İNGİLTERE’DEN… Yine de hoş geldin bu kente…

Dirty, Cold, Hurting, Sold
Down the river
My liver in bad condition
Like my skin
Rain falling, once again
I’m in my bed
Perfect timing
I struggle for air
There’s hair in my food
When I get it usually someone already half ate it
I try not to let it
Get me down
But my head starting to pound
People go round, and round and round…                     
Now when you climb
And when you lock
Just think of those
out in the cold and dark
‘Cause there is not enough love to go round.

Maxi Jazz

Hoş geldin bu kente. Bu kent diyorum. Bir gün beni terk ederken, arkana bile bakmadan ve ‘ben de seninle gelebilir miyim” dememe şans bile tanımadan bırakıp da gittiğin bu gri kente. Adına Londra dedikleri ve günü birlik mutluluk provalarının sahne aldığı bu göçmenler kentine.  Ve geldin sonunda sen de.  Uzaklardan evine döndün. Odana döndün yine. Yani sana ait olmayan kurallarına döndün. Yalnızlığının karanlığına. Sessizliğinin silik gülüşüne. Hayallerinin yüküne.

Şimdi kaçtığın geçmişini taşıyorsun bu kente ve kanayan düşlerin gibi olacak konuştuğun her insan. Ve hayata tutunabileceğin kadar bir sevgilin bile olmayacak artık. Çünkü hiç kimse seni bu şehirle paylaşmaya tahammül edemeyecek.
 Yine de hoş geldin bu kente.

***

Bu kentte gittiğin her barda aşırı alkol yüzünden erken ölen adı duyulmamış şairler bulacaksın. Ve geçtiğin her köşe başında dumanlı esrar kokan sigaralarıyla ellerini kavuşturmuş bekleyen uyuşturucu satıcılarını bir de muz liköründen hoşlanan  siyah yüzlü fahişeleri bulacaksın…Sesini diğer sessizlerle paylaşmak istersen arka sokaklara doğru açılırsın, orada fabrika bozması warehouselarda coşkulu yürekleriyle gecenin dördünde, renkli halisünasyonlar gören ve ıssızlığın sınırında rüzgarı kurutan teknocu gençler bekleyecek seni. Ama onlar iyi çocuklardır unutma. Ne kadar kötü bir bekleme şeklinde olsalar da onlar hep iyidir…

Hoş geldin yuvana yavrum. Artık sen de biliyorsun ki kimse istediğin gibi değil ve kimse istediğin gibi olmayacak bu kentte. En çok şaşırtan da ben olacağım zaten seni. Çünkü, kendisini dinleyen ve dinledikçe kendisinden kaçmak isteyen son pişmanlığını anımsatacağım sana. Ben sana sahte geçmişini ve yaşayamayacağın geleceğini hatırlatacağım. Sessiz ve derinden olmayan anını nasıl tükettiğini fısıldayacağım kulaklarına usulca.  Hoş geldin…

***

Hoş geldin. Her şeyi bıraktın ve geri döndün. Yarım kalmış gençlik düşlerini, anlamlı hayallerini, yorgun korkularını ve vazgeçmişliğini getirdin bana. Yine de diyorum  ki sana hoş geldin… Herşeye rağmen hoş geldin.

Gittiğin yerlerde yokluğun beyaz rengini buldun biliyorum. Ve geldiğin bu şehirde de oto tamircilerini, konfeksiyon ve liman işçilerini bile unutmuş olarak bulacaksın kendi düşlerini. Çünkü Tsunami’den önce ölmüştü onların düşleri. Düşlerinin ölümleri topraktan, yada sudan gelmemişti. Yanlışlara karşı çıkmayı unuttukları anda ölmüştü onların düşleri. Bu yüzden de hiç trajik ve hüzünlü bir ölüm olmamıştı. Ve artık senin düşlerinin adı da, “medyatik bilgi çağı” oldu onların dilinde. Yani Faithless’in ‘Not Ennuf Love’un da yatıyor senin kavgan. Artık dijital sloganlar ile yazılıyor senin kavganın adı bu kentte. Yine de hoş geldin bu karanlık, bu soğuk ve bu kirli kente…

***

Anlayacağın  Milenyum denen o zamansızlığın eşiğinde, iyilik peşinde koşan tüm kötüler gibi sende günah çıkarmaktan vazgeçeceksin burada ve bu orospu düzen içinde yaşayacaksın tıpkı diğer kötüler gibi. Öyleyse hoş geldin sen de denizi, sesi ve soluğu bile olmayan bu kaçışların kentine. Gerçekleşmeyen düşlerinin hayal kırıklıklarıyla buluşmaya geldin. Kötü şarkılar dinleyip, o berbat içkileri içen ve onca zaman sonra ahmakça bir aydın paranoyası içinde gezinen kirletilmiş düşlerinin tam ortasında bulacaksın bu kentte sende kendini. Hoş geldin…Şairin dediği gibi “yalnızlıkların başkenti” burası.

Bir şey daha hatırlatayım izninle. Böylece, farkında değilmiş gibi yaralayanların ülkesine geldin aslında sen. Bilirsin buralarda acıtmaya ve karanlıkta göz göze gelmeye meyillidir insanlar. Ama ben sana hoş geldin diyorum her şeye rağmen. Cömert, cefakar ve nemli düşlerinle yine de hoş geldin aramıza.

Ama korkma. Kapıdan gir içeri ve sakın pişmanlık duyma. Korktuğun tek şey hayal gücüm olsun.

 

649550cookie-checkİNGİLTERE’DEN… Yine de hoş geldin bu kente…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.