda http://www.yok.gov.tr/duyuru/yok_strateji_kitabi.pdf sorunun çözümünün kısa sürede mümkün olmadığı ve on-on beş yıllık süreye yayılabileceği öngörülüyor. Ben biraz daha karamsarım ve sürecin daha da uzayacağını düşünüyorum. Nedeni de söz konusu raporun muhatapları olan Hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığının YÖK ile aralarındaki sorundan dolayı raporu incelediklerini sanmıyorum.


Eğitim ve öğretimin yansıması olan geri besleme düzeyinin istenilen nitelikte bir insan modeli yaratmadığı görülmektedir. YÖK’ün bu konudaki tespitleri ve yapılan sınavların sonuçlarının açıkça gösterdiği gibi ortaöğretimde yıldan yıla artan bir çöküş yaşanıyor. ÖSS ve LGS ‘de alınan onbinlerce sıfırların her geçen yıl artmasının yanı sıra cevaplanan net soru sayısının düşüklüğü de eğitimin “sorun” olmaktan çıkıp bir bozguna doğru gittiğini görüyoruz.


Eğitim Ezberci, Öğrenci Yorum Yapmıyor


ÖSYM’nin yaptığı ÖSS sınavının her şeye rağmen sınavın kendi içinde başarılı öğrenciyi seçtiği, kopya çekmeyi önlediği, matematik ve türkçeden kısmen soru çözen öğrenci seçtiği doğru. Ancak üniversite öğretim üyeleri olarak bu şekildeki bir sınav sistemi ile üniversiteye alınan öğrencilerin üniversite okuyacak nitelikte olmadığını düşünürüz. Öğretim üyeleri tarafından yapılan eleştirilerin temelinde “yorum yapamayan, araştırmayan, düşünmek yerine ezberlemeye alıştırılmış, sor mayan, “neden ve niçin”lerle ilgilenmeyen, ülke ve dünya sorunlarına karşı duyarsız, özgüveni yetersiz bir kuşak yetiştirilmektedir” anlayışı bulunmaktadır.


Çünkü üniversite sınavını test tekniğine göre başararak gelen öğrencilerin tipolojisi tabiri caiz ise “ezberlemeyi ezberlemiş” niteliğindedir. Öğrenci haklı olarak sonuca en kısa yoldan nasıl ulaşabileceğini öğrendiği için bilim kurumlarında konuya açıklık getirme, tartışma ve farklı bir dönüşüm kazandırma konusunda zorlanmaktadır.


Bu konudaki eleştirileri başta ÖSYM başkanı yöneltmektedir. Bu konuda Üstün Ergüder’in başkanlığında İstanbul Politikalar Merkezi “Türkiye için yeni bir Yükseköğretim Vizyonu üniversiteye Giriş Sistemleri” başlıklı bir konuda 6 Kasım 2006 tarihinde bir toplantı düzenlendi. Ben de bu toplantıya davetliler arasında bulundum. Üniversite, sendika ve siyasi partilerden sınırlı sayıda kişi yanında tanınmış, konuya duyarlı akademisyenlerin katıldığı bir günlük toplantıda konu enine boyuna tartışıldı. Ağırlıklı olarak sınavın şekli ve başarı düzeyi tartışıldı.


Üniversite öğretim üyeleri olarak öğrencilerimizin yorum yapamaması ve sorunları çözmedeki yetersizliği mevcut sınav sistemini tartışmamıza neden olmuştur. Bu durum sınav sisteminin değiştirilmesi, sınav sonuçlarının değerlenilmesi konusunda yeni bir arayışı gündeme getirmiştir.


Toplantıya katılan katılımcılar ki çoğu bu konuda kafa yoran kişilerdi, çoğunlukla sınavın öğrencilerin düzeyini belirleme yönünde kısmen başarılı olduğunu belirttiler. Üniversite öğretim üyeleri ağırlıklı olarak üniversitenin ilk yıllarında yüksek puanla gelen öğrencilerin derslerde diğer öğrencilerden farklı olduğu ancak ilerleyen yıllarda yüksek puanlılar ile düşük puanlılar arasında ciddi bir farklılığın olmadığının ortaya çıktığı belirtildi.


 ÖSS Sınavının Mevcut Dezavantajları


Ayrıca sınav sistemi standart dağılımın orta bölgesinden birbirine yakın puan alan çok sayıda öğrenci arasında ayrımı da yapamıyor. Aritmetik olarak öğrencilerin ortalama yığınağının olduğu bölgeye bazen 0.1 puan aralığına düşen öğrenci sayısının istatistiksel olarak çok fazla alması nedeniyle kimi istediği okulu kazırken kimi sınavı kazanmamış olmaktadır. Bu adaletsizliğin ortadan kalkması için de bir şeylerin yapılması gerekir. Malraux “insan sorduğu sorularda kendinden bir şeyler bulur” diyor. Ülkemizdeki genel adaletsizlik ölçüsü sınavda da kendini gösterebilmektedir. 


Okullar arasındaki farklılıklar, puan türleri arasındaki farklılıklar beraberinde ayrıca ciddi bir haksızlık ve rekabet yaratmaktadır. Öğrencinin puan türlerine göre aldığı farklıklar kadar hepsinden birinci olma olasılığının, sınavın objektifliğine gölge düşürüyor. Onbinlerce öğrencinin sıfır puan alması da ilginç bir sorgulama düzeyidir.


-Halen ciddi olarak sınav soruları ile müfredat arasındaki kopukluk mevcut, yeni sistemde kısmen giderildi.


-Sınavdaki soru dağılımları yeniden düzenlendi, ancak eğilimler ve yerleştirmede sorun yaşanıyor.


-Cevaplanması gereken soru sayıları alanlara göre belirlendi ancak taban puan sorunu
ciddi düzeyde.


-Puan türlerinin hesaplanmasında yeni model ve katsayılar uygulanıyor. Bu konu meslek okulları açısından ciddi sorun olarak duruyor.


-Meslek Liseleri’nin üniversiteye girmesi konusundaki çelişki ciddi boyutta.


-Öğrencinin öğrendiğinin geri bildirimi için yapılan sınav 2-3 saat gibi kısa zaman kullanımı ve sınav süresi ciddi bir kaygı oluşturmaktadır. Çoğu öğrenci için bu süre şansa dönüşemiyor.


Yeni yapılanma ile sınavdaki soru zenginliğinin müfredat ile bütünleştirilmesi ile lise son sınıftaki devamsızlıklar kısmen de olsa engellenebilmiş ancak halen öğrenciler son sınıfta devamsızlık yapabilmektedirler.


 Üniversitelere Gelen Öğrenci İstenilen Düzeyde Başarılı Değildir


Genelde sınavda müfredatın Lise 2. sınıfa kadarki kısmından sorulması ve sınavın yapılış tarihi nedeniyle genelde Lise müfredatının tamamlanamadığı hatta basına yansıdığı gibi nerdeyse Lise son sınıfının okunmadan mezun olunması nedeniyle öğrenciler iyi yetişmediği için üniversite eğitimine başarısız olarak başlamaktadır.


Temelde amaç, bilgisi olan öğrenci aranırken, bilgisi olmayan öğrencinin üniversiteye gelmesi sorun yaratmaktadır. Üniversitelerin, akademik eğitimde “bilgi”nin gerekliliğine ve temel bilgilerden yoksun bir üniversite eğitiminin mümkün olamayacağını belirtmeleri üzerine son yıllarda sınav sisteminde geniş bir değişim gerçekleştirilmiştir. Öğretim üyeleri olarak üniversite derlerinin anlaşılması için temel bilimlerin bilinmesini ve bunun üzerinde açıklama ve bilginin dönüşümünün sağlanması istenmektedir. Bu niteliği haiz öğrencilerin de ÖSS sınavı ile seçilmesi istenmektedir. Bazen müfredatta işlenen derler ile ÖSS’de çıkan sorular ve beklenen arasında uyumsuzluk oluşmaktadır. Ancak ÖSS sınavı genelde
bilgiyi ölçebilmesine rağmen istenilen ölçüde üniversite öğrencisi kazandıramadığı şikayeti yapılmaktadır. İçerik bakımından,  “çoktan” seçmeli olmaları ve “dört yanlış bir doğruyu götürür” kuralına tabi olan sistemde bilmeden de test cevap anahtarının doldurulması ile de puan alınabilir. Hatta bir öğrencinin tüm soruları yanlış yaparak rekor kırmak için bile sınava girdiği basına yansımıştı bile.


Neden Başarısızız?       


-Sınıfların çok kalabalık olması


-Programların çok yüklü temel bilimler eğitimine yoğunluğuna karşılık sınavlardaki
etkinliği son derece düşük


-Öğretmen merkezli eğitim ve öğrencinin pasif dinleyici, öğretmenin bilgi aktarıcı
olması,


-Eğitimin ezberci olması, uygulama ve laboratuara çok az yer verilmesi,


-Eğitmenlerin değişik sorunlardan (maddi ve manevi) kaynaklanan ilgisizliği


-Soruların çoktan seçmeli test esasına göre düzenlenmesi


-Ölçme değerlendirme düzeyinin yetersizliği gibi konular sayılabilir


 Üniversiteler Olarak Ne Tür Öğrencinin Üniversiteye Gelmesini İstiyoruz?


Tabii en ciddi sorun da ne tür soru sorulacak, sorular öğrencinin hangi muhakeme bilgi gücünü veya yeteneğini belirleyecek? Ucu açık soruların amacı çok önemlidir. Ancak 2 milyona yakın öğrencinin gireceği ucu açık soruların ne denli cevap anahtarlarının okunacağı konusu da ayrı bir sorun. Ancak amaç temelde öğrencinin dil yeteneği ve matematik bilgisi yanında muhakeme edebilme, temel kavramlarını ve bunlar arasındaki ilişkileri anlama, problem çözebilme, değişik öğeler arasındaki mantıksal ilişkileri görebilme ve ayrıştırabilme düzeylerini belirlemeye yönelik
olmalıdır.


Ayrıca öğrencinin bir şekilde hem anlamlı cümle kurmak hem de cümleleri anlamlı kılacak teknik becerinin de bu arada ölçülmesi amaçlanmalıdır.


Üniversite öğretiminin amacı da öğrenim süreci dahilinde “öğrencinin her türlü farklılık içinde birlikte asgari koşullarda yaşama, düşünme, birlikte ortak süreçlere katılma, değişik konularda bilgi sahibi ve fikir sahibi olmayı da gerektirmektedir. Ayrıca genel konular yanında bazı pratik becerilerinin de olması beklenebilir.


Bilgi toplumu veya bilgi çağının gerekleri olan donanımlara sahip bireylerin yetiştirebilmesi için öğrencinin algılama, mantık yürütme, matematiksel ve soyut düşünme becerisine sahip olması gerekir. Şimdiki mevcut sınav sisteminin bunları sağladığı konusunda ciddi şüpheler bulunmaktadır.


Çözüm Nedir?


Mutlaka Çağdaş Yaklaşımlara Gereksinim Bulunmaktadır


Bir çok ülke bütün bir yaşam boyu 11 yıllık eğitim sonucunda 3 saatlik bir test sınavından vazgeçmiş ve bunun yerine daha ölçülebilir ve ucu açık sorular ile kendisini ifade edebilen bir yapılanmaya geçmişleridir. Öğrencilerin iyi yetişmesi için ölçme ve değerlendirme kriterleri bakımından daha geniş bir ders içeriğinde ve konu yelpazesinde objektif sonuçlar verecek  bir sınav sisteminin oluşması önem taşımaktadır. Bilimsel zorunluluk yanında mezunların kalitesi ve diğer yansımalardan dolayı da toplumda değişik beklentiler ile sınav sistemi sorgulanmaktadır. Mevcut teste dayalı, kısa sürede pratik ezbere de dayalı sınav sisteminin bir anlamda ömrünü tamamladığı düşüncesi başta ÖSYM başkanı tarafından belirtilmektedir.


Yüksek puanla gelen öğrencilere bir anlamda zamanı iyi kullanıyor, temel bilimlerde biraz daha erken cevap verebiliyor ancak ilerleyen yıllarda konu yorum ve düşünce üretmeye gelince aradaki fark minimize olmaktadır.


Burada geçek anlamda üniversite eğitiminin niteliği ortaya çıkmaktadır ki üniversitede aranan temel özelliği öğrendiklerinden yeni düşünce üretmek, düşündüklerini, yazma ve projelendirebilmeli ve sorgulama ve araştırma mekanizmasını sistematikleştirebilmelidir.


Söz konusu toplantıda aranılan öğrenci profilinin üniversiteye kazandırılması için mutlaka ucu açık soruların sorulması gerekmektedir.


Batı Toplumları Genel Bilgi Sınavı İle Öğrencinin Düşünme ve Yazma Yeteneğini Belirliyor


Batı toplumlarında her yıl yapılan bir tür genel kültür, bilgi ve düzeyi yanında düşünebilme ve yazabilme yeteneğini ölçen bakalorya sınavı yapılmaktadır. Üniversite eğitimi gibi lise eğitiminden farklı olması beklenen eğitimde mutlaka düşünmesini bilen, araştıran, sorgulayan, elde ettiği bilgiyi dönüştürebilen ve sonuçta sorun çözebilme yeteneğine sahip insanların seçilerek gelmesi gerekir. Ancak ne yazık ki üniversite yeterince doğru tanımlanmadığı için gereksinim duyulan insanlar da doğru tanımlanan ölçüde seçilememektedirler. 


Bu anlamda bakalorya türü bir sınav bir çok konuda aranan nitelikte öğrenci profilini açığa çıkarır diye düşünüyorum.


Ne Yapılmalı


Yapılması gereken, batı toplumlarında olduğu gibi liseye geçişi sınırlayan bazı önlemlerin alınması ile bir şekilde kişilerin Üniversite kapılarında yığın oluşturması engellenebilir. Liseye gidemeyen öğrenciler melek okullarına yönlendirilmeli, buradan başarılı olanlar sınırlı sayıda ve kapasitelerine bağlı olarak üniversiteye gidebilmelidir. Bunun için mutlaka meslek lisesi çıkışlıların toplumda saygın olarak karşılanması ve iş bulma şansına sahip olmaları
sağlanmalıdır. Ayrıca meslek liseleri ile ilgili müfredatın yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.


Eğitmen yetiştiren bütün yüksek eğitim kurumları üniversitelerin dışında bağımsız bir meslek okulu olarak yapılanmalı


-Tüm öğretmenler çağdaş bir eğitimden geçirilmelidir


-Dogmatik, otoriter ve ezberciliğe dayanan sıkıcı öğretim terk edilmelidir


-Uzun erimli amaca ve vizyona uygun eğitim ve öğretim sistemine geçilmeli


-Meslek liseleri amaca uygun olarak yeniden şekillenmeli


-Lise müfredatı üniversiteye ön hazırlık niteliğine getirilmelidir. 


-İlköğretimin belirli bir düzeyinden sonra öğrencinin derslerdeki başarı düzeyi izlenmeli. Özellikle öğrencinin türkçe ve matematik düzeyi bir çok konuda ip ucu verebilmektedir.  Aktif Eğitime Geçilmeli, aktif eğitimde daha çok heveslendirme, tartışma ve sorgulama, gözlem ve deney, anlama, yaratıcılık ve daha çok eleştirel düşünme vardır. Orta öğretimde ve özelliklede üniversite eğitimden mutlaka aktif öğrenme yöntemine geçilmeli.


-Orta öğretimden sonra üniversiteye gidebilecek düzeydekiler ki bu batı ülkelerinde olduğu gibi öğrencilerin %30’ndan fazla olmamalı. Diğer öğrenciler yeteneklerine göre meslek okullarına yönlendirilmeli. Bu konuda Almanya’da yaşadığını düşündüğüm Prof. Dr. İsmail Kaşıkçının CBT dergisinin sayı 1049’da “Türkiye’de eğitim sorunu üzerine öneriler” yazısında ilginç tespitler bulunmaktadır. Sayın Kaşıkçı “Almanya’da lise çağındaki öğrencilerin %20’si üniversiteye, %80’nı hayata eğitilerek hazırlanırlar” diyor. İlgilenenlerin sayın Kaşıkçı’nın yazısını mutlaka okumalarını öneririm. Sayın Kaşıkçı’nın belirttiğine göre Almanya’da dershane yok, eğitim parasız ve öğrenciler ilk okuldan itibaren yönlendirilir, durumu iyi olanlar liseye ve oradan da doğrudan üniversiteye yönlendirilir, diğerleri meslek okullarına yönlendirilir. Melsek okullarının da önü açıktır ve başarılı öğrenci üniversiteye biraz gecikme ile girebilmektedir.


-Üniversite öncesi lise öğrencileri Bakalorya benzeri bir sınavdan geçirilerek, düşünme, kavram geliştirme, genel kültür ve yazma becerileri başta olmak üzere genel bir sınavdan geçirilmeli. Üniversite eğitimi yapacak kapasiteye ve niteliğe sahip öğrencilerin ÖSS gibi genel bir sınava girmesi veya tercih ettikleri üniversite tarafından da ayrıca tercihen veya referans ile alınmalıdırlar. Özerk üniversiteler kendi öğrencilerini kendileri belirlerler. Bu nedenle üniversite alacağı öğrencinin niteliğini belirleyebilmelidir. Tabii öğretim üyesi alımında olduğu gibi herkes kendi adamını almamalı.


Sonuç olarak dünyada benzeri kalmayan bugün ki ÖSS sistemi mutlaka değişmeli. Öğrencinin bilgi, düşünme ve yazma yeteneği yanında duygusal zeka düzeyini de ölçecek yeni çağına uygun bir ölçme ve değerlendirme sürecine geçilmelidir. Genç nüfusumuza daha fazla yazık etmeyelim.


 *Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ, Çukurova Üniversitesi.
[email protected]

700540cookie-checkNeden ÖSS sınavı şekli değişmeli?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.