SANATTAN… Gerçeğin içi, dışı ve ötesi

‘Sürrealizm’, adı üstünde, günlük gerçeğin üzerinde, ötesinde, onu aşan gerçektir. Eriyen saatler, karınca bacaklı filler, uçan atlar, telefon üzerinde istakozlar sürrealist bir sergide beklenen görüntülerdir. Bu haliyle zaten yeteri kadar gariptir sürrealist sergiler. Ancak ‘gizli sürrealizm’den bahsedildiği zaman, nasıl bir görsellikle karşılaşılabileceğini tahmin etmek zordur.

Londra’daki Hayward Galeri’de, ‘Gizli Sürrealizm: Picasso, Miró, Masson ve Georges Bataille’in İmgelemi’ adlı sergi, tanıdık isimlere rağmen sürprizlerle dolu. Herşeyden önce, alışılmış sürrealist bir gösteri değil. Sürrealist bir sergi demekte doğru olmaz aslında. Sürrealizmden çıkan “hizip” düşüncelerin görsel belgeleri denebilir belki. Ya da kısaca, bir düşünürün, sanat ve yaşama dair özgün düşüncelerinin, bazen sürrealizme yakın, bazen de karşıt yaklaşımlarının görsel izleridir.

Düşünür, sanat eleştirmeni, pornografi yazarı, eski para uzmanı, rahip…, ünvanları böyle uzayıp giden kişilere günümüzde sanat ya da üniversite çevrelerinde sık sık rastlanır. Kimse söz konusu kişinin, bu ünvanların ardında ne olduğunu merak etmez, zaten sıralanan tüm bu konularda otorite olması da  beklenmez. Georges Bataille’e böyle bir gözle bakmak herhalde yanlış olurdu. Onun  ilgi alanları gerçekten böylesine geniştir ve özgünlüğüyle iz bırakmıştır.

1929-30 yılları arasında, sadece 15 sayı çıkardığı ‘Documents’ adlı kültür- sanat dergisi onun çağdaş düşünceye katkısını özetleyebilir. Bu dergide, güzel sanatlardan etnografiye, arkeolojiden, filme, müzikten, popüler kültüre kadar sanatın tüm alanlarını irdeleyen konular ele alınırdı.

Hayward’daki sergi, işte bu dergide ele alınan sanat olayları, ileri sürülen yeni fikir ve yaklaşımların görsel delillerini bir araya toplayarak, o günün sanatsal gerçeğine ışık tutuyor.

Bataille (1897-1962) Fransa’da  doğdu. Genç yaşta rahiplik okuluna gitmesine rağmen, inancını yitirmesiyle tanrıyla yolları ayrıldı. Sonra Fransız Ulusal Kütüphanesi’nde eski para uzmanı olarak çalıştı. Gündüz işinin rutinleri arasında bol bol araştırma fırsatı buluyordu. Ona araştırma ve yazma fırsatı veren bu işte hemen tüm yaşamı boyunca da  kaldı.

Bataille, sorgulanmadan kabul edilen fikirlerin düşmanıydı. Sanatın, yaşam deneyimine karşı öncellenmesine ve her derde deva görülmesine karşıydı. Felsefeyi, “şey”leri tanımlama yoluyla, bir kılıf içine yerleştirmekle eleştiriyor, tanımların, düşüncenin özgür akışını engellediğini ileri sürüyordu. ‘Biçimsizlik’ (Formlesness) olarak adlandırdığı düşünce sisteminde, dünyanın, akademisyenleri memnun etmek için bir biçime sokulduğunu, aslında evrenin, bilinen hiç bir “şey”e benzemediğini, dolayısıyla bir biçimi de olmadığını söylüyordu. Evrenin, bir örümceğe ya da tükürüğe daha çok benzetebileceğini ileri sürüyordu. Bu görüşlerini açıklığa kavuşturmak için, Documents’e bir de sözlük eklemişti. Alfabetik bir sırayı bile izlemeyen bu düşünce dizininde, kavramların anlamlarını değil, işlevlerini tanımlıyordu. Bu sözlükte, toz, salya, mezbaha, dışkı, ayak başparmağı, sürüngenler, deniz kabukları, mutsuzluk, dönüşüm gibi geleneksel yöntemle hazırlanmış sözlüklerde bulunmayan kavramları irdeliyordu. Bu görüşleriyle şüphesiz, Antik Yunandan, modernizmin idealizmine kadar gelen geleneksel ‘arı sanat’ fikirlerine de saldırıyordu.

Sürrealizmin önde gelen teorisyeni, şair André Breton tarafından, “içimizdeki düşman” suçlamasıyla atılıncaya kadar bir süre sürrealizmle flört etti. Sürrealist sanatçılar, psikanaliz yöntemiyle, bilinç altına inip, ortaya çıkardıkları insan arzularını görselleştiyordu. Şiddet, kurban etme, baştan çıkarma, özellikle ilgi gösterdikleri konulardı. Bataille de bu konulara ilgi duymasına rağmen, faklı bir noktadan yaklaşıyordu. Bataille, sürrealizmi, bu konuları sanat yoluyla yücelttiği, idealize ettiği yolunda eleştiriyordu. ‘Sürrealizm, şiir ve resme verdiği yerle, sanatçının ürettiği işi, onun varlığının önüne koyuyor.’ diyordu. Bu konuları, insan fenomenini oluşturan bütün içinde farklı farklı öğeler olarak görüyor, onları “hakettikleri” yere indirmek  istiyordu.

Sürrealizm, bastırılmış duygu ve arzuların özgürleşmesini isteyen, toplumsal normları, hazır reçeteleri bozan bir akımdı. Bataille, bunun da ötesinde, bütün entellektüel kategorileri yıkmak istiyordu. Anti-anlıkçılığı, (anti-intellectualism) entellektüel bir pratiğe dönüştürmüştü. Bu çelişki gibi görünebilirdi. Ama Bataille zaten paradoksların adamıydı.

Sürrealistler, bilinç altının üzerindeki örtüyü kaldırıp, bastırılmış duygu ve arzuları gözler önüne sermek isterken Bataille, bu fenomeni, insanın olumsuz karakterlerinin bir örneği ve bir tür enerji kaynağı olarak görüyordu. Medeniyet olarak adlandırdığımız insan birikiminin arkasında, şer güçlere maledilen kötülüklerin aslında tüm insanların ortak özelliği olduğunu ileri sürüyordu.

Breton, bilincin yönlendirmesinden kurtulmak için ‘otomatik’ yazı ya da çizim (hiç düşünmeden yazma, çizme) önerirken, ‘Documents’, imgeleri olduğu gibi, yorumsuz, estetik üsluplardan arınmış bir şekilde yanyana koyarak buna ulaşmak istiyordu. Böylelikle sanat eserini, diğer nesnelerin düzeyine indirmeyi amaçlıyordu. Bataille’e göre bronzun, özünde, örneğin sümükten daha fazla bir estetik değeri yoktu. Bu yanıyla postmodern estetik anlayışıyla benzerlikleri olmasına rağmen, örtüşmeyen bir yanı da vardı ki, bu aslında önemlidir; Bu da, Bataille’in kültürel değerlere yaklaşımıdır. Bu yaklaşımı, onları aynı düzlemde eşitleyip önemsizleştirmek düzleminde değil, farklı perspektiften yeni değerler üretmek temelindedir.

Bugün sürrealizmin popülerliğinin, bu akımın ortaya çıktığından beri en düşük noktada olmasına rağmen, Bataille’in görüşleri oldukça yaygındır. Bunun nedeni, çağdaş sanatın benzer konulara ilgisinin artmasından çok, politik gündemin bu görüşlere zemin yaratmasında aranmalıdır.

Bataille, modern mezbahalar üzerine yazdığı tezde, hayvanların insanın tüketimi için öldürülmesiyle, ilk çağlarda ya da Aztek uygarlığındaki kurban etme ritüelleri arasında bağlantı kurar. Bilinmeyen güçlere kurban edilen insanların yerini hayvanların aldığını söyleyen Bataille, insanın ölümle olan ilişkisinin ilk çağlardan beri değişmediğini ileri sürer. Ona göre, modern insan antik önyargılardan kurtulduğunu düşünür, ancak insan, kurban ritüellerini genleri yoluyla bugüne kadar taşımıştır.

Bugün yaşasaydı nasıl açıklardı bilinmez. Ama Bataille’in neden popüler olduğunu belki de bu yönünde aramak gerekir. Yani politik bir hayvan olarak insanın, unutulan yanına, sezgilerine vurgu yapmasında. Bunu ararken  sanattan önce, dünyanın düzenine bakmak gerekir. Günümüz toplumunda, tanrılara her yıl insan kurban verilmiyor. Onun yerine, “demokrasi” getirmek adına yüzbinlerce insan kurban ediliyor. Antik çağlarda doğa afetlerini önlemek için tanrılara verilen adakların yerini, modern toplumda “güvenliği” sağlamak için kurban edilen insanlar alıyor.

Sürrealizmin bugün bir sanat akımı olarak kan bulamaması, müze ve galeri duvarları dışındaki realitenin, sanatsal geçeğin ötesine geçmesindendir. Luis Bunuel’in “Un Chien Andalou” adlı kısa filminde, bir kadının göz yuvarlağının usturayla kesildiği (aslında bir domuz gözüdür kesilen) sahne tüyler ürperticidir. Ancak bu sahne, fanatik islamcıların kafa kestikleri videolarla, ya da BBC-24’den seyrettiğimiz, ABD’nin  Irak’taki  “şok ve dehşet” operasyonunda, on binlerce kişiyi canlı yayında öldürmesiyle karşılaştırıldığında anlamsız, grotesk bir kurguya dönüşür. Bugün sürrealizm günlük yaşamın içine öylesine yerleşmiştir ki, bunun sanatsal yansımaları genellikle banal gözükür. Breton’a göre sürrealizm, usdışının bir kutsanması ya da kutlanması değil, usun sıradan algılamayı yıkmasıydı. Bu perspektiften bakıldığında, günlük gerçeğin, Zarkavi ile Bush zihniyeti temelinde belirlendiği bir dünyada sürrealizmin nefes alma kaynakları yoktur.

Bataille’in göstermek istediği de budur; her ‘şey’ arasında bir bağ olduğu. Her “şey”in karşıtıyla varolduğu. Bu amaçla karşılaştırma sık sık kullandığı bir yöntemdir. Bu serginin küratörleri de, aynı yöntemi izleyerek sergiyi hazırlamışlar. Bir mezbahada duvar dibine dizilmiş, derileri yüzülmüş sığır ayaklarıyla, dans eden kızların bacaklarını gösteren fotoğraf, ya da fetişist maskeli bir adamın göründüğü Boiffard’ın bir fotoğrafıyla, Fildişi Sahilleri’nden gelen birkaç yüzyıllık maske yanyana görülür.

Nesneler arasındaki görsel benzerlikleri de göstermekten hoşlanırdı Bataille. Giacometti’nin modern heykelinin yanında 3 bin yıllık bir heykel, Lipchitz’in modern heykeliyle, bir gökdelen, Brancusi’nin işleriyle, doğada bulunmuş erozyondan incelmiş bir taş …. Documents’in sayfalarında bunu yaparken, benzer nesnelerin sadece imgelerini yanyana koymaya özen gösterirdi. Benzerlikleri hakkında yorum yapmanın banal ve düşünce üretmeyi sınırladığını düşünüyordu. İmgelerin yorumsuz olarak yanyana yerleştirilmesi ise uygundu. İmgelemi uyarırdı. Bataille’nin Sürrealizmle kesiştiği noktalardan biri de budur; kolaj tekniği. Kontras yapan imgelerin, birbirlerini çeken ya da iten mıknatıslar gibi yanyana yerleştirilerek kutuplaşma yaratması. Böylelikle insan, mantık denen dar elbiseden kurtulabilirdi.
 
Bu görüşlerini paylaşan sanatçılar az değildi. Miro, Giacometti, Andre Masson, Dali hatta Picasso. Bataille, 1930’da bir sayıyı olduğu gibi Picasso’ya adamıştı. Bu sergide de bir oda, Picasso’nun o döneme ait  10 resmine ayrılmış. Miró’nun da resme bakışı “anti” noktasındandı. Bataille, Miró’nun resmi “öldürme” arzusunu tasvip ediyordu.

Serginin ikinci odasında, Jacques-André Boiffard’ın, bir ayak başparmağını gösteren siyah-beyaz büyük boyuttaki fotoğrafının yanında, Dali’nin, ucu bir başparmağa dönüşen, sönmekte olan bir balonu andıran bir hüzmenin yer aldığı resmiyle (Yüzücüler-1928) yanyanadır. Aynı konuya iki farklı açıdan yaklaşan bu iki sanatçının, neden bir başparmağını mercek altına aldıkları düşündürür. Bu aslında, serginin görsel olduğu gibi, düşünsel olduğunu da hatırlatır. Bataille’nin,  “mezbahalarla ibadet yerleri arasındaki benzerlikler”, “hayvanları yiyecek sağlamak için öldürmekle, dini nedenlerle kurban etmek arasındaki farklar” gibi konularda tez yazıları olduğu gibi, “ayak başparmağının psikolojik önemi” konusunda da bir tezi vardır.

Bir bütün olarak Hayward Galeri’deki serginin amacı, Bataille’in çıkardığı Documents dergisinin 15 sayısı boyunca sayfalarında yayınlanan resim, heykel ve diğer nesnelerin orijinallerini biraraya getirmekten öte, Documents’in görüşleriyle, günümüze özgü estetik ve toplumsal sorunlara yeni bir perspektif yaratmak, düşünsel bir yolculuğa çıkarmaktır. Bu da, düşüncelerine sanatsal bir biçim vermektense, onları gerçek yaşam içinde kullanmayı yeğleyen Bataille’in düşüncelerine uyuyor.

“Undercover Surrealism: Picasso, Mirό, Masson and the Vision of Georges Bataille” sergisi, 30 Temmuz’a kadar Hayward Galeri’de.

1631680cookie-checkSANATTAN… Gerçeğin içi, dışı ve ötesi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.