İNGİLTERE’DEN… Hayvan katliamı

Türkiye’de geçen hafta içinde ciddi bir hayvan katliamı yaşandı. Ne yazık ki katliam karşısında hayvanları koruma derneklerinden, toplumun en duyarlı kesimi sanatçılara bir sessizlik vardı. Bekir Coşkun gibi değerli bir kaç yazarımız ve Açık Gazete’nin değerli köşe yazarı Korhan Gümüş dostumuz bu sessizliği bozanlardandı…

***

700 bine yakın kanatlı hayvan, kuş gribi tehlikesinin önüne geçmek için katledildi… Sayın Gümüş’ün söylediği gibi bu konu tartışılmadan doğrusu eğrisi bulunmadan katliama başlandı. Televizyon ekranlarında çocuklarla birlikte izledik, çukurlardaki ateşe canlı canlı atılan hayvanları. Buna yürekler dayanmazdı…

Sonra kuş gribine yakalanan hastaların iyileştiği haberi gelmeye başladı… Katliamı durdurma konusunda yine ses çıkmadı…

İngiltere’de “deli dana” hastalığı çıktığı zaman hayvanların yok edilmesinin doğru olup olmadığı sivil toplumda ve medyada uzun süre tartışılmış ve toplumsal bir uzlaşma yerine gececek “bilimsel raporlar” sonucu uyuturak öldürme yöntemlerine geçilmişti…

Osmanlı dönemine bakıldığında dünyanın ilk kuş hastaneleri kuşların göç yolunda yapılmış hatta Dolma Bahçe Sarayı Bahçesi’nde de bir kuş hastanesi kurma gereği duyulmuştu… Günümüzde hayvan kadavraları kuş gribi virüsü tahlili için Londra’ya gönderiliyor…

Sözün özü… Türkiye, 2006’da kuş gribi paniği ile 700 bin hayvanı üstelik canice bir çırpıda katlediliverdi… Tarih affetmeyecek…

***

Kurban kesimi dini bir gereklilik… İnançların, doğru ya da yanlış diye tartışmanın “yanlış” olduğu için, kurban kesiminin yalnızca yöntemini eleştirmek istiyorum…

Kurban kesiminde hâlâ bin yıl öncesi yöntemleri izlemenin bir anlamı var mı? Açık Gazete’de “Trafik kazası gibi kurban: 2 ölü 1664 yaralı” haberi yer almıştı. Acemi kasaplar sokakta, bahçede kurbanlık hayvanları keserken kendilerini yaralamışlar. Ya hayvanların çektikleri?

İngiltere’de de kurban kesiliyor. Nasıl mı? Müslüman kasaba parasını yatırıyor ve vekalet veriyorsunuz. Helâl kesim yapan mezbahalarda kesim yapılıyor, etler veterinerin kontrolundan geçiyor. Kurban eti sahibine sakadatsız olarak teslim ediliyor.

Böylece kurbanı çocuklar seyretmiyor. Hayvanlar bir diğer hayvanın kesilişini korkuyla izlemiyor. Acemi kasaplar birbirlerini yaralamıyor. İhtiyarlar hayvanların can çekişini izlerken kalp krizi geçirmiyor. Sokaklardan kanlı sular akmıyor. Hayvanın patlayan işkembesine kedi köpek doluşmuyor.

Hayvanı acemi ellerde kesmek herşeyden önce suçtur. Her suçun da cezası vardır. Sanırım geçen yıllarda vicdansız birisi kurbanlık danayı yıkabilmek için ayağını eklem yerinden kesmişti. Onun dışında kurban kesiyorum diye hayvana işkence yapanın yargılandığını her nedense duymadık.

Kurbandan söz açmışken Suudi Arabistan’da kesilen kurbanlara da değinmek istiyorum. Türkiye’ye tanınan kota gereği her yıl 60 bin hacı adayı Suudi Arabistan’a haç görevi için gidiyor. Sanırım 60 bini de Suudi Arabistan’da kurban kestiriyor. İslamda “israf haram” denilmesine karşın bu ülkede kesilen bütün kurbanların boşuna gittiğini düşünüyorum. Suudi Arabistan, ülkesinde döviz bırakılması için kesilen 3 milyon hayvanın değerlendirildiğini söylese de hiç bir şey şeffaf değil. Nasıl değerlendiriliyormuş ki? Hiç bilgi yok… Zaten astığı astık, kestiği kestik bir krallık yönetimine nasıl güvenilir ki?

Suudi Arabistan’da haç mevsimini anlatan BBC Radyoda dinlemiştim. Mekke’de çadır pazar yerinde bir tezgahın mevsimlik kirası 20 bin Sterlin dolayındaymış. Londra’nın göbeğinde Oxford Street de bile bu kadar kira yok… Müslümanların dini duygularının maddi sömürüye dönüştürülmesi acı değil mi?

Bu konularda Diyanet İşleri’ne çok iş düşüyor. Diyanet hacı adaylarına kurbanlarının Türkiye’de kesilebileceğini duyurmalı. Ayrıca kesilecek kurbanların yukarıda anlattığım İngiltere yöntemi gibi hijyen bir şekilde gerçekleşmesi için de ön ayak olmalı…

Diyanetin bir başka görevi daha var. Her yıl şeytan taşlamada yüzlerce insan ölüyor. Diyanet, Suudi Arabistan’dan vatandaşlarının can güvenliğini sağlayacak önlemleri almadığı süreçte haç’a izin verilemeyeceğini açıklamalı. Hatta güvenlik denetimini de bizzat kendisi yapmalı. Ortadoğu’da çağdaş uygarlık düzeyine en yakın ülke olarak Türkiye bu misyonu üslenmeli. Bu tarihi bir görevdir…

***

Kurbanlarda ne yaptığımı soracak olursanız? Şimdiye kadar kurban kesmek yerine eğitim ve yoksullukla mücadele eden kurum ve kuruluşlara yardım ettim. Bu yıl da sivil topluma örnek olarak kurulan Yeni Oluşum’un yoksul öğrencilere yardım fonuna bağış yaptım.

Kişisel olarak balık vermek yerine balık tutmayı öğretmenin günümüz şartlarına daha uygun olduğunu düşünüyorum. Eğitim ve yoksulluğa kalıcı çözüm üretmeye çalışan kurum ve kuruluşlara yapılan bağışların, katlanarak artan bir sosyal fayda yaratacağı gerçektir. Hem de yaşanan vahşete ortak olmuyorsunuz…

İyi haftalar efendim…

__________________

* Akşahin: BABİK Yönetim Kurulu Başkanı ve Türk İngiliz Sanayi ve Ticaret Odası’nın Avrupa – Türkiye İlişkilerinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi, Türk İşadamları Dernekleri Avrupa Federasyonu Başkan Yardımcısı ve İngiltere Temsilcisi, Açık Gazete Danışma Kurulu üyesi

1600220cookie-checkİNGİLTERE’DEN… Hayvan katliamı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.