Ormanı kes, havayı kirlet, vergi de ödeme

Prof. Dr. Mustafa DURMUŞ – İktidar blokunun en yetkili ağızları doğasına sahip çıkanları ekonomik büyümeye ve gelişmeye karşı çıkan bir avuç “marjinal” olarak değersizleştirdi.
Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/Evrensel
Akbelen direnişinin 17’nci günündeyiz. Yöre halkı, köylüler ve yurdun her yerinden gelen doğaseverler Akbelen ormanının “sermaye daha fazla kâr elde etsin diye” yok edilmesine karşı direniyor.
Ancak bu direniş de toplumu ikiye böldü. Öyle ki yöre halkı ormanını savunurken, toplumun önemli bir kısmı bu kıyıma karşı çıkarken, diğer tarafta maden işkolunda örgütlü bazı sarı sendikaların sözcüleri Akbelen’deki kömürün, enerji santralinde çalışan işçilerin istihdamını korumak için çıkartıldığını savundu. İktidar blokunun en yetkili ağızları ise doğasına sahip çıkanları “ekonomik büyümeye ve gelişmeye karşı çıkan bir avuç “marjinal” olarak değersizleştirdi.
120 BİN YILDIR GÖRÜLEN EN SICAK AY
Ormanlarımız kesilip doğamız tahrip edilirken, Temmuz’dan bu yana giderek artan hava sıcaklığı altında bunalmaya devam ediyoruz. Uzmanlar, bu sıcakların yüksek nem ile birleşmesi durumunda, özellikle de yaşlılar, ciddi sağlık sorunları olanlar ve çocuklar için çok ciddi riskler oluşturduğu konusunda uyarılarda bulunuyor.
Bu hafta Birleşmiş Milletler Hava Durumu Ajansı (WMO), bu yılın temmuz ayının küresel ortalama sıcaklık açısından en az son 120 bin yıldır kaydedilen en yüksek sıcaklığın görüldüğü ay olduğunu açıkladı. Öyle ki temmuz ayında görülen hava sıcaklıkları sanayileşme öncesi dönem ortalamasından yaklaşık 1,5 C derece daha fazla. Bu yılın Nisan ayında küresel deniz yüzeyi sıcaklıkları da rekorlar kırmıştı. (1)

Öte yandan, küresel ısınma konusunda ormansızlaştırmanın etkilerinin bilinmesine rağmen, gözünü kâr ve rant bürümüş olan sermaye grupları bir süredir arkasına devlet desteğini de alarak ormanlarımızı yok etmeyi sürdürüyor.

 

AKBELENDE KÂR, CUDİ’DE “GÜVENLİK” İÇİN!
Akbelen ormanı bunlardan sadece biri. Kaz dağlarında altın ve bakır madeni işletmeciliği için ormanların yok edildiği ve buna karşı da bir direnişin uzunca bir süredir sürdüğü biliniyor.
İster enerji, ister kıymetli metal/maden, isterse de Cudi’de olduğu gibi “güvenlik amaçlı” olsun, her türden ormansızlaştırma, doğa katliamı, her gün giderek daha fazla ısınmaya başlayan dünyada en başta bu coğrafyanın insanlarını yok olma riski ile karşı karşıya bırakırken nihayetinde temel bir amaç için hayata geçiriliyor: En fazla kârı elde edebilmek, daha fazla sermaye ve servet (dolayısıyla da ekonomik ve politik güç) biriktirmek.
Bu amaç için de emeğin aşırı biçimde sömürülmesi yetmiyor, doğanın da deyim yerindeyse katledilmesi gerekiyor. İnsana değer vermediği gibi doğasına da değer vermeyen, onu sadece sömürülecek iktisadi bir kaynak olarak gören büyük sermaye mevcut otoriter rejimin de desteğiyle, iş makinalarıyla ormanlara dalıyor, ağaçları kesiyor.
ÖZEL JETLER HAVAYI 10 KAT DAHA FAZLA KİRLETİYOR
Sermaye, ormanlarımızı yok ederek bizleri aşırı sıcaklar karşısında savunmasız bıraktığı gibi, iş ve yaşam pratikleriyle de iklim değişikliğine, aşırı sıcaklara neden oluyor.
Yakınlarda yayınlanan bir rapor insanların yaklaşık yüzde 1’inin tüm havacılık karbon emisyonlarının yarısından sorumlu olduğunu ve özel jetlerin (yolcu başına) ticari uçaklardan en az 10 kat daha fazla olmak üzere karbon dioksit salımına, dolayısıyla da küresel ısınmaya neden olduğunu açıkladı. (2)
Bir diğer çalışmada sadece bir saat içinde tek bir özel jetin iki metrik ton karbondioksit salabildiği ileri sürülüyor. (3) Bu durum savaş uçaklarının yarattığı kirliliğe, neden olduğu karbon emisyonuna benziyor.

Kısaca, sermaye ve savaşçı politikalar ve militarizm el ele bir biçimde iklim değişikliğine neden olarak, bugün yaşamakta olduğumuz aşırı hava sıcaklığının küçümsenemeyecek bir kaynağını oluşturuyor.

 

Ayrıca, Covid-19 salgınından bu yana özel jet kullanımının yaklaşık yüzde 20 ve özel jetlerin neden olduğu emisyonların yüzde 23’ten fazla arttığı ileri sürülüyor. (4)
TÜRKİYE’DEKİ BAZI ZENGİNLERİN ÖZEL JETLERİ
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, Türkiye’deki özel jet yolcu uçağı sayısı 86. Toplam özel ağırlıklı helikopter sayısı ise 55 (bu sayıya devlete ait uçak ve helikopterler dahil değil).
Özel jet uçağı olan süper zenginler arasında kamuoyunun yakından tanıdığı isimlerin olması sürpriz değil. Bunlardan biri Kaz Dağları’ndaki bakır madeni arama işi ile de bilinen Cengiz Holding’in sahibi Mehmet Cengiz. Diğeri ise Akbelen’deki orman kesimi ile anılan şirketlerden Limak’ın kurucu patronu Nihat Özdemir.
M. Cengiz’in Falcon 5X modeli 45 milyon dolarlık ful donanımlı bir uçağı ve N. Özdemir’in Falcon 2000 EX modeli 14,9 milyon dolarlık bir özel jeti var. (5)
Yani ormanları keserek küresel ısınmaya katkı verenler, nefes almamızı önleyenler, aynı zamanda iş ya da özel seyahatlerinde kullandıkları jet uçaklarıyla da iklim yıkımına olan katkılarını sürdürüyorlar.
SIRADAN İNSANIMIZIN ULAŞTIRMA FATURASI
Bu ülke insanının büyük bir çoğunluğunun bırakın özel jet uçakları ya da tarifeli uçaklarla seyahat etmeyi, füze hızıyla artan şehir içi ya da şehirlerarası karayolu veya demiryolları bilet ücretleri yüzünden otobüse, minibüse, trene dahi binebilecek hali kalmadı. Örneğin Ankara’da en kısa mesafe minibüs ve otobüs ücreti 15 TL oldu. Taksi fiyatlarına gelen son zam ise artık orta sınıfın da taksiye kolay kolay binemeyeceğini gösteriyor.
Ulaştırma maliyetlerindeki bu hızlı artışı TÜİK bile gizleyemiyor. Öyle ki Temmuz ayında aylık manşet enflasyon yüzde 9,5 artarken, ulaştırmada aylık enflasyon bunun neredeyse iki katı, yani yüzde 17,8 oranında arttı. ENAG ise bu veriyi yüzde 22,8 olarak açıkladı. (6) Kuşkusuz bu artışa dün açıklanan yüzde 50’yi aşan taksi ücretleri dâhil değil.

EN KIYAK VERGİ TEŞVİKİ DOĞAYI TAHRİP EDENLERE
Doğayı kâr ve rant için tahrip edenler, ormanlarımızı kesenler, özel jetleriyle 10 kat daha fazla karbon emisyonu salanlar bu işleri yaparken her türlü vergi teşvikinden de yararlanıyorlar (bu yılki toplam vergi teşviki tutarı olan 994 milyar TL’nin çok büyük bir kısmından sermaye kesiminin yararlandığını hatırlatalım).
Nasıl mı? Sırasıyla anlatalım.
KDV MUAFİYETİ
Öncelikle, özel uçak sahibi kişiler ya da sermaye şirketleri bu alandaki bir çok vergi teşvikinden faydalanıyor. Örnek olarak, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun “Araçlar, Petrol Aramaları ve Teşvik Belgeli Yatırımlarda İstisna” başlığı altında yer alan 13 üncü maddesine göre:
“a) Faaliyetleri kısmen veya tamamen deniz, hava ve demiryolu taşıma araçlarının, yüzer tesis ve araçlarının kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olan mükelleflere bu amaçla yapılan deniz, hava ve demir yolu taşıma araçlarının, yüzer tesis ve araçlarının teslimleri, bu araçların imal ve inşası ile ilgili olarak yapılan teslim ve hizmetler ile bunların tadili, onarım ve bakımı şeklinde ortaya çıkan hizmetler” katma değer vergisinden istisna edilmiştir.

b) (Mülga: 25/12/2003-5035/49 md.; Yeniden düzenleme: 16/7/2004-5228/14 md.) Deniz ve hava taşıma araçları için liman ve hava meydanlarında yapılan hizmetler katma değer vergisinden istisnadır…” (7)

 

Özetle, eğer bir şirket hava, deniz ya da demiryolu ulaştırması işinde faaliyette bulunuyorsa, bu iş için satın aldığı ya da kiraladığı uçaklardan normalde ödemesi gereken yüzde 20 oranındaki KDV’yi ödemiyor. Keza bu uçakların (ya da diğer hava araçlarının) hava meydanlarında aldıkları her türden hizmetten de normalde alınması gereken yüzde 20 KDV alınmıyor. Özel uçak ithalatı sırasında sadece binde 0,5 oranında ÖTV ödeniyor (yatlar ve kotraların ithalatından ya da yerli teslimatından alınan ÖTV ise sıfır). (8)
Yani, liman ve hava meydanlarında deniz ve hava taşıma araçları için ifa edilen hizmetler tam istisna kapsamında işlem görüyor. İstisna kapsamına yük ve yolcuya verilen tahmil, tahliye ve benzeri hizmetler ile araçlar için yapılan seyrüsefere ilişkin her türlü hizmet dahil ediyor. Bu hizmetlerin liman ve hava meydanı işletmeleri dışında diğer gerçek ve tüzel kişiler tarafından ifa edilmesinin istisna uygulaması açısından önemi bulunmuyor.
JET YAKITINA SIFIR VERGİ
İkinci olarak, bu uçaklarda kullanılan jet yakıtı ÖTV’ye tabi değil, sadece KDV ödeniyor. Eğer bu yakıt yurt dışı uçuşlar sırasında kullanılıyorsa KDV de alınmıyor.
Dünyanın en pahalı otomobillerine (üzerindeki KDV ve ÖTV biçimindeki vergi yükü nedeniyle) sahip olduğumuz bir gerçek iken, bir avuç süper zengin uçaklarında, helikopterlerinde ya da yat ve kotralarında bu ağır vergileri ödemiyor. Üstelik bu durum yasaya da uygun. Bu da vergi yasalarının çıkartılması sırasında sermaye gruplarının ne denli etkin olduğunun bir kanıtı.
Diğer taraftan, satın alma gücümüz (ücretlerimiz) ile kıyaslandığında, Avrupa’da akaryakıtı en pahalı kullanan ve akaryakıt  üzerinden en ağır vergileri ödeyen, dolayısıyla da vergi adaletsizliğinin en fazla olduğu bir ülke olarak biliniyoruz.
Öyle ki bir köylü traktöründe kullandığı 1 litre mazot başına 7,06 TL ÖTV öderken, uçaklarda kullanılan jet yakıtında ÖTV oranı sıfır olduğundan (9) bu uçakların sahibi olan süper zenginler tek kuruş vergi  ödemiyorlar. Bu da ülkedeki vergi adaletsizliği örneklerinden sadece biri.
VERGİ İSTİSNASINDAN FAYDALANMANIN KESTİRME YOLU
Büyük sermaye, uygulamada, kendi grup şirketlerinden birini, hava taşımacılığı sektöründe faaliyette göstererek bu uçakları KDV ve ÖTV ödemeksizin satın alabiliyor. Tahmin edilebileceği gibi, her şeyin sermayenin lehine işlediği bir zamanda,  bu uçaklar ticari yolcu taşımacılığı için olduğu kadar grubun kendi özel işlerinde de kullanılabiliyor.
Ayrıca uygulamada, örneğin malum büyük inşaat şirketlerinden birinin sahibi, özel uçağını yılda bir kez dahi charter için başka şirketlere kiraladığında (yasadaki koşul yerine getirildiği için), şirket bu KDV istisnasından yararlanabiliyor.
PATRONLAR ÖZEL JETLERİYLE YOLCU GİBİ VERGİ ÖDEMİYORLAR

Tarifeli biletle uçan her hangi birimiz bu uçuş için KDV dahil (yurt dışı uçuşlardan KDV alınmıyor) havalimanı vergisi, akaryakıt harcı, hizmet bedeli ve check-in ücreti biçiminde vergi ve benzeri ödemeleri yapmak zorunda.

 

Örneğin, bugünlerde Ankara’dan Viyana’ya gidiş dönüş bilet alan biri bilet için toplam 13,700 TL ödüyor. Bunun 3,948 TL’si (bilet bedelinin yüzde 29’u) vergi ve benzeri ödemelerden oluşuyor (yurt dışı çıkış harcı hariç). Oysa özel uçak ile uçan bir patron ya da şirket elemanı her hangi bir bilet almadığından bu vergileri ödemek zorunda değil. Sadece yurt dışına gidiyorlarsa yurt dışı çıkış harcı ödüyorlar.
SONUÇ OLARAK
Kapitalizmin, özellikle de son 40 yıla damgasını vuran neoliberal versiyonunun acımasız bir eşitsizlik ve adaletsizlik düzeni olduğunu biliyoruz.  Bu eşitsizlikler iktidarlar tarafından uygulanan para ve vergi politikalarıyla daha da artırılmış durumda.
Türkiye de kapitalist bir ülke olarak bu durumdan azade değil. Üstelik son 21 yıldır bu ülkeyi yöneten iktidar, “Siyasal  İslamcı” bir bakış altında  emek ve doğa karşıtı, sermaye, kâr ve rant dostu neoliberal   politikaları en acımasız bir şekilde uyguluyor.
Bu politikalarla iktidar bloku siyasal ve sosyal alanda hak ve özgürlüklere, kadına, farklı kimliklere ve etnisitelere ve laikliğe karşı bir duruş sergilerken, iktisadi alanda yoğun bir emek ve doğa sömürüsünü sürdürüyor.
Şu ana kadar izlediği enflasyonist faiz ve para politikalarıyla olduğu gibi, vergi politikalarıyla da kaynakları emekçiden alıp sermayeye veriyor. Bir- iki ay önce başlattığı sözde antienflasyonist “kemer sıkma” politikalarıyla da krizin faturasını halka ödettiriyor.
Bu arada “acele kamulaştırmalar” gibi sadece olağanüstü koşullarda hayata geçirilebilecek istisnai uygulamalar genel bir kurala dönüştürülerek,  ormanlarımız, su kaynaklarımız, kıyılar gibi müştereklerimiz bir anda özelleştiriliyor ve sermayenin hizmetine sunuluyor. Ya da Hatay’da olduğu gibi zeytinlikler moloz dökme alanına dönüştürülüyor veya üzerlerine konutlar inşa ediliyor.
Sıradan insanımız, otobüs, tren ya da tarifeli uçağa binerken KDV öderken, otomobilleri olanlar, bu yıl duble olarak ödeyecekleri MTV’ye ek olarak akaryakıt fiyatının yüzde 45’i oranında KDV ve ÖTV ile cezalandırılırken, kâr ve rant için ormanları kesen, aynı zamanda  jet uçaklarıyla seyahat ederek iklim yıkımına hizmet eden sermaye kesimi bu vergilerden muaf tutularak adeta ödüllendiriliyor.

Bu yüzden de ormanımızı, doğamızı koruma mücadelesinin özünde bir sınıf mücadelesi ve aynı zamanda demokrasi ve barış mücadelesi olduğunu unutmamamız gerekiyor.

 

____________________
Dip notlar:
(1) “It’s official: July 2023 was the warmest on record, says UN weather agency WMO”, https://news.un.org (8 August 2023).
(2) https://ips-dc.org/report-high-flyers-2023 (May 2023).
(3) [email protected] (4 August 2023).
(4) https://ips-dc.org/report-high-flyers-2023 (May 2023).
(5) https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ugur-cebeci/salgin-is-jeti-pazarini-vurmadi (2 Aralık 2020).
(6) TÜİK, “Tüketici Fiyat Endeksi, Temmuz 2023”, https://data.tuik.gov.tr/Bulten (3 Ağustos 2023); ENAGrup “Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE), Temmuz 2023”, https://enagrup.org (3 Ağustos 2023).
(7) 3065 Sayılı Katma değer Vergisi Kanunu, https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.3065.pdf (8 Ağustos 2023).
(8) Katma Değer Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 93), https://www.resmigazete.gov.tr (8 Ağustos 2023).
(9) Özel Tüketim Vergisi Kanunu Ekli I ve II Sayılı Liste, https://gib.gov.tr/gibmevzuat (8 Ağustos 2023).
2709460cookie-checkOrmanı kes, havayı kirlet, vergi de ödeme

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.